AP eski Raportörü Kati Piri Halk TV’ye Konuştu: AB’nin önceliği Türkiye’de demokrasi değil göçü engellemek

AP eski Raportörü Kati Piri Halk TV’ye Konuştu: AB’nin önceliği Türkiye’de demokrasi değil göçü engellemek
Avrupa Parlamentosu eski Türkiye Raportörü Kati Piri, Halk TV Dış Haberler Şefi Burak Tatari'ye konuştu. Piri, “Avrupa Birliği liderleri Türkiye söz konusu olduğunda hep kendi çıkarlarına odaklandılar. Bu çıkar listesindeki demokratik Türkiye ilk sırada değil tabii” dedi. Piri Türkiye’nin vize sorununa da değindi.

- Türkiye’deki seçimler sadece Türkiye’de değil dünyada da çok konuşuldu. Türkiye’yi yakından tanıyan biri olarak 2023 seçimlerini nasıl değerlendirirsiniz?

Kitaplar yazılacak bir konu bu, birkaç cümlede özetlemek kolay değil. Muhalefetin tüm hesapları ilk turda çoğunluğu elde etmek üzerineydi. Dışarıdan bakan birçok kişi Türkiye’yi sadece tek kişiden ibaret sanıyor. Dolayısıyla böyle düşünenler muhalefetin adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun aldığı desteği görünce şaşırdı. Son 10 yılda iktidar partisi ve Erdoğan çok fazla güçlendi. Ülke medyasının durumu, adalet mekanizmalarına yapılan müdahaleler bunun kanıtı. İstanbul Belediye Başkanı İmamoğlu siyasi gerekçelerle açılmış davalar var. Seçimler birçok açıdan özgür bir ortamda yapılmış gibi görünebilir ama seçim gününe gelene kadar her şey iktidarın lehineydi. Seçimin adil olmadığı kuşkusunu uyandıran bir durum bu. Buna rağmen muhalefetin Erdoğan’ı ikinci tura çekmesi sosyal demokratlar için bir başarı sayılabilir.

- Türkiye’de hem depremlerde, hem seçim sürecinde her şeye rağmen sivil toplumun gayet iyi durumda olduğunu gördük. Siz ne düşünüyorsunuz?

Her zaman söylediğim gibi, Türkiye’nin uzun vadede güçlü bir demokrasi olacağından kuşkum yok. Türkiye’deki sivil topluma baktığımda, ona yönelik tüm zarar verme çabalarına karşı çok güçlü olduğunu görüyorum. Ülkenin demokratik kalbi durumundalar. Deprem zamanı yapılan insani yardım buna örnektir. Türkiye’yi otoriter liderleri olan ülkelerle kıyaslamak bu nedenle zor. Türkiye’de orta sınıf da var. Orta sınıf, haklarının ihlal edilmesine itiraz ediyor. Türk ekonomisi dışa açık, ama dış yatırımlara çok bağlı. Bu hukukun üstünlüğüne de bağlı olmanız gerektiği anlamına geliyor. Bu da Türkiye’nin geleceği için bana umut veriyor.

‘Dünya medyası siyah beyaz bir Türkiye sunuyor’

- Avrupa liderlerini eleştirdiniz. Ama Batı medyasına da eleştirileriniz var. Etkili medya organlarında klişelerle dolu analizler görüyoruz. Siz ise farklı bir Türkiye portresi görüyorsunuz.

Türkiye’yi uzun zamandır takip edenler iyi analizler yapıyorlar. Ben Türkiye’yi ve halkını sevdim. Ama her şeyi çok iyi anlıyormuşum gibi yapmayacağım. Eski de olsa bir AP raportörü olarak, Türkiye’de olanları önemsiyorum. Ama burada doğmadım, Türkçe konuşmuyorum. Türkiye’de yaşayanlardan daha iyi yorumlayamıyorum. Dünya medyası siyah - beyaz bir Türkiye karesi sunuyorlar çoğunlukla. Bu da her zaman gerçeği yansıtmıyor. Ama ülkeyi ilk kez ziyaret edenler, Türkiye’nin çok daha farklı olduğunu söylüyor.

- Seçim gecesi attığınız, AB liderlerini eleştiren tweetiniz çok konuşuldu. Erdoğan kutlamalarının yanında demokrasi için oy kullanan kişilerden de bahsedilmesi gerektiğini söylediniz...

Türkiye’de kimileri Türkiye’yi eleştirdiğim için benden nefret ediyor ama Brüksel’de de birçok kişinin benden nefret ettiğini söyleyebilirim. Onları da çok eleştiriyorum çünkü. Türkiye’de milyonlarca kişi, bağımsız medyaya saygı, demokratik gelecek istedi. Ülkenin değişimi iç oy kullandı. Avrupa Birliği liderleri Türkiye söz konusu olduğunda hep kendi çıkarlarına odaklandılar. Bu çıkar listesindeki demokratik Türkiye ilk sırada değil tabii. Şu an çıkar listesinde en tepede göçün daha da artmaması var.
Oysa bana göre, NATO, OECD, Avrupa Konseyi gibi kurumlarda birlikte olduğumuz Türkiye gibi, AB adaylığı da hala süren büyük bir ülkenin “demokratik bir komşu olmasını” istemeliyiz. Türkiye ile farklı yaklaşımlarınız olabilir ama temelde aynı demokratik prensiplere inanmalısınız. Avrupa Birliği liderleri Erdoğan’ı ilk kutlayan olmak için yarıştı. Oysa bu seçimin otoriter trendi demokratik trende döndürmek için son şans olduğunu hisseden kişilere karşı sorumluluk duyulmalıydı. Türkiye’de yaşayan herkese bir mesaj iletmeliydi.

- Seçimlerin ardından İngiliz The Telegraph gazetesinde bir analiz yayımlandı. O köşede yazar, ‘Avrupa Birliği liderlerinin bunu asla kabul etmeseler de Erdoğan’ın kazanmasından memnun olduklarını’ öne sürdü. Buna katılır mısınız?

Seçimlerden önce bir tartışma yaşamıştım benzer şeyleri söyleyen biriyle. Bunun doğru olduğuna inanmıyorum. Doğruysa bile, bu çok dar görüşlü bir bakış açısı. Zaten dar görüşlü ve kendi çıkarlarına uygun bakıyorlar. Türk vatandaşları için Avrupa ülkelerinden vize almak giderek daha da güçleşti. Çok daha fazla reddetmeye başladılar başvuruları.

‘Muhalefet kazansaydı Türkiye’nin adaylığı gündeme gelecekti’

- Peki sizce neden reddediyorlar?

Hollanda’da iltica isteyen ülkeler arasında ilk 5’te Türkiye var. Aralarında geleceklerinden endişe duyan Türk vatandaşları da yer alıyor. Çok iyi eğitimli, büyük şehirlerde yaşayan, genç insanlar bunlar. Kendilerine gelecek göremediği için göç etmek isteyen insanlar var. Nasıl olur da, Suriyelilerin Avrupa ülkelerine gelmelerini önler düşüncesiyle Erdoğan’ın kazanmasından yana olabiliriz? Avrupa ve NATO’nun çıkarı demokratik bir Türkiye’den yana olmaktır. Muhalefet kazansaydı, tabii ki Türkiye’nin adaylığı konusu gündeme gelecekti. Tüm Avrupa’nın bunu beklemediğini itiraf edelim. Gerçekçi olursak, Kılıçdaroğlu seçimi kazandığı günün ertesinde Avrupa Birliği adaylığının olmayacağına biliyordu. Ama demokratik reformlar yapılabilirdi, hukukun üstünlüğü yeniden inşa edilebilirdi. AİHM kararları uygulanabilirdi. Bu da Türkiye-AB ilişkilerini iyileştirirdi.

Kaynak:halktv.com.tr