Gezi'nin yıldönümünde gözaltına alınan ve darp edilen gazetecilerden suç duyurusu

Gezi Direnişi'nin dokuzuncu yıl dönümünde gerçekleşen eylemlerde darp edilen ve gözaltına alınan gazeteciler Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'ne giderek suç duyurusunda bulundu.

Gezi direnişinin 9. yıl dönümü dolayısıyla Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi (MMO) önünde yapılan eylemi takip eden basın mensuplarından bazıları polis şiddetine maruz kalmış, bazıları gözaltına alınmıştı. Aralarında halktv.com.tr muhabiri Ozan Demiriz, Halk TV muhabiri Erdinç Yılmaz, Evrensel muhabiri Meltem Akyol, BirGün editörü Gökay Başcan, TELE 1 muhabiri Engin Açar ve kameraman Umutcan Yitük'ün bulunduğu darp edilen ve gözaltına alınan gazeteciler DİSK Basın İş ve TGS temsilcileri ile beraber Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde suç duyurusunda bulundu.

9 ayrı suçtan suç duyurusunda bulundular

Basın mensuplarına şiddet eylemi içinde olduğu tespit edilecek olan polis memurları hakkında, "kasten yaralama suçunun kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi", "işkence", "eziyet", "görevi kötüye kullanma", "birden fazla kişi tarafından tehdit", "cebir", "hakaret", "iş ve çalışma hürriyetinin ihlali" ve "haberleşmenin engellenmesi" ve faillerin fiillerine uyan diğer suçlardan suç duyurusu yapıldı.

Suç duyurusu öncesinde adliye önün basın açıklaması gerçekleştirildi. Sendika temsilcileri, "Sadece işimizi yapmak istiyoruz" diye konuştu.

DİSK Basın İş Başkanı Eren: Basın özgürlüğü anayasal bir haktır

"Her toplumsal olayda hakaret ve şiddet görüyoruz" diye konuşan DİSK Basın-iş Başkanı Faruk Eren de basın özgürlüğünün anayasal bir hak olduğuna dikkati çekti. Eren şunları söyledi:

"Gazeteciler bir süredir güvenlik güçleri tarafından hedef haline geliyor. Basın özgürlüğü anayasal bir haktır. Anayasaya göre devlet, gazetecinin görevini yapmasını kolaylaştırmakla yükümlüdür. Ancak her toplumsal olayda hakaret ve şiddet görüyoruz. Bunu kabullenmiyoruz."

TGS Genel Sekreteri Kuleli: Sadece işimizi yapmak istiyoruz

"Sadece işimizi yapmak istiyoruz. Karşımızda demokrasiyi sindirememiş, toplumu baskı altına almak isteyen otoriter bir rejim var" ifadelerini kullanan TGS Genel Sekreteri Mustafa Kuleli, "Bugün bu kanunsuz emri veren emniyet müdürü ve emri uygulayan polis memurları hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz. Polislere bir çağrımız var; kanunsuz emirleri uygulamayın" dedi. Kuleli, şöyle konuştu:

"Basının görevi toplumun haber alma hakkını sağlamak. Biz bir imtiyaz istemiyoruz. Türkiye’de sokağa çıkmak eylem yapmak en temel haklardan biridir. Bu suç haline getirilmek isteniyor. Medya mensupları olarak bu taleplerin iletilmesini sağlamakla görevliyiz. Sadece işimizi yapmak istiyoruz. Karşımızda demokrasiyi sindirememiş, toplumu baskı altına almak isteyen otoriter bir rejim var. Sokaklarda yaşananlar görülsün istemiyorlar. Bir korku imparatorluğu, bir baskı rejimi… Türkiye bu deli gömleğine sığmaz. Arkadaşlarımıza yapılan darp, ters kelepçe, gözaltı, hakaret, sokaklarda atılan gaz müdahaleleri sadece gazetecilere değil Türkiye’nin konuşan ve boyun eğmeyen insanlarına yapılmış müdahalelerdir. Dürüst, namuslu, profesyonel gazetecilik Türkiye’de bu insanlar tarafından yeniden ayağa kaldırılacaktır. Bugün bu kanunsuz emri veren emniyet müdürü ve emri uygulayan polis memurları hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz. Polislere bir çağrımız var; kanunsuz emirleri uygulamayın. Yarın bunun hesabı mutlaka sorulur. Biz unutmayız. Size bir düşmanlığımız yok. Sadece işimizi yapmak istiyoruz"

'Bize yapılan müdahale aslında gazeteciliğe yapılan müdahaledir'

Evrensel Muhabiri Meltem Akyol şunları söyledi:

"Gazeteci arkadaşlarım çok defa bu eylemlerde polisin müdahalesinin sertleştiği eylemlerde özellikle benzer saldırılara maruz kaldılar. Son dönemde gazetecilerin mesleğini yapmaya çalışırken yanına bir de şu eklendi. Alanda hepimiz birbirini kollamanın yollarını arıyoruz. Örneğin polis müdahalesi sertleştiğinde gazeteciler polisin gözaltına almaya çalıştığı arkadaşlarına sahip çıkıyor. Son yıllarda hem adliye koridorlarında ceza davalarıyla, hem de alandaki hukuksuzlukları kayıt altına almaya çalışırken çeşitli müdahalelere uğruyoruz. Temel mesele gerçeğin, oradaki ihlalin ortaya çıkmasını engellemektir. Bize yapılan müdahale aslında gazeteciliğe yapılan müdahaledir. 'Ben gazeteciyim' dememe rağmen 'Sen benim gazetecim değilsin' demesinin aslında her yerde yansımalarını yaşıyoruz. "

'Her gittiğimiz haberde de şiddetin dozu artmaya başladı'

Halk TV muhabiri Erdinç Yılmaz ise şunları söyledi:

"Her habere gittiğimizde ne yazık ki kendimiz haber olmak zorunda kalıyoruz. Artık müdahale boyutunu geçti bu durum. Son yaşadığımız olay giderek daha da hırçınlaşan, daha da sertleşen ve oradaki bir takım olayların gözükmemesini isteyen bir çerçeve aldı. Bu yüzden de her gittiğimiz haberde de şiddetin dozu artmaya başladı. "

'Dayanışma yükselmeye devam edecek'

TELE 1 muhabiri Engin Açar, ise "Biz o gün Taksim'de darp edilirken Halk TV'den arkadaşım, meslektaşım Erdinç Yılmaz araya girdi. Bizi oradan almaya çalıştı. Daha sonrasında kendisi de darp edildi. Bu şiddet arttıkça bu ambargo yükseldikçe bizim kendi aramızdaki dayanışma da eş değer olarak yükselmeye devam edecektir. Ne yaparlarsa yapsınlar, istedikleri kadar bize ambargo uygulasınlar, istedikleri kadar şiddet uygulasınlar. Bizler gazetecilik yapmaya devam edeceğiz. Vatandaşa haber vermeye, gerçekleri yansıtmaya devam edeceğiz" dedi.