64 yıl öncenin kötü anıları canlandı: MORATORYUM
Döviz kurlarındaki hızlı artış nedeniyle dış borçların geri ödenmesi her geçen gün zorlaşırken, Türkiye’nin moratoryum ilan edebileceğine yönelik endişeler de dile getirilmeye başlandı. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz, son 6 ayda kurlardaki hızlı yükseliş nedeniyle dış borçların geri ödenmesinin her geçen gün zorlaştığına dikkat çekerek, durumun 1958 yılında Adnan Menderes’in başbakanlığı döneminde ilan edilen moratoryum dönemiyle benzerlik gösterdiğini belirtti. Yılmaz, dış borç stokunun 2 yılda yüzde 237 arttığını belirterek, “İhracat artış hızı borç ödeme hızının üzerinde olmalıdır. 6 aydaki yükseliş ihracat rakamlarına olumlu yansısa da dış borç ödeme kapasitesi düşüyor. Benzer ilişki 1958 moratoryumuna giden süreçte de yaşandı” dedi.
Yılmaz, 20 Haziran’da Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından açıklanan mayıs ayı kamu borç göstergelerinin alt kalemleri içinde yer alan merkezi yönetim borç stokunun tüm riskleriyle beraber hızla arttığını gösterdiğini vurgulayarak, “Mayıs 2020’de 1.633 milyar TL olan merkezi yönetim borç stoku yüzde 106 artarak Mayıs 2022’de 3.364 milyar TL’ye ulaştı. Merkezi yönetim borç stokunun %68’i döviz cinsindendir. Döviz cinsi borç 2 yılda %237 oranında artış gösterdi, kur artışı da 2 yılda %135 olarak gerçekleşti” diye konuştu.
“İhracat borç servisinin üzerinde olmalı”
Dış borcun geri ödeme kapasitesinin bir ölçüsü olarak dış borç servisi/ihracat oranının kullanıldığını vurgulayan Yılmaz, buradaki bozulmaya dikkat çekti. “Ülkeye ihracat ile döviz girişinin artması, borç servisini gerçekleştirmek için çok önemlidir. Aylara göre ihracat artış hızı, borç servis artış hızının üzerinde olmalıdır” diyen Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Son 6 ayda kurdaki yükseliş ihracat rakamlarına olumlu yansısa da, dış borç ödeme kapasitesi düşüyor. Örneğin nisan ayı ihracatı 23.4 milyar dolar ancak dış borç servisi 2.9 milyar dolar olarak gerçekleşti. Mart ayında ihracat rakamı 22.7 milyar dolar ve dış borç servisi de 2.3 milyar dolar olarak gerçekleşti. Buna rağmen ithalattaki artış daha yüksek düzeyde seyrediyor. Mart ayında enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç ithalat yüzde 9.2 artarak, 19 milyar 615 milyon dolardan 21 milyar 429 milyon dolara yükseldi. Nisan ayı ithalatı ise yüzde 35 oranında artışla 29.5 milyar dolar olarak gerçekleşti. Yani ihracattan gelen para ithalata gitti. Benzer ilişki 1958 moratoryumuna giden süreçte yaşanmıştır. 1956 yılında borç servisindeki yıllık artış ihracat gelirindeki yıllık artışı büyük ölçüde aşmış, borcun gayri safi yurtiçi hasıla içindeki payı artmıştır. Döviz girişinde azalma, dış yükümlülükleri olumsuz etkileyecektir. Ayrıca para arzındaki artış oranı da böyle risklere eşlik eder. 1954-1957 yılında %30, 1958-1960 arasında da %23.6 olarak gerçekleşmiştir.”
Dış borç stoku 1 ayda 1 milyar dolar arttı
Merkez Bankası’nın (TCMB) yayınladığı istatistiklere göre, 2022 Nisan sonu itibarıyla orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak hesaplanan kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stoku 1 milyar dolarlık artışla 182.4 milyar dolara yükselerek rekor tazeledi. Mart ayında bu rakam 181.4 milyar dolardı. Ekonomistler, bu verinin 800'ün üzerine çıkan kredi risk primi CDS oranlarındaki yükselişin de etkisiyle yüzde 11’e çıkan döviz faizi nedeniyle kurlarda yeni artışın habercisi olduğu yorumunu yapıyor. Dış borç stokunun 17.8 milyar dolarlık kısmı Türkiye'de yerleşik bankaların ve özel sektörün yurt dışı şubeleri ile iştiraklere olan borçlarından oluşuyor. Borçlu bazında değerlendirildiğinde, toplam stok içinde kamu sektörü yüzde 19.4, Merkez Bankası yüzde 16.1, özel sektör ise yüzde 64.5 paya sahip.
1958 Moratoryumu nedir?
Türkiye Cumhuriyeti (Adnan Menderes’in Demokrat Parti hükümeti), 4 Ağustos 1958 tarihinde ülkenin içinde bulunduğu mali güçlükler ve borçların ödenemeyecek hale gelmesi nedeniyle moratoryum ilan etti. Bu tarih aynı zamanda Türkiye’nin IMF ile ilk kez bir düzenleme içine girdiği tarihtir. Bir yandan yapılan devalüasyonla 1 ABD Doları 2.80 TL’den 9 TL’ye eşit hale getirilirken bir yandan da alacaklılarla anlaşmaya varılarak mevcut borçların 1971 yılına kadar taksitlendirilmesi sağlandı.
Bu moratoryum ve yarattığı sonuçlardan daha ilginç olanı o tarihte mevcut olan dış borç miktarının bilinmemesidir. Türkiye’nin ne kadar ve kimlere dış borcu olduğunu alacaklı ülke hükümetleri bildirmiştir. Yapılan anlaşma, anlaşmanın imzalandığı tarihe kadar gelen toplam 422 milyon dolarlık borçları kapsıyordu.
Bu düzenlemelerin önemli bir sonucu da o tarihe kadar kamu kesimi içindeki her idarenin kendi başına borçlanması uygulamasının kaldırılması ve kamu kesiminin yalnızca Hazine aracılığıyla borç alabileceği konusunun hükme bağlanmasıydı. Bu gelişme aslında ‘her şerde bir hayır vardır’ sözünün tam olarak karşılığıdır. Böylece merkezi yönetim içinde her idarenin kendi başına borçlandığı, bütçe ve hazine birliği ilkesinin çiğnendiği bir dönem sona ermiş oluyordu.
Not: Bu bölüm, Dr. Mahfi Eğilmez’in kişisel bloğunda 16 Ekim 2021’de yayınlanan “Devletler batar mı?” başlıklı yazısından alınmıştır.