Kimsenin merak etmediği faizi açıklayacak
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu, bugün saat 14.00’te yapacağı Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında politika faizini açıklayacak. Ancak 150 baz puan düşürerek yüzde 10.5’e düşürdüğü ekim ayı toplantısı sonrasında bu ay için de 150 baz puan düşüşle yüzde 9’a indireceğini açıkladığı için piyasalar bugünkü toplantı sonucunu merak etmiyor. Çünkü TCMB’nin uyguladığı para politikasının pek bir önemi kalmadı.
‘TCMB ile bankaların simbiyotik yaşam tarzı’
Finansal danışman ve DEVA Partisi Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Ömer Rıfat Gencal para politikasının önemsizleştirildiğini belirterek, “Bunun getirdiği illüzyonların finans piyasasında oluşturduğu anomaliler fiyatların da doğru oluşmamasına ve yüksek enflasyon ortamında büyük servet transferlerinin gerçekleşmesine neden oluyor” dedi. “Aslında gerçek, para politikasının önemsizleştirilmesinden ziyade para politikasının dayandığı doğruluğun önemsizleştirilmesi üzerine kurgulanan bir politika” diyen Gencal, TCMB ile bankaların simbiyoz bir yaşam tarzı kurduğunu şu sözlerle anlattı:
- Simbiyoz yani ortak yaşam, iki canlının tek bir organizma gibi birbirleriyle yardımlaşarak bir arada yaşamaları için kullanılan bir terim. Örneğin bir timsah ağzında kalan artıklardan kurtulmak ve dişlerinin temizlenmesini sağlamak için ağzının içine konan kuşları yemez. Bizdeki simbiyotik yaşam da tam bu noktada TCMB ile bankaların kurduğu bir yaşam tarzı olarak görülebilir. Bugün açıklanacak faiz kararının ne önemi var ki? Zaten bankalar TCMB’ye 2 hafta veya 1 ay vade ile dolar veya euro verdiklerinde bunun karşılığında mevcut yüzde 10.5 faizin altında, yüzde 9 oranlarına yaklaşan TL faizlerden borç bulabiliyorlar. İşte size bir simbiyotik yaşam tarzı. TCMB -59 milyar dolara yaklaşan pozisyonunu fonlayabilmek, bankalar da TCMB’den para politikasının bile altında fonlama sağlayabilmek için böyle bir yaşam formunu çok uzun süredir oluşturmuş durumdalar. Aşağıda tablo 1’de gördüğünüz ihale sonucu bugüne kadarki örneklerden sadece bir tanesi.
Tablo 1
- Kısaca bunun ne anlama geldiğini açıklayalım. Bankalar, TCMB’nin döviz mevduatlar konusunda yaptığı ve bankalar için cezai şartlar da içeren tüm düzenlemelerine karşın, ellerinde bulunan döviz kaynağını TCMB’nin açık pozisyonunu fonlaması için TCMB’ye 2 haftalığına borç veriyorlar. Bankaların TCMB’den ABD Doları için istediği faiz, ABD Merkez Bankası'nın politika faizi olarak belirlediği ve piyasada “effective rate” olarak geçen yüzde 3.8. Kısaca bankalar ortalama yüzde 2.15 faizle topladıkları (Grafik 1) ABD Doları mevduatlarını TCMB’ye yüzde 3.80 ile veriyorlar. Karşılığında TCMB’den 505.63 swap point denen (teknik bir tabir) bir maliyetle TL alıyorlar.
- Anlık yaşadığımız rehavetin ileride başımıza ne gibi dertler açabileceğini, yine bilim yoluyla anlayarak, post-truth’un yani mevcut göstergelerin hakikatle alakalı olmadığının farkına varmamız ve aksiyon almamız gerekiyor.
- Bu swap pointin gösterdiği TL faizi ise para politikasının altında. Bankaların döviz mevduat maliyetinin de yüzde 3.8 olduğunu varsaydığımızda TL faiz oranının yüzde 9.25 olduğunu görüyorsunuz (Tablo 2). Döviz için ödenen yüzde 2.15’e karşın alınan yüzde 3.8’lik faiz hesaba katıldığında aslında para politikasının nasıl da önemsiz hale geldiği daha da net görülüyor (Tablo 3). Burada TL faizinin yüzde 7 civarında olduğu hesaplanıyor.
- Bu noktada bazı itirazlar geleceğinden şüphem yok. O itirazların başında tutulan munzam karşılıklar nedeniyle aslında maliyetlerin bu seviyelerde olmadığı vs. gibi konular olacak. Hiç problem değil. Nedeni gayet basit. Para politikasının bu haliyle önemsizleştirilmediği bir noktada olsaydık da bu swap ihaleleri açılıyor olsaydı yine aynı maliyetlere göre bir hesaplama yapılacaktı. Durum bugünkünden farklı olarak simbiyotik bir yaşam tarzını içermeyecek tüm taraflar kendi maliyetlerine kendi koşullarına göre bir fiyatlama yapacak ve piyasa şartlarından bu kadar uzaklaşılmayacaktı.
Grafik 1
Kaynak : TCMB EVDS sistemi
Tablo 2
Tablo 3
Alice Harikalar Diyarında'yı andıran bir ortam
Sonuç olarak para politikasının önemsizleştirilmesinin getirdiği illüzyonların finans piyasasında oluşturduğu anomaliler fiyatların da doğru oluşmamasına ve yüksek enflasyon ortamında büyük servet transferlerinin gerçekleşmesine neden oluyor. Hakikatin önemsizleştirilmesi ve bunun için kullanılan araçlarla yaşadığımız süreç Alice Harikalar Diyarında’yı andıran bir ortam. Sürdürülmesi ise neredeyse imkansız.
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, neoklasik iktisat teorisinden epistemolojik bir kopuş yaşadıklarını söylemişti ama görünen o ki ekonomi yönetimi hakikatten ve doğruluktan kopmuş. Bu kopuşun bedeli ise epistemolojik olarak deneylerle kanıtlanmış bir servet transferini ve toplumun önemli ölçüde yoksullaşmasını beraberinde getirdi.
Yapılması gereken şey oldukça basit aslında. Anlık yaşadığımız rehavetin ileride başımıza ne gibi dertler açabileceğini yine bilim yoluyla anlayarak, post-truth’un yani mevcut göstergelerin hakikatle alakalı olmadığının farkına varmamız ve aksiyon almamız gerekiyor.