Mustafa K. Erdemol
ABD İstihbaratı Tehlikeli Buluyor
Riyad’da Konfüçyüs Enstitüsü
Uzaya bir kadın astronot da yolladıktan sonra Suudi Arabistan’da atılan reform adımlarına şaşıran yoktur herhalde. Veliaht Prens Muhammed bin Salman’ın fiili olarak yönettiği ülkede daha önce rastlanmayan öyle gelişmeler oldu ki , başkent Riyad’da bulunan Prens Sultan Üniversitesi bünyesinde Shenzhen Üniversitesi işbirliğiyle bir Konfüçyüs Enstitüsü açılması da kimseyi şaşırtmadı.
Öncesi de var
Bilmeyen için çarpıcı gelmesi doğaldır, çünkü en azından üç yıl önce bu tür bir gelişme hayal bile edilemezdi. Oysa Çin’le ilişkiler geliştikten sonra Çin kültürünün de ülkede tanıtılması için hayli adım atılmıştı. Yani Konfüçyüs Enstitüsü birden bire kurulmuş değil. Bugün dört Suudi üniversitesinde Çince bölümlerinin bulunduğunu, sekiz ilkokul ile orta dereceli okulun müfredatlarında Çince derslerinin yer aldığını belirtelim.
Din diyenler vardır Konfüçyüsizm için ama aldırmayın, doğru değildir bu. Bir ahlaki sistemdir nihayetinde, hatta bu sistemin ilkeleri, adını aldığı Konfüçyüs’ten önceye de gider. Çin toplumlarında varlığı hayli derinlerdedir yani. Mao’nun da Konfüçyüsizme değer verdiği söylenir.
İslama aykırı bir tarafı var mı? Kimileri, aksine, İslam’la çok uyuştuğunu söylerler. Belki de bu yüzden Ötüken Neşriyat gibi bir İslamcı bir yayınevi, Konfüçyüs’ün konuşmalarından derlenen Sözler kitabını yayınladı. Söylediklerinin tasavvufa uygun olduğunu söyleyen İslamcılar var. “Kâmil insan” diye tercüme edilen “junzi”nin “Fetâ” ile “fütüvvet” kavramını çağrıştırdığını söyleyenler de.
Türkiye’de de var
Konfüçyüs Enstitüsü, bizim yurtdışındaki Yunus Emre Kültür Merkezleri’ne benzer. Hemen hemen aynı amacı güderler. Bulundukları ülkede kültürel faaliyetlerde bulunmak gibi ortak yanları var. Bir İslam ülkesinde ne işi var diye soran olursa belirtelim, 154 ülkede sayıları 548’e varan Konfüçyüs Enstitüsü Türkiye, Lübnan, Dubai gibi müslüman ülkelerde de mevcut.
ABD istihbaratına göre
İslam’ın diğer mezhep ya da kollarına bile tahammülü olmayan Suudi Arabistan’da Suudi öğrencilere Çin dilini, kültürünü öğretecek olan söz konusu enstitü Çin’in “Yumuşak Gücü” olarak kabul ediliyor. Yani, özellikle ABD istihbarat birimleri, bu enstitüleri, her ne kadar Barack Obama ile Joe Biden destek de vermiş olsalar, Çin’in demokratik ülkelere sızma aracı olarak değerlendiriyor. Cumhuriyetçi olsun Demokrat olsun gelen tüm ABD yönetimlerine kapatılması, müttefiklere tehlikesinin anlatılması konusunda baskı yapıyor.
ABD istihbarat örgütlerine göre Enstitü’nün müfredatı Çin Komünist Partisi’nce (ÇKP) denetlenmekte. Bunda tuhaf olan nedir anlamak zor. ABD’nin Güney Amerika başta olmak üzere dünyanın belli başlı yerlerinde faaliyet gösteren kültür kurumlarının(!) müfredatları nasıl ABD hükümetinin denetimindeyse, nasıl onlar tarafından onaylanıyorsa, ÇKP’nin de yaptığı o.
Donald Trump başkanlığı döneminde ABD istihbaratının yönlendirmesiyle Konfüçyüs Enstitüsü’nü “tehlikeli yabancı misyon” olarak tanımlayıp sert tutum almıştı. Yani Suudi Arabistan ABD istihbaratının tehlikeli bulduğu Konfüçyüs Enstitüsü’ne kapılarını açarak “ABD yanlılığına” son derece ters bir tutum almış oluyor belli ki.
ABD hegemonyasının artık bittiğinin bundan daha iyi bir göstergesi olabilir mi? Çin’in de artık proaktif hale getirdiği dış politikasıyla “dost ülke” sayısını arttırdığı da görülüyor.
Bir AKP’nin, Ahmet Davutoğlu icadı, “proaktif dış poitikası”na bakın, bir de Çin’inkine.
Kimin ne kadar dost, kimin ne kadar kavgalı olduğu komşusu var görün.