Meral Akşener, "kahramanım" dediği babasını Halk TV'de Özlem Gürses'e anlattı

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Özlem Gürses'le Halk TV'de bayram sohbeti gerçekleştirdi. Akşener; gençliğinden, siyasete girişinden, çocukluğunun bayramlarından samimi bir dille hikâyeler anlattı.

Eski bayramlara duyduğu özlemden, ev hayatına kadar İYİ Parti liderinin yaşamının görünmeyen yüzünü ekranlara getirdik.

Sokak hayvanlarıyla arası

Sokaklarında bulunan kedi ve köpekleri beslediklerini belirten Akşener, "Sokak köpeklerini besliyoruz karı-koca. Burada 3-4 aileyiz, çok güzel bir sokak. Burada kediler, köpekler insanlara iyi davranır çünkü insanlar da onlara iyi davranıyor. Bir ara 18 kedi vardı. Şu an 6 kedi var" diye konuştu.

İYİ Parti Genel Merkezi'nde de Şermin isimli bir kedi olduğunu belirten Akşener, Şermin'in orada öldüğünü söyledi.

Kendisini "kedici" olarak tanımlayan İYİ Parti lideri, kedilerin "uyanık" olduğunu da belirtti. Akşener, "Hasta olan kediler beni buluyor, sevgi isteyen eşime geliyor... Mır mır eşime sırnaşıyor" dedi.

"O bayram sofrası, Türkiye için hayal ettiğim çıkış"

Özlem Gürses'in "eski bayramları" sorması üzerine Akşener, "Partimizi kurduktan sonra bayram sofrası hayalimi Türkiye'ye yönelik anlattım. Bu kendi ailemde yaşadığım bayram sohbetiydi. Babam bayram namazına giderdi sabah. Sonra kahvaltı edilirdi. Babamın üç ablası vardı, öz halalarım. Onlardan doğan kız çocuklarını da hala olarak gördük biz. Toplamda 13 halam var. Bütün herkes eve gelirlerdi öğle yemeğinde. İşte o bayram sofrası, benim hayal ettiğim Türkiye için çıkış." ifadelerini kullandı.

Sofradaki çeşitliliği anlatan Akşener, "Kuzenlerim gelirdi, damatlar, gelinler... Başka başka şehirlerden gelirlerdi, onların da çocukları olurdu. Başı açık, başı kapalı herkes aynı sofradaydı. Şimdi hayal ediyorum, kulağı küpeli gençlerle saçı mora-kırmızıya boyalı yeğenler olurdu. O masanın en büyük özelliği şu olurdu; kadınlar hazırlardı yemeği, herkesin o yemeğe ulaşması eşitti... Elinizi siz de öbürü de aynı şekilde uzatırdı yemeklere, eşit mesafedeydi. Kurban Bayramı'nda ise akşam yemeği olurdu kurban eti yensin diye. Evin rutini buydu" diye konuştu.

Akşener'in ailesinin politik kültürü

Ailesinin politik kültürünü de anlatan Akşener, "Annemin ailesi Demokrat Partili, babamın ailesi ise İnönücü, devletçi gelenek. Mesela zengin fakir ayrımı yoktu. Para göze sokulmazdı. Annemin dayısı çok zengindi ama iki ablası köyde otururdu. Mutlaka ziyarete gelir, ekonomik durumu göze sokmadan ablalarına gereken saygıyı göstererek ziyaret ederdi. Dayımın gelmesini beklerdik. Tıraş kolonyası kullanırdı. Sarılırdı, o güzel kokuyu hatırlıyorum rahmetli dayımda. Anektodlar anlatırdı. Dayı geliyor denince ekstra ağırlama olmazdı" ifadelerini kullandı.

Siyasi kutuplaşma halka nasıl yansıyor?

Özlem Gürses'in siyasi kutuplaşmanın bayram sofralarında nasıl yaşandığını sorması üzerine Akşener, "Dinle inanç... İnancı tartışamazsın. İnanırsın ya da inanmazsın, burada temel mesele saygı duymak. Eskiden saygı duyulurdu. Siz oruçluysanız, oruç tutmayana; tutmayan da oruç tutana saygı duyardı. Benim babamın babası Rumeli'nin önemli din alimi hocası ama bizim mottomuz şu; yeme haram, söyleme yalan, kıl beşi, kurtar başı. Ben de insan olarak dindar olmaya gayret ederim ama konuyu bilmeden bize ilk verilen nasihat şu hocaların aleyhinde konuşmayın, peşinden gitmeyin, kur'an size yeter. Herkesin kendi işini yaptığı bir Türkiye'ye ihtiyaç var" dedi.

Laikliğin demokrasi için önemi

Laiklikle ilgili de açıklamalarda bulunan Akşener, "Laiklik ilkesini siyasetçiler tartışır da hukukçular tartışmaz... Laiklik aslında hukuk konusudur, hukuk kavramıdır. Devletin, farklı inançlara eşit mesafede durmasını sağlayan bir kavramdır. Laiklik var olursa demokrasi var olur. Laikliğin olmadığı demokrasiyi götüremezsiniz. Baro ile Diyanet arasındaki polemikte gördük ki; esasından inanan dindar insanları da koruyan şey laiklik. Kavramların içi boşaltıldı, konuları uzmanı olmayanlar tartıştı. Kavramlar istismar edildi. Şimdi burada çok çirkin, kaba bir istismar dili oluştu. "Biriniz buradasınız, biriniz burada, sizin alakanız yok..." diyorlar. Buradaki korkuyla, öbür tarafı korkutuyorlar. Buradaki burayı korkutuyor, iki taraf korku üzerinden idare ediliyor. Bu alanı siyasetçiler bırakmadı." ifadelerini kullandı.

Memleket Masası tartışması

Günlerdir siyasetin tartışma konusu olan Memleket Masası teklifiyle ilgili de konuşan Akşener, "Bu barışmayı sağlayabilecek imkâna sahibiz. Korkular üzerinden siyaset yapılmaz. 5-10 yıldır pis bir dil hâkim oldu siyasetti. Makûlü kaybettik. Korkutarak oy almanın, ötelemenin, kutuplaştırarak sistem yönetmenin konforunu yaşıyorlar ama başımıza pandemi geldi, buralara kapandık ve insan olduğumuzu hatırladık. Tabiat bize kendini hatırlattı. Yaşlılarımızla mesafemizin zorunlu hâle gelmesiyle o sıcaklığı özlediğimizi fark ettik. Ben doğduğu gün, bir hafta boyunca torunumu gördüm. İki ay geçti bir daha göremedim. Bunların önemini, bunları sıradanlaştırdığımızı anladık. Bu yarılmanın önüne geçmek için "Londra'dan ekonomiye saldırı var" denildi. Ben de dedim ki Sayın Erdoğan'a, Memleket Masası kuralım. Bahçeli, Kılıçdaroğlu, tek tek saydım... O Londra'ya birlik beraberlik fotoğrafı verelim dedim. Hiç beklemediğim bir tepkiyle karşılaştım. Sayın Bahçeli'nin, Sayın Ömer Çelik'in tutumlarını, açıklamalarını izledim. Gördüm ki bu konfordan memnun arkadaşlar. İmtina ettiler, çemkirerek çirkin sözlerle tavır koydular." diye konuştu.

Gürses'in işsizliğin arttığı, ekonomide krizin olduğu böyle bir durumda kutuplaşma yerine birlik beraberlik fotoğrafının kime ne zararı olduğunu sorması üzerine Akşener, "Londra'daki saldırganlara... Kılıçdaroğlu "Ben katılırım" dedi. Babacan, Davutoğlu, Karamollaoğlu da katılım dediler. Ne zararı vardı bu arkadaşların bir arada olmasının? Demek ki bu arkadaşlar istemiyormuş." yanıtını verdi.

"Eski siyasetçileri izleyince yüzümde bir gülümseme kalıyor"

Hoşgörü konusunda farklı bir düşüncesi olduğunu belirten Akşener, "Ben kimim ki inançlarınıza, hayat tarzınıza 'hoşgörü' göstereyim? Biz birbirimize saygılı olmak zorundayız. Bu dil değişmeli. Saygı, sevgi dili siyasetçilerde hâkim olmalı. Demirel, Özal, Türkeş, Erbakan, İnönü... Bunların konuşmalarını izliyorum. Hepsi çok sert konuşuyorlar ama kelimeler zarif. Ana dilini konuşamayanlar hakaret ediyor. Nefis espriler yapılıyor o zaman, muhteşem atasözleri... Bunları unutmuşuz. Genç siyasetçiler hepsini tek tek izlesin. O konuşmalar bittiğinde yüzümde bir gülümseme kalıyor." dedi.

Akraba dışı evlenen ilk kız çocuğu olduğunu söyleyen Akşener, eşinin o zaman solcu olması nedeniyle çok zor evlendiklerini belirtti. Gürses bunun üzerine "Solcular size 13 vekil verdi" hatırlatması yapınca da "Onlar sosyal demokrat" yanıtını aldı.

"Hepimiz Cumhuriyet projesiyiz"

Akşener büyüklerin yol gösterici olduğunu ifade ederek "Yardımlaşma önemli. Bu kötü dil sebebiyle bütün bunları kaybediyoruz. Asgari müştereklerin artırıldığı, farklılıkların kavga değil zenginlik unsuru olarak görüldüğü bir sistemdir demokrasi. Köyde bir kız çocuğu doğdum ben. Eğer doçentlikten ayrılmasaydım üniversitede, akademisyen olacaktım. Bana bu imkânı veren Cumhuriyet'tir. Aynı şekilde; Emine Erdoğan, Hayrünnisa Gül, Ayşe Hanım, Erbakan'ın eşi rahmetli Nermin Abla, Sayın Selvi Kılıçdaroğlu... Hepimiz Cumhuriyet projeleriyiz. Sayın Erdoğan, Gül, ben, Temel Bey, Kemal Bey hepimiz Cumhuriyet projesiyiz. İşçisin sen işçi kal yok" dedi.

"Benim kahramanım babamdı"

Babasına duyduğu hayranlığı da anlatan Akşener, "Annem inanılmaz disiplinli bir insandı. Babam ise entelektüel bir adamdı. Türk klasiklerini babamın sesinden dinledim ben. Çok yakışıklı biriydi. Lisede her cumartesi Yavuz Pastanesi'ne götürürdü beni. Supangle yerdik, benimle konuşurdu. Bir gün ona hayatın anlamını sordum. Bana "Doğarsın şanslıysan, okursun şanslıysan, seversin, evlenirsin, çocuğun olur, onun için yaşarsın" dedi. Oğlum doğunca ne demek istediğini anladım. Benim kahramanım babamdı. Ben siyasete girdiğimde babam ölmüştü ama bende daha önceden görmüştü bunu. Evleneceğimi söylediğimde çok şaşırmıştı bu yüzden. İmzamı da babam buldu bu arada. Yazım kötüydü benim, sonra o imzayı berbat hâle getirdim. Saklıyorum hâla...

Siyasete girdiği için pişman mı?

Siyaset yaptığı için pişman olup olmadığının sorulması üzerine olmadığını söyleyen Akşener, "Çok acı günler yaşadım ama pişman olmadım. Aracısız hizmet alanı siyaset. Bana ülkemi tanıttı. Politikaya başladığımda 43 ülke gezmiştim. Nerede bir toplantı varsa, gittim. Çoğunun masrafını kendi cebimden karşıladım. Siyasette 27 yılın sonunda Türkiye'deki tüm şehirleri, ilçeleri en az 3 kez dolaşmış oldum. Bu sehpayı kimin yaptığını bilmem belki ama kimin beğeneceğini iyi bilirim. Bitlis'i ise apayarı sevdim." dedi.

"Hiçbir dönemde böyle bir çirkinlikle karşılaşmadım"

Geçmiş zamanlarla şimdinin 'siyasette kadın olma' zorluklarını karşılaştıran Akşener, "Başlangıçta siyasette kadın olmamın avantajları oldu ama mevkiler büyüyünce rekabet ortamı oluştu tabii. Ancak hiç bu dönemki kadar cinsiyetimin özne yapıldığı bir çirkinlikle karşılaşmadım. Eylemlerimle eleştirildim. Şimdi cinsiyetimin özne yapıldığı, ailemin devreye sokulduğu bir şeyle karşılaşıyorum. O günün medyası beni siyasi argüman üzerinden lime lime etti ama Allah var ailemi özne yapmadı" diye konuştu.

"Acı hissimi kaybettim"

Akşener, "Kendinizi cesur buluyor musunuz" sorusu üzerine ise korku hissini kaybettiğini söyledi. Akşener, "7 Haziran 2015 seçimlerinde namusun ve şerefim üzerinden yapılan iftiralar sonrası korku hissimi yitirdim. Psikiyatrist bir arkadaşımla konuştum, korku hissinin geri geleceğini ama şu sıra ihtiyacın olduğunu ve geri getirmememi söyledi. Ağrı eşiği düşük bir insandım, acı hissimi kaybettim. 16 Nisan 2017 bundan daha ağırdı. Ben her şeyi iki kişiyle konuşurum. Ağabeyim ve eşim. Eşimle etle tırnak gibiyiz. Aşırı sevinç ve mutluluk yaşamıyorum ya tam tersi olursa diye düşünerek." ifadelerini kullandı.

"Biz göçmenler lakap takarız kalıcı olur, diğer damat kapsama alanı dışında"

Berat Albayrak hakkında "Damat" lakabını kullanmasını soran Gürses'e Akşener, "Biz göçmenler lakap takarız kalıcı olur. Diğer damat kapsama alanında değil, Selçuk Bey gelince bakarız" dedi.

Medyanın hâli...

Medyanın hâlini de değerlendiren Akşener, "Yandaşı aştı, propagandist basın oluştu. Haksızlıklar yapılıyor. İstanbul seçimini analiz etmeleri lazım. Halk TV'ye, FOX'a, Tele 1'e ceza verince ne oluyor? 24 saat bana hakaret eden Ülke TV'ye verebilir misiniz ceza? Vicdan denen şeye ateş ediliyor. Gazetecimsi kişilerin televizyon ekranlarından yorumlarını ben çok iyi karşılıyorum. Sayın Erdoğan olsa, normal şartlarda bunları eline sopa alıp kovalar. Buraya yazıyorum, Sayın Erdoğan'ın sandıkta kazanması mümkün değil. Partili cumhurbaşkanı değil, herkesin cumhurbaşkanı olmalı. Ya iyileştirilip güçlendirilip parlamenter sisteme geçilir ya da bu sistemde gidilirse "Getireceğiz," diyenler 6 ay içinde bir araya gelir. Seçmen de mesajını oyuyla verecektir." ifadelerini kullandı.