Japonya şiddetli depremlerle nasıl mücadele ediyor? İşte Japonya'nın doğal afetlerle mücadele rehberi...
Tarihin en yıkıcı depremlerine şahitlik eden ve hatta deprem sonrası tsunami yüzünden nükleer santral kazası yaşayarak felaket üstüne felaket yaşayan Japonya, son günlerde Türkiye’de yaşanan depremlerden sonra yeniden gündeme geldi. Ülke, tarihi boyunca yaşadığı doğal afetlerden sonra önlemler almayı ihmal etmeyip bölgenin doğası gereği ortaya çıkan tehlikelere adapte olmayı başarmasıyla dikkat çekiyor.
Geçtiğimiz on yılda, ada ulusu yüzde 20’si 6 veya daha yüksek şiddette olan deprem ve ayrıca çok sayıda tropik fırtına atlattı. Bu olaylara 2011’deki ve tsunami sonrası Fukushima Nükleer Santrali’nde kaza çıkmasına neden olan deprem de dahil. Depremde 15 binden fazla insan hayatını kaybetmişti.
Son olarak yine geçtiğimiz yıl Fukuşima açıklarında meydana gelen 7,3 büyüklüğündeki depremde ülkede 2 milyon ev elektriksiz kaldı. Ancak yetkililere göre depremde dört kişi hayatını kaybetti, en az 107 kişi yaralandı. Bölge nüfusu düşünüldüğü zaman kayıplar oldukça az, hatta sık sık depremlerin yaşandığı Japonya’da 7’nin üzerindeki depremlerde can kaybı bile yaşanmayabiliyor.
Ülke, uzun zamandır doğal afetlerin yıkıcı etkisini azaltmak için mimarlar ve mühendislerle, teknoloji ve tasarımın sınırlarını zorluyor desek yeridir.
Japonlar, 2011’de 140 yılın en şiddetli depremini yaşamıştı. 8.9 büyüklüğündeki depremin ardından nükleer santralin de bulunduğu Fukushima şehrinin yerle bir olmasından sonra Japonlar şehri terk etmişti.
Güvenli Yapı Anlayışı
Ülkenin afete karşı koruma endüstrisini diğerlerinden ayıran faktörler arasında bina kusurlarından 10 yıl süreyle sorumlu tutulma da yer alıyor. 2018 Dünya Bankası raporunda da ardışık depremlere ve sosyoekonomik ve demografik değişikliklere yanıt olarak inşaat yasalarını kademeli olarak değiştirerek Japonya’nın dünyadaki en güvenli ve afetlere en dayanıklı yapılı çevre yarattığı belirtildi.
Ülkedeki binaların dayanıklı bir şekilde inşa edilmesine bir örnek de sembol binalarından birini göstermek mümkün. 634 metre ile dünyanın en yüksek yayın kulesi ve 2012’de halka açıldığından beri şehrin en önemli turistik cazibe merkezlerinden biri olan Tokyo Skytree de ülkenin bu yeni güvenli yapı anlayışı ile oluşturduğu binalardan biri.
Skytree’de kuvvetli rüzgarların boşluklardan kolayca geçmesine izin veren bir çelik kafes kule tasarlandı. Ayrıca bir titreşim kontrol sistemine sahip. Sistem, tüm binanın titreşimini deprem sırasında yüzde 50’ye, kuvvetli rüzgarlarda ise yüzde 30’a kadar azaltıyor.
Daha yaygın bir sistem de binanın temellerinin bir amortisör görevi gören çelik ve kauçuk katmanları içerdiği sismik izolasyon. Teknik, 1980’lerin başından beri Japonya’da kullanılıyor ve şu anda Apple Inc.’in Silikon Vadisi genel merkezi de dahil olmak üzere Japonya ile beraber pek çok yerde kullanılıyor.
Ülke, bu tekniklerin yanında son teknolojiden de yararlanmayı ihmal etmiyor ve yapay zekayı kullanıyor. Tayfun simülasyon yazılımı, şu anda aylarca veri toplama ve rüzgar tüneli testleri gerektiren bir süreci, iki ila üç güne indirebiliyor.
Telefon Güncellemeleri
Japonya’daki her akıllı telefona bir deprem ve tsunami acil durum uyarı sistemi kuruluyor. Yaklaşan felaketlerden yaklaşık beş ila on saniye önce tetiklenen bu sistem, kullanıcılara gerekirse hızlı bir şekilde korunmaları için zaman kazandırmayı amaçlıyor.
Ülkede depreme karşı önlem amaçlı tatbikat ve eğitimler düzenleniyor.
Tatbikat Ve Eğitim
Tıpkı dünyadaki diğer okulların acil durum yangın tatbikatları düzenlediği gibi, Japonya’daki okullarda da düzenli olarak deprem tatbikatları yapılıyor, bazıları ayda bir kez oluyor. Küçük yaşlardan itibaren okul çocukları, bölgelerinde deprem olduğunda güvende kalma yolları açısından eğitiliyor. Tatbikatlar sırasında en yaygın yöntem, çocukların deprem bitene kadar sıralarının altına girerek masa ayaklarına tutunmaları. Dışarıda oynuyorlarsa, düşen molozların çarpmasını önlemek için çocuklara doğrudan açık bir alanın merkezine gitmeleri öğretiliyor.
Japonya’da ayrıca, yerel itfaiye personelinin çocukları deprem simülatörlerine yerleştirdiği, böylece deprem hissini çok küçük yaşlardan itibaren tanımaya başladıkları okul gezileri de yapılıyor.
Deprem Anıt Müzesi
Japonya’da nüfusun, gelecekteki doğal afetlere karşı korunmasına yarımcı olmak için geçmişten ders alınmasına da çok önem veriliyor. 1995 yılında, Kobe şehri, 5 bin kişinin ölümüne ve on binlerce evin yıkılmasıyla sonuçlanan Büyük Hanshin Awaji Depremi ile sarsıldı. Şehrin yeniden inşasının ardından Kobe, Kobe Deprem Anıt Müzesi’ni de inşa etti.
Müze, afet sırasında kaybolan insanları anmak için inşa edilse de aynı zamanda afet önleme ve hayatta kalma konusunda bilgilendirici sergiler ve eğitim tesisleri ile dolu.
Hayatta Kalma Kitleri
Ülke halkı depremle yaşamaya adapte olup bu konuda önlem almayı ihmal etmiyor. Hemen hemen her evde depreme karşı hayatta kalma kitleri bulunuyor. İlk yardım ekipmanı, su, yiyecekler, eldivenler, maske gibi hayatta kalma araçlarını kitlerin içinde bulunduruyorlar.
Su Tahliye Tüneli
Ülkenin en etkileyici mühendislik harikalarından biri de Tokyo’nun az bilinen su tahliye tüneli. Bu, bölge depremle sarsılırsa ve bu deprem tsunamiyi tetiklerse, şehrin selden korunması gerekir. Bu büyük gizli tünel de siklonlar ve tsunamiler gibi doğal afetlerin neden olduğu sel sularını toplar ve suyu güvenli bir şekilde Edo Nehri’ne yeniden akıtır. İnşası 13 yıl sürdü ve 3 milyar dolara mal oldu.
Depremler, Japonya’da yaşamın bir parçası ve bu nedenle, bir deprem olduğunda nasıl tepki verileceğini öğrenmek son derece önemli. Ülke sadece altyapısını, binalarını doğal afetlere karşı hazırlıklı hale getirmekle kalmıyor aynı zamanda 7’sinden 70’ine halkını da bu konuda bilgilendirerek olası bir felakete karşı hayatta nasıl kalacaklarını öğretmeye çalışıyor.