Kavcıoğlu: Ocak sonu ve şubatta enflasyonu yükselten sebepler geride kalacak

Kavcıoğlu: Ocak sonu ve şubatta enflasyonu yükselten sebepler geride kalacak
Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu, "Ocak sonu ve şubat ayında, enflasyonu yükselten sebepler geride kalacak" dedi.

TRT Haber'de gazetecilerin sorularını yanıtlayan Şahap Kavcıoğlu, "Enflasyon son dönemde bizim de dünyanın da sorunların başında geliyor. Enflasyon gerilemeye başladı; baz etkisiyle değil aldığımız tedbirler ve uyguladığımız politikalar karşısında enflasyondaki gerilemeyi hep birlikte göreceğiz" dedi.

'Ocak sonu ve şubatta, enflasyonu yükselten sebepler geride kalacak'

Enflasyon rakamlarının açıklanmasından bu yana "baz etkisiyle gerileme oldu" yorumlarına ilişkin soru üzerine Kavcıoğlu, "Baz etkisinin çok büyük etkisi var tabii. Biliyorsunuz geçen seneki spekülatif kur ataklarından sonra özellikle kur ataklarından sonra fiyatlarda bir maliyet oluştu. Kasım ayında nispeten ama aralık ayında 13,5’lere varan, ocak ayında 11,8’e varan ve devamında yine mayıs ayına kadar kurun ve şubattan sonra da savaşın etkisiyle oluşan bir yüksek enflasyon. Bu sene tabii tarihsel ortalamaya baktığımız zaman fiyat hareketlerinin çok hareketli olduğu dönemler de dahil tarihsel ortalamadaki enflasyon oranlarımız bu oranların çok çok altında" yanıtını verdi.

Kavcıoğlu, tarihsel ortalamanın ay ay değiştiğini, aralık ayında 0,80-1,20 tarihsel ortalamanın bulunduğunu anlatarak enflasyon bunun biraz üzerinde de gelse 2023 sonu ve 2024'teki hedeflere ulaşabilecek noktada olunduğunu, bunun baz etkisinin de katkısıyla gerçekleşeceğini dile getirdi.

“Beklediğimiz tarihsel ortalama veya tarihsel ortalamanın biraz üzerinde aralık ayını daha olumlu, daha iyi bekliyoruz. Yıl sonunu çok daha iyi bir noktada kapatacağız ve ocak sonrası şubatta hem baz etkisi hem de vurguladığımız, biraz önce bahsettiğim yani enflasyonu yükselten tüm etkenlerin geride kaldığını söylerken bunun özellikle Türkiye'de tarihsel olarak enflasyonun artmasında içeride, dış etkenleri bıraktığımız zaman özellikle kur artışları çok öne çıkıyor. İkincisi fiyat artışları tabii buna bağlı olarak. Çünkü kurdaki bir yüzde 10 artış, fiyatlarda yüzde 2 bir artış gibi böyle korelasyonlar var.

Dolayısıyla kur artışı piyasada da böyle algılandığı için ondan sonra fiyat davranış bozuklukları dediğimiz önden yüklemeli fiyatlar gibi enflasyonun kontrolün dışına çıkması söz konusu ki geçtiğimiz yılda yaşadığımız ama öncesinde de küreselde enflasyonun da bir sorun haline geldiğini göz ardı edemeyiz. Yani bizim ben göreve başladıktan sonra temmuz, ağustos aylarında, mesela Temmuz Enflasyon Raporu’nda da ifade etmiştim. 10 yıllık fiyat artışlarının çok çok üzerinde aylık fiyat artışları başlamıştı. O zaman ne kur atağı vardı ne bir şey, o küreselden. Salgın, birikmiş taleplerin oluşmaya başlaması, arz şokları, tedarik zincirlerindeki sıkıntılar, yani uluslararası sorunlar da fiyatlar üzerinde etkili olmaya başlayınca dünya ile beraber bizde de ister istemez bozulma oldu.”

'Amaç cari fazla sağlamak'

Kavcıoğlu konuşmasına şu sözlerle devam etti:

"Merkez Bankası olarak bizim bir kur hedefimiz yok. Ülkelerin potansiyellerini değerlendirmek lazım. Geçmiş dönemlerde yüksek faizlerle enflasyonu düşürdüğümüz zaman cari açıklar verdik. Aynı şeyleri yaparak farklı sonuç almak mümkün değil. Türkiye'nin üretim potansiyelini sürdürmesi için birinci olarak finansman maliyetlerini düşürmek lazım."

Türkiye'deki ekonomik modelin amacının "cari fazla sağlamak" olduğunu belirten Kavcıoğlu, "Artık faiz artırarak değil, kalıcı ve sürdürülebilir fiyat istikrarını oluşturmak için cari fazla vermek gerekiyor" dedi.

Liralaşma stratejisi

Liralaşma stratejisini çok önemli bir merkeze oturttuklarını vurgulayan Kavcıoğlu, "Çünkü Türkiye geçmiş dönemde ne zaman ülkenin ilerlemeye dair bir gündemi olduğunda, döviz kuru spekülasyonlarıyla oluşan bu çarpık yapıyı liralaşma stratejisiyle sona erdiriyoruz. Güçlü bir yapı kuruyoruz. Dolayısıyla Türkiye’de döviz kuruna bağlı olarak oluşacak spekülatif yapıları inşallah sona erdiriyoruz" diye konuştu.

Kavcıoğlu, bir sonraki dönemde, bundan sonra uyguladıkları bu politikalarla, faizle, makro ihtiyati tedbirlerle, arz talep dengesi ve finansal maliyetlere de sağlayacakları önemli indirimler ya da düşüşlerle kalıcı kalkınmayı, büyümeyi ötelemeden sürdürülebilir ve kalıcı fiyat istikrarını sağlamış olacaklarını söyledi.

'Fiyatlara yansıma gecikti'

"Bizim politikamız belli faizleri indirip, üretimi artırmak: Burada hiçbir taviz ve sıkıntı yok bizim açımızda" diyen Kavcıoğlu, "Biz bunu böyle yaptığımızda firmaların kredi alması bakımından sözlü yönlendirmeler yapıyoruz. Tüm faiz oranları politika faizine yakınlaşmış durumda" diye aktardı.

Kavcıoğlu sözlerine şöyle devam etti:

"Düşük faizle alınıp stok, dövize giden paranın bir faydası yok, bunu gördük zaten. Birçok iş insanı stokta yakalandıklarını, maliyetlerinin arttığını söyledi. Ben yıllardır bankacılık yaptım, stok fazlaysa biz kredi vermezdik. Yüksek maliyetlerle stok yaptığınızda, eski alışkanlıklarla hareket ettiğinizde, fiyatlara yansıma gecikti."

Kur korumalı mevduat sistemi

"Kur korumalı mevduat sisteminin Merkez Bankası'na bir yükü yok. Sürdürülmesinde bir sakınca yok. Dönemine göre sürecine fark gösterir. Şu an için tabi çok faydalı. Liralaşma politikası dövize endeksli. Teşvik ediyoruz. Enflasyondaki düşüş hissedildiğinde KKM'den çıkışlar olacak" diyen Kavcıoğlu, "Merkez Bankası'nın amacı parasal aktarım mekanizmasını iyi bir şekilde yönetmek. Vatandaş parasının kıymetini koruyor, kaygısı olmuyor. KKM ile Merkez Bankası da rezerv biriktiriyor" diye devam etti.

'Bizim yaptığımız şey ülkenin parasını güçlendirmek'

"Merkez Bankası bir ülkenin kalbi. Bizim yaptığımız şey ülkenin parasını güçlendirmek. Siz TL'ye değer vermezseniz sokaktaki adam da değer vermez" diye belirten Kavcıoğlu konuşmasında, "Rezerv kaynaklarımızı güçlendiriyoruz, çeşitlendiriyoruz. Rezerv kaynaklarımız daha iyi durumda. Küresel bir merkez bankası haline geliyoruz. Güven duyulan bir merkez bankası olduk" ifadelerine yer verdi.

'Gıda enflasyonunda düşüş yaşanacak'

Kavcıoğlu, kasım ayı enflasyonunun yüzde 2,88’inin yaklaşık yüzde 1,5’inin gıdadan geldiğine işaret ederek, "Piyasada tartışmaları da biliyorsunuz. Burada baktığımız zaman uyguladığımız politikaların sonucunu görmeye başlıyoruz. Enerji dünyada hala sıkıntılı ve nereye gideceğini kestiremiyoruz ama Türkiye’de hem sübvansiyonlar hem de Cumhurbaşkanımızın uyguladığı politikalar… Gıdada da bunun yansımasını bekliyoruz. Enerji bizim kontrolümüzde olmamasına rağmen Türkiye bu ay itibarıyla hem fiyatlarda aşağı gelme noktasında hem de kullanım anlamında hiçbir zaman arz sıkıntısı yaşamadı. Ödeme noktasında da hiçbir sıkıntı yaşamadık. Bu da rezervlerimizin gücünü gösteriyor" dedi.

Gıda gibi bazı kalemlerde gündemde tartışılan konuların olduğunu belirten Kavcıoğlu, "Merkez Bankası Para Politikası ve bazı diğer bu konuştuğumuz ihtiyati tedbirler, arz-talep dengesi, faiz, çünkü orada da aynı faiz maliyeti 15-20 puan kadar geri geldi, 6-7 aydır. Dolayısıyla orada da aynı düşüşü bekliyoruz. Onun da bu aydan sonra yansıyacağını düşünüyoruz" diye konuştu.

"Gıdada da bir düşüş trendi mi öngörüyorsunuz?" şeklindeki soru üzerine Kavcıoğlu, "Tabii. Bu maliyetlerin hepsi orada da yansıyacak. Bizim faiz indirimi politikamızı dünyadan eleştiriyorlar ama şu an ne kadar haklı bir noktaya geldiğimiz görülüyor inşallah ve gittikçe de görülecek" değerlendirmesinde bulundu.

'Bütün paralara açığız'

Türkiye'nin 2018'den sonra ciddi bir değişim yaşadığını, küresel salgın ile çok önemli yapısal değişimler yaptığını belirten Kavcıoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

"2020'nin sonunda tekrar faiz artırım döngüsüne girdiğimizde çok ilginç bir örnektir, 15 milyar dolar civarında para geldi. Gelen parayı da kontrol etme şansınız çok yok. Bana geldiğinde devlete gitmiş mi, TCMB'ye girmiş mi? Hayır. Bankalar alıyor, bireyler alıyor, dolayısıyla sizin kontrolünüz dışında bir para. Onun için sıcak paranın geliş şeklini siz belirleyecek güçteyseniz bu önemli. Biz bütün paralara açığız. Yani portföye, bütün yabancı sermayeye açığız ancak artık kurallarını biz koyuyoruz."

Kavcıoğlu, 2016'dan 2022'nin başına kadar 1,2 trilyon lira kredi kullandırıldığını belirterek, "2022'nin 10. ayının sonu itibarıyla 1,5 trilyon lira kredi kullandırmışız. Yani 2016'dan 2022'ye kadar kullandırdığımız krediden daha fazla krediyi kullandırmışız. Bu çok önemli." ifadesini kullandı.

'KOBİ'lere, yatırım yapacaklara ve ihracatçılara kredide hiçbir tedbir yok'

Kavcıoğlu, kredilerin nereye gittiğine dair bir soru üzerine, faizleri indirerek, üretimi artıracak ve cari fazlayı sağlayacak politikaları uygulayacaklarını, bu konuda tavizlerinin olmadığını söyledi.

Kredilerin doğru yere gitmesi için zaman zaman sözlü yönlendirmeler, bazen de makroihtiyati tedbirler aldıklarını anlatan Kavcıoğlu, bankalarla bu alanda sık sık görüşmeler yaptıklarını bildirdi.

Kavcıoğlu, kredilerin çok da doğru yerlere gitmediğini tespit ettiklerini kaydederek, "Ondan sonra haziran ve temmuz ayında makroihtiyati tedbirleri uygulamaya başladık. Buradaki amaç kredileri kısmak değil, kredilerin selektif olarak hedefli kredi noktasında uygulanması. İstediğimiz yere, hedefli bir şekilde... Çünkü ben faizi düşürmüşüm. Düşük faizle alınan ve dövize, stoka giden bir paranın ülke ekonomisine o kadar da bir katkısı olmadığını zaten yaşadık. Dövize gittiğinde daha da sıkıntı yaşadık" diye konuştu.

'Makroihtiyati tedbirlerde ihracatçılara hiçbir kısıtlama yok'

Ucuz bulunan paranın daha fazla stoka gitmesinin zaman zaman sıkıntı yaşatabileceğinden bahseden Kavcıoğlu, şu anda yurt dışında ham madde ve ara malı fiyatları ile navlun ücretlerinde düşüş yaşandığını bildirdi.

Kavcıoğlu, düşüşlerin bu nedenle gecikmeli olarak fiyatlara yansıdığını kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Normalde bunların hemen fiyatlara yansıması lazım ama siz yüksek maliyetlerle stok yaptığınızda, üretim yerine dövizde kalayım, döviz artacak şeklinde eski alışkanlıklarla hareket ettiğinizde fiyata yansıması gecikti. Şimdi biz ne yaptık? Makroihtiyati tedbirlerle, finansmana ihtiyacı olmayan firmaların düşük faizli kredilerden yararlanma şansını zayıflattık. Bankalara belirli limitler koyduk. 'Kendi müşterini kendin seç, ona göre bu kredileri ver'... Diğer taraftan KOBİ'lere hiçbir kısıtlama yok. Hiçbir ihtiyati tedbir yok. Bütün bankalar için geçerli. Yatırım kredilerinde hiçbir kısıtlama yok. Yatırım yapacak kim olursa olsun. Zaten Merkez Bankasının Sayın Cumhurbaşkanımızın açıkladığı düşük faizli, şu an 7'ye kadar faiz geliyor, 2 yıl ödemesiz 10 yıl. İthal ikamesi, ihracat ve teknolojik yatırımlara ağırlık veriyoruz. İhracatçılara da hiçbir kısıtlama yok makroihtiyati tedbirlerde."

'Maliyetler daha da aşağıya gelecek"

TCMB Başkanı Kavcıoğlu, şu anda büyük firmaların çoğunun tahvil ihraç ederek finansman sağlamaya başladığını belirterek, şu ifadeleri kullandı:

"Doğru şekil bu. Dünyada da bütün firmalar, özellikle büyük firmalar sermaye piyasasını kullanarak kendilerine daha uzun vadeli ve daha ucuz finansman sağlarlar. Yurt içinden, yurt dışından... Şu an Türkiye'de liste bayağı uzun. Geçen yine yatırım yapan bir firmamız 200 milyon euro yurt dışından tahvil ihraç ederek para getirdi. Dolayısıyla amaçladığımız şeyleri takip ediyoruz, uyguluyoruz. Uygulanmasını da takip ederek yönlendiriyoruz. Doğrusu bu. Süreç içerisinde bunun süresi de vadesi de artacak. Maliyetler daha da aşağıya gelecek. Faiz indirimlerimiz ve makroihtiyati tedbirlerle beraber şu anda politika faizi çok iyi bir noktada olduğu için bu firmaların bazen bizim bir tık üzerimizde sermaye piyasası yoluyla borçlanması sözkonusu."

Kavcıoğlu, kamu bankaları ile özel bankaların faiz oranları arasındaki makasın daralıp daralmadığına ilişkin bir soruya karşılık, makroihtiyati tedbirler almaya başladıktan sonra yatırım ve ihracat kredilerinin toplam krediler içerisindeki payının yüzde 28'den fazla arttığını söyledi.

KOBİ'lerin kullandığı kredilerin 7 kat arttığını anlatan Kavcıoğlu, "Geçen yılın tamamında KOBİ'lere kullandıran kredinin 1,5 katı sadece eylül ayında kullandırıldı. Dolayısıyla hem firma sayısında hem de miktar olarak çok önemli bir artış var" diye konuştu.

Kavcıoğlu, yatırıma ve üretime gitmeyen kredilerde bir durgunluk olduğunu ifade ederek, "Ancak selektif kredilerde müthiş bir artış var. İstediğimiz de bu. Üretimi de ihracatı da artıracak, ithal ikamesiyle ithalatımızı azaltıp cari fazla vermemizi sağlayacak kredi yapısı bu. Şu an bunu da zaten gelişmelerden görüyoruz" açıklamasında bulundu.