Cumhuriyet Davası'nın üçüncü duruşması
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Yayın Danışmanı ve yazar Kadri Gürsel, muhabir Ahmet Şık ve muhasebe çalışanı Emre İper’in cezaevinde tutulduğu davaya Çağlayan’daki İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi.. Daha önce 14.30'da başlayacağı açıklanan duruşma için izleyiciler 15:30'da salona alındı.
Milletvekili, gazeteci, STK temsilcileri ve çok sayıda yurttaş Cumhuriyet gazetesi emekçilerine destek olmak için Çağlayan Adliyesi önünde toplandı.
"HAKİKATİ DİLLENDİRMEYE DEVAM EDECEĞİZ"
Duruşma öncesi Adliye önünde basın açıklaması gerçekleştirildi. Ortak basın açıklamasına okuyan Cumhuriyet Gazetesi Sorumlu Yazıişleri Müdürü ve DİSK/Basın-İş Başkanı Faruk Eren "Türkiye'yi bu karanlıktan aydınlığa çıkaracak olan hakikatin ışığıdır. Dışarıda kalan gazeteciler olarak hakikati dillendirmeye devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.
İşte dakika dakika yaşananlar...
16:12: Alev Coşkun dinlenilmek üzere çağırıldı
Alev Coşkun:
Alev Coşkun kısaca 1993'te Vakıf kurucu yönetimine girişini ve İlhan Selçuk'un onayıyla başkan vekili oluşunu anlattı.
"İlhan Selçuk vefat edince bir hareketlilik başladı. 2 Nisan 2013'te Vakfın ilk üyesinin Prof. Aydın Aybay'ın vefatı üzerine bir üyenin seçimi yapıldı. Bu tarihli seçimde hukuka aykırılık olduğuna inandık biz. Bu 2 Nisan 2013 tarihli seçim Cumhuriyet vakfı ve gazete için bir kırılma noktasıdır. Bu seçimle ilgili itirazlardan sonra seçimin yenilenmesi için yeni bir seçim yapıldı. O da hukuka aykırıydı. Biz de açık imzalarımızla şikayette bulunduk. 4 ayrı zamanda 4 ayrı Vakıflar Genel Müdürlüğü müfettişi tarafından bu seçim incelendi. İnceleme sonucunda 3 müfettiş bizim dediğimizin doğru olduğuna karar vermiş, biri "hayır" demiştir.Ama VGM "Cumhuriyet karışsın" mı diyor nedir, bir türlü seçim yaptırmıyordu. Bunun üzerine ben ve arkadaşlarım 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava açtık. Dava 1,5 yıl sürdü. 2 Haziran 2017'de bizim iddiamızın doğru olduğu 1. Asliye Hukuk Mah. tarafından tespit edildi ve gerekçeli karara bağlandı. Şu anda görülen dava bir ceza davasıdır. Cumhuriyet Vakfı yöneticilerinin sorumluluklarıyla ilgili bir ceza davasıdır...Bu dava 2 kapsamlı olarak görülüyor. Birinci noktası terör örgütü üyesi olmamakla beraber yardım etmek, ikinci esası Vakıf mallarının özenli bir şekilde yönetilmemesi nedeniyle TCK 155'teki görevi kötüye kullanma suçlarını kapsıyor. Yani bizim açtığımız dava ile bu dava arasında en ufak ilişki yoktur. Bizim davamız basit bir iptal davası bu dava bir ceza davasıdır. Ekim ayında bu dava açılıp arkadaşlarımız tutuklandığı zaman buna ilk itiraz eden ben ve arkadaşlarım oldu. Biz bu tutukluluğa karşı olduğumuzu söyledik, bildiri yayınladık....13 Haziran 2017'de bir makale kaleme aldım, "Hukukun üstünlüğü ve kanunsuz suç olmaz ceza ilkesi" başlıklı makale sosyal medyada yer aldı.Bunları söylüyorum çünkü benim üzerimde 1,5 yıldır algı operasyonu yapılıyor. bugün bile Cumhuriyet'te var. "Neden bu davayı açtı" deniyor.Bu algı operasyonuna cevap vermem gerekiyor. 4 sebep var. 1. sebep hukuka bağlılık. Cumhuriyet 95 senedir hukuk diyor, önce Vakıf hukuka bağlı olmak zorunda. 2. sebep ben vakfın kurucu yönetim kurulu üyesiyim, 22 yılımı verdim. O çalışmaları bugün tutuklu olan arkadaşlarımla beraber çalıştık. Onların yaptıkları hizmetleri hiçbir zaman inkar etmiyorum. Üçüncüsü ben İlhan Selçuk, Nadir Nadi ve Uğur Mumcu ideolojisi yönünde çalışan bir insanım. Bu konuda en sert yazıları yazdım. İlhan Selçuk'a olan bağlılığım nedeniyle bu davaları açtım.Efendim, bu davayı açmasaydı bu dava olmayacaktı" deniyor. Böyle bir şey olamaz. 10 ay önce tutuklama olduğunda üstümde baskı hissettim. Milletvekilleri özellikle üzerime geldi. Onlara da "Bana bir hukukçu gönderin, ikna etsinler,davamda vazgeçeyim" dedim. Ama yapamadılar. 22 yılımı bu gazeteye verdim. Can Dündar ile oturup kahve içmişliğim yok. Ama düşünce kodunu bilirim, Cumhuriyet aleyhine yazı yazmış bir insan. Murat Sabuncu'yu, İlhan Tanır'ı tanımıyorum, Ahmet Şık'ı tanımıyorum. Yazılarını biliyorum ama tanımıyorum. Kadri Gürsel'le kahve içmişliğim yok ama iyi tanıyorum. Orhan Erinç 20 yıllık arkadaşım."
"Sayenizde efendim"
Alev Coşkun, Turhan Günay'ın ne işi var bu davada dedi, Tuhan Günay sanık koltuğundan seslendi 'Sayenizde efendim'
Alev Coşkun:Bu arkadaşlardan terörist olmaz
"Aynı şekilde Güray Öz, Hakan Kara, diğer arkadaşlarım. Ben bu arkadaşlarımın geçmişini biliyorum, koridorda çalıştık. Turhan Günay'ın ne işi var burada? Aynı şekilde Güray Öz, Hakan Kara, diğer arkadaşlarım. Ben bu arkadaşlarımın geçmişini biliyorum,bu arkadaşlarla 22 yıldır beraber çalıştım, yaşam biçimini biliyorum. Bu arkadaşlardan terörist olmaz, bu arkadaşlardan FETÖ'cü olmaz,Bu arkadaşlarımızın mahkemenizden tutuksuz yargılanmalarını istiyorum.
Savcı Hacı Hasan Bölükbaşı: Cumhuriyet gazetesi 2 Nisan 2013 için kırılma noktası dediniz. Açıklar mısınız?
Alev Coşkun: Yönetim kurulu üyemiz Prof. Aydın Aybay vefat etmişti. Cumhuriyet Vakfı'nın amir hükmü şu. 1 ay içinde herhangi bir nedenle ayrılan yönetim kurulu üyesi için seçim yapılır. Bu seçimin yapılması için 2 Nisan 2013'te yönetim kurulu toplandı. 11 kişiden 9 kişi hazır bulundu. 2 arkadaşımız oylarını kapalı zarf içinde vekaletname ile gönderdi. Toplantı açıldı, yeter sayısının olduğu görüldü. İki kişi sayın Mustafa Balbay ve sayın İnan Kıraç vekaletle, kapalı zarfla oylarını yollamışlar. Sayın Başkan Orhan Erinç dedi ki "Efendim, Mustafa Balbay'ın oyunu kabul edebiliriz, çünkü kendisi tutukludur ama İnan Kıraç'ın oyunu kabul edemeyiz. Çünkü Paris'e gitmiş Bunlar yönetim kurulu kararının zabıtlarında vardır. Buna karşı ben itiraz ediyorum. Diyorum ki "2 vekaletle oy var. Birini kabul edipdiğerini etmezseniz yarın zor duruma düşeriz. Eşitlik ilkesi aykırı olur, hukuka aykırı olur.Sayın Orhan Erinç "Ben bu konuda bir oylama yapacağım" dedi, ben de "Böyle bir oylama yapamazsınız" dedim.Ve prensip olarak Balbay'ın oyunu kabul ediyoruz, Kıraç'ın oyu da kabul edilsin mi edilmesin mi diye oylama yaptı. 50 yıllık arkadaşım,50 yıllık Orhan Erinç'in kariyerinde en talihsiz oylamadır."
Mah. Bşkı: Sayın Coşkun lütfen heyeti muhatap alırsanız..
Alev Coşkun: Sayın Atalay'ın geçmişinde de talihsiz bir oylamadır.Bu konuda Yargıtay'ın içtihat kararı var. Yargıtay'ın kararını eleştirebilirsiniz ama Yargıtay kararına uymak herkesin görevidir.Yargıtay kararını bir Vakfın yönetim kurulu kararı ile değiştireceksiniz? İşte bu nedenle kırılma noktasıdır. Mustafa Pamukoğlu, İnan Kıraç'ın kararıyla kazanmış ama Erinç'in iki oyuyla Önder Çelik kazanmış. Önder Çelik seçilince Vakfın yapısı değişti, ve Cumhuriyet'e genel yayın yönetmeni olamayacak kişi genel yayın yönetmeni oldu.
Avukat Tora Pekin sordu: Gazetecilerin yanında gazete yönetimine böyle toplu bir dava açıldığını ilk defa görüyorum. Bu davanın en ayırt edici özelliklerinden biri. İddianamedeki Cumhuriyet'e yönelik "yayın çizgisi" tartışması ile sayın Coşkun'un şimdi ifade ettiği "eksen kayması" konusunda bir paralellik var. Sayın Coşkun, öncelikle savcılık soruşturmasında nasıl tanık olduğunuzu anlatır mısınız?
Alev Coşkun: 31 Ekim 2016'da arkadaşlarımız tutuklanınca aynı saatte ben bir bildiri yayınladım. Dedim ki "bizim açtığımız dava eski bir davadır, bugünkü ceza davasıyla bir ilişkimiz yoktur ve bu tutuklamalara karşıyız. Eğer bir dava görülecekse tutuksuz yargılama olsun" diye bir bildiri yayınladım. Ertesi günü bir SMS geldi. Savcılıktan değil terör dairesinden. Ayın 1 ve ya 2'sinde saat 16.30'da beklediklerini söylediler. Ben de Ceza Kanunu gereğince gittim, soru sordular, cevaplarım iddianamede var...
Av. Tora Pekin: İfadenizde olan ama burada değinmediğiniz bir bölüm var. Cumhuriyet mensuplarının Sulh Ceza Hakimliğindeki tutuklamalarından biri 23 Mayıs ve 25 Mayıs tarihli haberler. Biliyor muydunuz?
Alev Coşkun: Ben gittiğimde zaten gözaltına alınmışlardı.Ama o iki tarihli gazeteden bahsettim. 72 milyon kişi karşı çıksa o iki gazeteye karşı çıkmaya devam edeceğim.
Alev Coşkun "23 ve 25 Mayıs tarihli gazeteyi teörö şubesine sen mi götürdün" sorusuna cevap veremedi
Av. Tora Pekin: 23 ve 25 Mayıs tarihli iki gazeteyi terör şubesine siz mi götürdünüz diye sordum.
Alev Coşkun: Herhangi bir yere bakın bu iki gazete çıkacak. Bu gazete beni ağlatmıştır. Çünkü Cumhuriyet'in logosunun baş köşesinde Fethullah'ın remsi var. Siz bunu nasıl kabul ediyorsunuz?
Av Tora Pekin: Benim kabul edip etmememin ilişkisi yok. Bu iki gazetenin tutuklama gerekçesi olduğunu biliyor muydunuz dedim, bilmiyordum dediniz.
"Alev Coşkun'a yazıklar olsun tepkisi"
Alev Coşkun: Ben o iki gazeteyle ilgili ifademin arkasındayım. Bana FETÖ'cü olup olmadıklarını sordular. Bilmem dedim.
Bu cevap üzerine Salondaki izleyiciler "yazıklar olsun" diye tepki gösterdi
Alev Coşkun: Ben demin "bu arkadaşlarımız FETÖ'cü değil" dedim.
Av. Tora Pekin: Siz dediniz ki, cep telefonunuzda bu haber var. Ama benim sorum şu: Siz o fotokopileri alıp da mı gittiniz?
Mahkeme Başkanı: Soruya itirazımız var. Tanığı burada yargılayamazsınız. Bu fotokopinin tanıklık sıfatıyla alakası yok.
Av Tora Pekin: Alakası şu, terör şube ifadeye çağırmış. o da fotokopilerini alıp gitmiş.
Alev Coşkun: Sen diyorsun ki (Pekin'e) Bunlar Fethullah'ı baş köşeye koymuşlar, siz de onun fotokopisini alıp götürdünüz. Bu nedenle tutuklandılar. O zaman Fethullah'ı neden başköşeye koydunuz?
Av. Tora Pekin: Bu haberin suç olduğunu mu düşündünüz?
Alev Coşkun: Ben suç değil, etik olmadığını düşündüm. Hiçbir zaman logonun üzerinde yer almamıştır.
Fatih Aytuğ: Fatih kolejinde öğretmenken Kemal Aydoğdu ile tanıştım 2011 gibi.Olimpiyat seminerlerinde karşılaştık arkadaş olduk.
Soru: İstanbul dışında karşılaştın mı?
Cevap: Antep'te karşılaştık tesadüfen.
Soru: Tesadüfen karşılaştıktan sonra kaç gün görüştünüz?
Cevap: Temmuz sonu gibiydi. Sözleşmem yenilenmedi. O da işinden ayrılmıştı. Bir yerde oturduk. O okullarda çalışanlar gözaltına alınırken insanlar bize iş vermedi. İş ihtiyacımız var ne yapabiliriz diye konuştuk. Özel ders verebiliriz dedik ve bir ev tutalım dedik...Yakalandığımız ev burasıydı. Ama özel ders veremedik. Evde eksikler vardi mobilya vs. tamamlayamadık. Ama özel ders veremedik.Eylül sonu gibi tam hatırlamıyorum. Gözaltılar oldu süreç ilerledi. Evimde aramalar oldu. Bizim evde kalıyordu Ahmet Bey...Kontratı o imzalamıştı ustaları getirip götürüyorduk . Eşyaları tamamlamaya calışıyordu. Ahmet bey için sıkıntı yoktu ama benim evime aramaya gelmişlerdi tutuklanma korkusu yaşıyordum. Ailemi memlekete gönderdim. Hakimin bulunan paranın kime ait olduğu sorusuna Aytuğ, paranın kendisine ait olduğunu ve 20 yıllık birikimi olduğu cevabını verdi..
Soru: Miktar fazla. Neden hepsi nakit?
Cevap: Esimin de parasi vardı. Bankadan çektik. Kiralık kasalarım da var hem istanbul hem Antep'te Gayrimenkul gelirim yok hep para biriktirdim. Altın ve dolar aldım.
Mahkeme Başkanı Fatih Aytuğ'a Ahmet Kemal Aydoğdu'yu hangi isimle tanıdığını "Salih" isminin bir anlam ifade edip Etmediğini sordu. Aytuğ, Aydoğdu'ya "Kemal Bey" dediğini, Salih isminin bir anlam ifade etmediğini söyledi.
16:56 Tutuklu Kemal Aydoğlu'nun tanığı olarak dinlenen Fatih Aytuğ ifade vermeye başladı.
Tanıklar Alev Coşkun, Rıza Zelyut ve Fatih Aytuğ dinlenecek. Mehmet Faraç ise duruşmaya gelmedi. İlk Aytuğ dinleniyor
15:50: duruşma başladı
Kadri Gürsel'in tahliyesi için oy kullanan üye hakim raporlu
Silivri'de görülen bir önceki duruşmada Kadri Gürsel'in tahliyesi yönünde oy kullanan üye hakim Abdurrahman Orkun Dağ'ın, bu duruşmada raporlu olduğu anlaşıldı.
Mahkeme hayati salonu terk etti
Hakim ayakta kimseyi istemedi. Bir avukat yer yok dedi. Hakim kızdı, yasal hakkımı kullanır, Sanık başı 3 avukat isterim dedi ve ara verdi.
15:32 Kimlik tespiti yapılıyor az sonra duruşma başlayacak
15:25 Tutuklu yargılanan gazeteciler ve Cumhuriyet yöneticileri salonda yerini aldı.
15:10 izleyiciler salona alınmaya başlandı.