Adli Tıp Uzmanları'ndan çarpıcı deprem raporu: Binlerce cansız beden kimlik bekledi
Kahramanmaraş depreminin üzerinden tam bir ay geçti. Türkiye, 6 Şubat saat 04.17'de merkez üssü Kahramanmaraş Pazarcık olan 7.7 büyüklüğündeki depremle sarsıldı. Depremden tam 9 saat sonra 7.6 büyüklüğündeki ikinci deprem büyük yıkım getirdi.
Felaket en az 10 kenti ve yaklaşık 20 milyon vatandaşı etkilerken mevzuata uygun olmayan çürük binalar son verilere göre 45 bin 968 kişiye mezar oldu. Felaketin birinci ayında Adli Tıp Uzmanları Derneği, 'Deprem Bölgesi Raporu'nu yayımladı.
Rapor, dernek yönetim kurulu başkanı Prof. Dr. Ahmet Hilal'in Adana’daki depremde ölenlerin kimliklendirme çalışmalarına katılımı ve Osmaniye, İskenderun, Hatay illerini ziyaretleri; Yönetim Kurulu üyesi Doç. Dr. Abdulkadir Yıldız’ın Hatay’daki çalışmaları; Prof. Dr. Ahmet Hilal, Prof. Dr. Ümit Biçer, Prof. Dr. Halis Dokgöz’ün Adana, Osmaniye, İskenderun, Hatay, Kahramanmaraş ve Gaziantep illerini ziyaretleri sonucu hazırlandı. Felaketin boyutunu gözler seren raporda çarpıcı sonuçlar yer aldı.
'Depremzedeler araçlarıyla cesetlerini getirdi'
Kentlerde hastaneler hasar aldığı ve ölü sayısı çok fazla olduğu için ölülerin bahçelerde, arazilerde bekletildiği ifade edilen raporda Antakya'ya dair şöyle denildi:
"Mustafa Kemal Üniversitesi kampüsündeki adli tıp çalışmaları 09 Şubat tarihinde sonlandırılarak Narlıca’da daha sonra mezarlık kompleksi olarak adlandırılan geniş bir araziye apar topar taşındığı, bu arazide bulunan ve daha sonra geri dönüşüm fabrikası olduğu öğrenilen alana götürülen birkaç adli tıp uzmanı bu arazide çok sayıda sahipsiz cesedin ceset torbalarında bekletildiğini gördü. Taşınma sonrası burada ilk gün hiçbir organizasyonun olmadığını, karanlıkta ve yeterli aydınlatma olmaksızın sadece depremzedelerin bulabildikleri araçlarıyla getirdiği sahipli cesetlere cumhuriyet savcılarıyla birlikte ölü muayenesi işlemleri yapıldığı aktarıldı."
3 binin üzerinde cenazenin kimliği belirlenemedi
Depremin ikinci haftasında ise Antakya'da 3 binin üzerinde cenazenin kimliğinin belirlenemediği bidirildi. Sahipsiz cansız bedenlerin ölü muayene işlemleri biter bitmez bitişik arazide kazılan mezarlara defnedildiği belirtilen raporda, "İkinci gün Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi bahçesinde çalışan adli tıp uzmanlarının da Narlıca’ya gelmesiyle sahipsiz cesetlerin de ölü muayene işlemlerine başlandığı bildirildi. İki olay yeri inceleme personeli, Cumhuriyet Savcısı, katip ve adli tıp uzmanından oluşan ekipler oluşturularak fotoğraflama, parmak izi alma, DNA örneği alma ve tutanak altına alma işlemleri de yapıldı. Bu işlemlerin açık arazide yaklaşık 7 – 10 ekip tarafından yerde yapıldığı aktarıldı. Böylece sahipli ve sahipsiz cesetler için iki ayrı istasyon kurulmuş olduğu, sahipsiz cesetlerin ölü muayene ve örnekleme işlemleri bitirilince hemen bitişik arazide kazılan mezarlara tutanakta verilen numaralarla defin işlemleri yapıldığı bildirildi" denildi.
'Örnek alınmadan ölüler yakınlarına teslim edildi'
Raporda, sahipsiz cenazelerle ilgili şu bilgilere yer verildi:
"Kurulan çadırda öncelikle 'kimliği bilinen' cesetler karşılanıyor ve belge düzenlenerek yakınlarına teslim ediliyordu. Kimliği bilinmeyen cesetler ise aşağıda büyük çadırlara alınıyor; fotoğraflama, mümkünse parmak izi ve DNA için örnekler alındıktan sonrada kimsesizler mezarlığına gömülmek üzere devrediliyordu. Definler diyanet vakfı personeli tarafından yapılıyordu. Uzman arkadaşlarımızın yaklaşık iki haftalık uyarısına rağmen Cumhuriyet Savcılarının herhangi bir örnek alınmadan ölü yakınlarının beyanına göre ölüleri 'yakınlarına' teslim ettiği belirtildi.
Antakya merkezde yaklaşık 650 kişinin DNA ile kimliklendirmesinin yapıldığı, her gün bu sayılara yenisinin eklendiği ve yakınlarına teslim edildiği, halen 3000’in üzerinde kimliği belirlenmeye çalışılan cenaze olduğu bilgisi verilmiştir. Bu oran yapılan ölü muayene sayısının yüzde 10-15’i kadardır. Meslektaşlarımız her geçen gün getirilen cenaze sayısının azaldığını belirtti. 15 gün sonra organizasyonun ilk günlere göre daha oturmuş olduğu, lojistik desteklerin deprem şartları için kabul edilebilir şekilde gerçekleşmiş olduğu gözlemlendi. Depremler Antakya’da devasa bir hasar yaratmıştı, yıkılmamış bina sayısının yüzde 20-25 arasında olduğu, enkaz kaldırma çalışmalarının ise başlamış olduğu görüldü."
Raporda, kentlerle ilgili bulgular şöyle:
Kahramanmaraş
Mezarlık alanına ilk günlerde getirilen kimliksiz cenazelerin defnedildiği yerler ile mezarlık görevlilerinin kayıtları arasındaki farklılık nedeniyle 425 cenazede fethi kabir yapılarak kimliklendirme için yeniden örnek alınmaya başlandığı öğrenildi. Enkaz kaldırma işlemlerinin başladığı bununla birlikte enkazda çok az sayıda cenazenin olabileceğinin düşünüldüğünü, son günlerde enkazdan çıkarılan cenaze sayısının ise günde 1-2 olduğu öğrenildi.
İkinci hafta sonunda çalışmaların bir ölçüde düzene girmeye başladığı, günlük yaşamın canlanmaya başladığı, ancak artçı depremlerin oluşturduğu yıkımlar nedeniyle de kaldıkları/çalıştıkları yerlerin güveli olup olmadığı konusunda endişelerin devam ettiği öğrenildi.
Osmaniye ve Gaziantep
Osmaniye ve Gaziantep Adana gibi görece depremden daha az etkilenmiş iller olduğu için 'normale' dönmeye çalışıyordu. Görevlendirme ile gelen bir adli tıp uzmanının olmadığı, ildeki ATK birimi personelinin çalışmaya başladığı, ancak bu arkadaşlarımızın da depremzede olduklarının unutulduğu tespit edildi. Arkadaşlarımız depremin ilk günlerinde çok sayıda ölü muayenesi olduğunu, ilk günlerde savcıların beyanı üzerine cenazelerin yakınlarına verildiği, ancak bu durumun sakıncaları vurgulandıktan sonra cenazelerden uygun örneklerin alındığını genel olarak sorunlu bir durum olmadığını belirttiler.
'Tüm ölülerden kimliklendirme için uygun örnekler alınmalıdır'
Adli Tıp Uzmanları Derneği, önerilerini şöyle sıraladı:
>> Defin işlemleri bitmeden fethri kabir işlemlerine başlandığı gözlemlenmiştir.
>> Sahipli ya da sahipsiz tüm ölülerden kimliklendirme için uygun örnekler alınmalıdır.
>> Deprem bölgesi gibi afet bölgelerine adli tıp hizmeti vermek amacıyla görevlendirilen uzmanların gönüllük temelinde gelmesi, gönüllü olarak gelmeyenlerin faydalı olamadıkları gibi diğer çalışanların motivasyonunu ve çalışma barışını da bozduğu, koordinasyon görevi verilen bazı kişilerin bir takım ruhu ile değil, emir veren kişi konumunda çalıştığı aktarımlardan anlaşılmıştır.
>> Depremzede olan adli tıp uzman ve çalışanlarının hemen rutin mesaisine devam etmesinin beklenmesi çalışan sağlığı (özellikle de ruh sağlığı) açısından ciddi sorunlar yaratacaktır. Deprem bölgesinde çalışan ve depremi yaşayan çalışanlara hak kaybına uğramayacak şekilde izin verilmesinin gerekli olduğu görülmektedir.
>> Deprem bölgesine olan görevlendirmeler en fazla 5 gün ile sınırı olmalıdır. Görevlendirmelerin 7-10 günlük sürelerle olması, özellikle de hekimlerin hiçbir ihtiyacının karşılanamadığı ilk zamanlar için uzun, çalışma motivasyonunu ve fiziki dayanıklılığı düşüren bir süredir. Bu nedenle rotasyonların 3-5 günlük sürelere göre ayarlanması, gönüllü listelerinin buna göre düzenlenmesi gerektiği görülmüştür.
>> Bu depremde özellikle görevlendirmeler konusunda yaşanan bürokratik zorlukların aşılması için Adli Tıp Anabilim Dalında çalışanlar kendi Dekanlıkları ve Rektörlükleri ile Dernek olarak da Bakanlıklar ve Yüksek Öğretim Kurumu ile yazışmalar yapılmıştır, ancak bundan sonraki süreçler için de yazışmaların takipçisi olunmalıdır.
>> Sağlık Bakanlığı yetkilileri deprem bölgesinde adli tıp uzmanlarına ihtiyaç olmasına rağmen doktora ihtiyaç olmadığını belirtmiştir. Sağlık Bakanlığındaki yetkililere adli tıp uzmanlarının görev ve çalışma alanlarını anlatmaya ihtiyaç olduğu gözlemlenmiştir.
>> Sahadaki en büyük sorunlardan biri de ölümlerin düzgün bir şekilde kayıt altına alınamaması olmuştur. Cumhuriyet Savcılarının bu konuda gerekli önlemleri alabilmesi için bu konuda eğitim almaları ya da bu işin sorumluluğunu konu ile ilgili donanıma ve eğitime sahip uzmanlara vermeleri sağlanmalıdır.
Kaynak:Halk TV Haber Merkezi