Sağ iktidarların popülist politikalarının günahı 'imar affı'
İmar, bir yerdeki yapılaşmanın mevcut şartlara uygun olarak yapılabileceğine dair onay verilen bir belgedir. İmar onaylı yerler, belgede yer alan bilgilere göre inşa edilir. Bu bilgiler dışında inşa edilen yapılar ise kaçak yapılar olarak adlandırılır.
İmar affı bir diğer adıyla imar barışı ise imar mevzuatına göre yapılmayan, gecekondu vb. gibi mevzuata uymayan birçok yapıyı kapsamaktadır.
6 Şubat'ta Türkiye'yi sarsan ve 10 ilde büyük yıkıma neden olan depremle birlikte 2018'de çıkarılan imar affı tekrar gündeme geldi. Söz konusu afla birlikte depremin vurduğu 10 ilde toplam 294 bin kaçak yapının affedildiği ortaya çıktı.
Adana'da 59 bin 247, Adıyaman’da 10 bin 629, Diyarbakır’da 14 bin 719, Gaziantep’te 40 bin 224, Hatay'da 56 bin 464, Kahramanmaraş’ta 39 bin 58, Kilis’te 4 bin 897, Malatya’da 22 bin 299, Osmaniye’de 21 bin 107, Şanlıurfa’da 25 bin 521 yapı kayıt belgesi verildi.
2002 yılından 2018 yılına kadar getirilen af yasaları genelde küçük çaplı düzenlemeler içerirken 2018’de kritik Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde tarihin en büyük imar affına imza atıldı. Bu afla Türkiye çapında 3 milyon 152 bin yapı kayıt belgesi verildi.
Bu kanunla 2018 yılına kadar imar mevzuatına aykırı durumlar beyanla kayıt altına alındı. Bakanlıktan alınan yapı kayıt belgeleri ile sorunlu konutlar korunmuş oldu.
Af öncesinde yapılan tüm kaçak binalar, kişilerin beyanı esas alınarak affa uğradı. Böylece örneğin 3 kat izni olan binasına 2 de kaçak kat çıkana, imar izni verildi. 10 milyona yakın başvurunun alındığı af sayesinde 26 milyar lira para toplandı.
Uzmanlar, aslında olması gerekenin yapı kayıt belgesi verilmeden önce, sorunlu binalara ilişkin teknik inceleme, mühendislik hizmeti verilmesi; güvenli raporu alındıktan ya da güçlendirme gerekiyorsa bu işlem yapıldıktan sonra imar barışına izin verilmesi, gerektiği yönünde görüş belirtmekteler.
Bunlar yapılmadığı için büyük bir risk altında yaşadığımızı belirten uzmanlar, aynı zamanda anayasal bir suç işlendiğini de vurgulamaktalar. Çünkü Anayasa’ya göre devlet vatandaşın can ve mal güvenliğini korumakla yükümlüdür. Devletin asli görevi vatandaşının yaşam hakkını korumaktır. İmar yasasında sorumluluk mal sahibindedir demekle idarenin sorumluluğu bitmeyecektir.