Depremzede isyan etti: Nerede bu devlet? Elimizden tutmadı bizim

Depremzede isyan etti: Nerede bu devlet? Elimizden tutmadı bizim
6 Şubat'ta Kahramanmaraş merkezli depremlerde 56 gün geride bırakılırken çadır ve barınma krizi devam ediyor. Osmaniye’de evlerinin yıkılmasının ardından, kendi yaptıkları konteynerde kaldıklarını belirten depremzede Melek Uçar “Her gün ağlıyorum. Sinir hastası oldum ben. Sinirlendim, titriyorum. Kimse görmedi bizi” dedi.

Depremlerin etkilediği Osmaniye Yenimahalle’de evi yıkılan Melek Uçar da yaşadıkları mağduriyetleri anlattı. “Birinci depremi geçirdik. İkinci depremde aşağı indik. Ev gitmiş. Geri çıkamadık eve” diyen Uçar ''Evden hiçbir şeylerini kurtaramadıklarını da söyleyen Uçar, Bir çatal kaşığımızı, bıçağımızı bile alamadık. Hepsi gitti. 'Ağlamıyorum' diyorum, ağlıyorum işte. Nerede bu devlet, nerede? Elimizden tutmadı bizim.'' ifadelerini kullandı.

'Muhtaç olmasam alır mıyım?'

Kendilerine hiç çadır ulaşmadığını da belirten Uçar şunları söyledi:

''Her gün ağlıyorum, her gün. Sinir hastası oldum ben. Sinirlendim, titriyorum. Ne başbakan ne bu devlet ne millet ne belediye, kimse görmedi bizi. Böyle korkuyla yaşıyoruz. Allah sen yardım et bize, diyoruz. Allah götürdü bizi. Ne edeceğiz, nasıl edeceğiz; bilmiyoruz. Bir kaşık yemek alıyoruz. Ona da laf ediyorlar. Muhtaç olmasam alır mıyım? Kabım kacağım olsa almam. Bir tabak gene almam.

Çadır, konteyner yok. Vermediler bize. Biz kendi çabamızla konteyner yaptık. Arsamda bir konteyner vardı. Onun içine girdik. Onun içinde 15- 20 kişi kaldık. Eltim, eltimin çocukları, kaynım, kaynımın çocukları, kardeşim, kardeşimin çocukları, torunum, oğlanlarım; hepimiz bunun içinde kaldık. Yatamadık. Hepimiz başımızı birbirimizin omzunun üstüne koyduk. Kafamızı dizimizin üstüne koyduk. Öyle yattık, öyle oturduk 2-3 gün üst üste.

Ondan sonra da eşim, evin önüne bir tane çinkodan yer çevirdi. Onun içinde kalıyorlar. Şimdi de her biri bir yere gitti. Ev arıyorlar. Şu an 6-7 kişiyiz. Oğullarım var 3 tane. Mahkûm oğlum var. Bir tane üstüne mont alamadım. Oğlum diyor ki, ‘Anne bana bir mont almadın’. Hepsi enkazın altında kaldı. Hep eller verdi bunları. Hepsi gitti sırtlarımızın. Gitsin, sırtta değilim. Şu rezilliğimize yanıyorum. Su, ateş, yemek yok. Şimdi Allah razı olsun, veriyorlar yemek, alıyoruz.

'Yatağımız yok, yemeğimiz yok, kabımız kacağımız yok'

Tuvalet de yok, banyo da yok, hiçbirisi yok. Gidip komşularda edebilirsek ediyoruz, edemezsek etmiyoruz. Öyle duruyoruz. Tuvaleti işte arkaya bir yer çevirdiler, çadırla. Onun içine gidiyoruz, gidebilirsek. Ben de böyle titriyorum. Tuvalet taşı, su yok. Düşüyorum içine. Kaç sefer düştüm öyle… Ne istemiyoruz, her şeyi istiyoruz. Yatağımız yok, yemeğimiz yok, kabımız kacağımız yok. Hepsi enkazın altında kaldı. Bize bir yardım ulaşmadı. O gün cami hocasına anlatmıştım böyle. TC’mi almıştı. Allah razı olsun bir koli o getirdi. Enkazı toplamadılar. Öyle duruyor daha.

Kapıya bir ip germişler. İki tane kâğıt yapıştırmışlar, o duruyor. Bilmem AFAD’dan, bilmem kim gelecekmiş. Ben bilmiyorum ki. O gelecekmiş, gelmedi de yapmadı da. Her gün gidip görüp ağlıyorum, geliyorum geri. Sinir hastası oluyorum. Bir an evvel kaldırsalardı bari. Muhtaç değildik, Allah’a şükür her şeyimiz vardı.''

Kaynak:ANKA Haber Ajansı