Gezi Direnişi - OTPOR işbirliği iddialarını kaleme alan kişiler: Yazılarımız manipüle edildi

Gezi Direnişi - OTPOR işbirliği iddialarını kaleme alan kişiler: Yazılarımız manipüle edildi
Gezi İddianamesi’nde protestoların OTPOR adlı örgüt tarafından organize edildiği yer alıyor. İddiaları yazıları ile gündeme sokan Banu Avar ve Erhan Sandıkçı konuştu.

Artı Gerçek'ten Onur Dalar'ın haberine göre; 657 sayfadan oluşan Gezi İddianamesini okuduğumuzda iddianamenin OTPOR örgütü ile işbirliği yapma suçlaması üzerine olduğunu görüyoruz. OTPOR Yugoslavya’nın dağılması sırasında kurulmuş bir sivil direniş örgütü. Dünyanın çeşitli ülkelerindeki protestolarda tecrübelerini aktarmak için çalışan birkaç aktivistten oluşuyor. Gezi olaylarının başlamasından hemen sonra ilk olarak Banu Avar’ın yazdığı yazı ile OTPOR meselesi gündeme gelmişti. 1 Haziran 2013 tarihinde ‘Banu Avar’dan Tarihi Uyarı’ başlığı ile yayınlanan yazı OTPOR örgütünün 2004-2005 yıllarındaki Kırgızistan,Lübnan, Gürcistan ve Kosova’daki faaliyetlerinden bahsediyor. Avar, o yıllarda ülkelerde yaptığı gazetecilik faaliyeti ile durumu belgelediğini söylüyordu. Yazının devamında Avar Gezi’ye katılan kitlenin ‘baskı ve şiddetten yılmış insanların’ yönlendirilmesinin kolay olduğundan bahsediyor ve OTPOR liderlerinden İvan Maroviç’in kitlesel protestoların gidişatı ile ilgili bir alıntısına yer veriyor. Yazının sonunda ise Gezi’ye katılan kitlenin ‘figüran’ olmasına karşı uyanık olması gerektiğini belirtiyor:

“Gezi Parkı’nda iktidarın emniyet güçleri tarafından inanılmaz bir vahşet uygulanan halk, haklı tepkisini ortaya koyarken, bazı odakların sahneye koyduğu oyunda figüran olmamaya dikkat etmelidir.
Önceki yazımda da belirttiğim gibi HAK İÇİN DİRENİŞİN sonuna kadar yanındayız. Hayatımızı bunun mücadelesi içinde geçirdik. Ama disiplinsiz, ve bilinçsiz yığın hareketi, belirsiz odaklar tarafından yönlendirilebilir ve felaketle de sonuçlanabilir.”

Yazının hemen ardında Erhan Sandıkçı yine OTPOR meselesi ile ilgili ‘NE OLUYOR, NE YAPMALI?’ isimli bir yazı yazıyor. Yazı OTPOR’un faaliyetlerinden, kullandığı simgelerden Banu Avar’ın yazısından daha ayrıntılı olarak bahsediyor. Hatta OTPOR örgütünün Gezi’den önce Türkiye’de yaptığını iddia ettiği faaliyetlerine dikkat çekiyor. Yazıda örnek gösterilen simgelerin ve OTPOR örgütünün Gezi’den önce Türkiye’de bir takım hazırlıklar içinde olduğu iddiası Gezi İddianamesi’nde birçok noktada defalarca kez geçiyor.

Gazeteci Gökçer Tahincoğlu T24 internet sitesinde yazdığı ‘Yeni Bilgiler Işığında 40 Soruda Gezi İddianamesi’ isimli yazıda Banu Avar ve Erhan Sandıkçı’nın yazılarından bahsetti. İddianamede OTPOR ile ilgili elde edilenlerinin yeni bulunmuş bilgiler sunulduğunu, ancak Gezi’den hemen sonra Avar ve Sandıkçı’nın yazıların söz konusu iddiaları kaleme aldığını ve yazıların internet ortamında hızlıca yayıldığını söyledi. Avar ve Sandıkçı’nın yazılarından sonra da iktidar medyası Gezi’nin OTPOR örgütü tarafından organize edildiği iddiasını sık sık kaleme almaya başladı.

AVAR: GEZİ İDDİANAMESİ’NDE SUÇLANAN KİŞİLERİN SUÇLU OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM AMA BELLİ ODAKLAR VAR

Banu Avar’a 1 Haziran 2013 tarihinde kaleme aldığı söz konusu yazıyı ve Gezi İddianamesi’nde yer alan OTPOR ifadelerinin benzerliğini sordum. İlk olarak Gezi İddianamesini ayrıntılı olarak okumadığını ve davayı takip etmediğini söyledi. Avar ardından konu ile ilgili olarak şu açıklamarda bulundu:

“Her ülkenin kendine göre farklı şartları var. Gezi İddianamesi’nde suçlanan kişilerin suçlu olduğunu düşünmüyorum. Ama Gezi’yi başka yönlere çekmek isteyen belli odaklar olduğunu düşünüyorum. Bunu sadece o yazımda değil, ‘Kaçın Demokrasi Geliyor’ kitabımda konuyu ayrıntılı olarak işledim”

SANDIKÇI: 6 YIL ÖNCE O YAZIYI YAZDIĞIMDA GEZİ EYLEMLERİNE GİDİYORDUM

Erhan Sandıkçı ile konuştuğumda 2 Haziran 2013 tarihinde yazdığı yazı ile Gezi İddianamesi’nde geçen ifadeler arasındaki benzerlikten haberi olduğunu ancak kimsenin şu ana kadar kendisi ile konuyla alakalı olarak konuşmadığını söyledi. Söylediklerinden anladığımız Sandıkçı bu ‘benzerlikten’ şimdi rahatsızlık duyuyor. Sandıkçı şunları söyledi:

"Öncelikle bana ulaştığınız için teşekkür ederim. Bazı yerlerde bu "benzerlik" hakkında bir şeyler yazıldı son zamanlarda, ama merak edip yazıyı yazan kişiyle konuşmadılar hiç. 6 yıl önce o yazıyı yazarken eylemlere de gidiyordum. Yani Gezi'ye toptancı bir şekilde "dış güçlerin oyunu, buna âlet olmayalım" diye bakmadım, aktif bir şekilde içinde yer aldım. Yazının ana fikri 1990'larda ve 2000'lerde Balkanlarda ve Kafkaslarda ve 2010'larda Arap ülkelerinde yaşanan toplumsal eylemler ve renkli devrimlerin Türkiye'de de yaşanması, bu şekilde Batı'nın kendi çıkarlarına daha uygun, kendisine karşı daha ılımlı bir iktidar yaratma ihtimaliydi.

SANDIKÇI: 19 YAŞIMDAKİ DÜŞÜNCEMİN ETKİSİYLE ABARTILI BİR KUŞKUCULUK İÇİNDE O YAZIYI YAZDIM

Biraz da 19 yaşımdaki düşünce yapımın etkisiyle abartılı bir kuşkuculuk içinde bu yazıyı yazdım. Bu endişeyle böyle bir yazıyı kaleme aldım. Bir yandan bu muhalif hareketi geri adım atmadan sürdürürken bir yandan da "sızmalara" izin vermeyecek bir siyasî/ideolojik çizginin tutturulmasını öneriyordum. Bu bağlamda "tam bağımsızlık" vurgusu, etnik ayrılıkları kışkırtacak söylemleri bastırma gibi hususlar yer alıyordu yazıda. Bu vurguları ön plâna çıkaralım, zâten eylem kitleselleştikçe "ortalama" Cumhuriyetçi muhalif bir görünüme kavuşuyor, ama Gezi Parkı'nın içinde ve çevresinde yâni olayın merkezinde daha farklı bir durum var, burayı da Türkiye genelindeki Gezi eylemlerindeki çizgiye çekelim. Yazının temel mesajı buydu.

‘YAZININ MANİPÜLE EDİLME İHTİMALİ AKLIMA GELMEDİ’

Bunu bireysel olarak yapmaya çalışıyordum, bir süre sonra bir grup Kemâlist, Atatürkçü aydın, yazar, STK mensubu ve vatandaşlar toplu hâlde Gezi Parkı'na gitti ve Park'taki "platform"lardan birinde kürsüde konuşma yapıldı vs... Ben de onların arasındaydım. Yazıyı yazarken bunun AKP medyası ve sosyal medyadaki troller tarafından manipüle edilme ihtimâli aklıma gelmedi diyemem. Zâten bunu düşündüğüm için eylemlere yol açan iktidar uygulamalarını ve eylemdeki devlet şiddetini çok açık bir şekilde belirttim. Böylece yazının tek taraflı kullanılmasını engellemiş olacaktım. Fakat bâzıları bu kısımları görmezden geldi. Yazı yayınlandıktan 4 gün sonra, 6 Haziran'da Türkiye gazetesi yazıdaki "zülf-i yâre dokunan" kısımları kesip işlerine gelen kısımları alarak ve tabiî hiçbir kaynak göstermeden manşetten haber yaptı."

'YAZIMIN ÇARPITILARAK KULLANILMIŞ OLMASINDAN RAHATSIZIM'

Gezi iddianamesinde yazımdan bolca 'alıntı' var. İddianamede birçok 'online' kaynağa atıf var, YouTube linkleri vs. var ama benim yazımın yayınlandığı link yok. (İddianame değil makale olsa bunun adı intihâl olurdu.) Atıf yok çünkü işlerine gelen kısımları almışlar, eğer tamamı okunursa hoşlarına gitmeyecek bir tablo ortaya çıkacak. Zâten iddianamede elle tutulur ciddî bir delil yok. Sağdan soldan internetten ne bulabiliriz diye düşünüp toplamışlar. Neredeyse 81 ilin tamamında yapılan, milyonlarca insanın katıldığı meşru bir eylemi kriminalize etmek için sineğin kanadından yağ çıkarmaya çalışmışlar. Öldürülen gençler, bir gözünü kaybeden insanlar, orantısız polis şiddeti gibi hususlarda değil de siyasî tepkilerini dile getiren yurttaşlarda suç unsuru bulmaya çalışınca böyle bir durumun ortaya çıkması doğal. Netice olarak Gezi Parkı eylemlerinin tamamen sunî bir "proje" olduğu yönündeki iddialara elbette katılmıyorum, bunun ortaya çıkışında iktidarın uyguladığı politikaların etkisini görmemek mümkün değil. Bu Osman Kavala veya başka bir kişinin veya birkaç kişinin örgütleyebileceği bir şey değil toplumsal ve siyasi bir sürecin sonucuydu. Bunun tam tersini savunan bir iddianamede benim yazımın çarpıtılarak kullanılmış olmasından da rahatsızlık duyuyorum.

İlgili Haberler
Etiketler :