İklim krizine karşı 'baklava'

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Orman Fakültesi ile İzmir Orman Bölge Müdürlüğü iş birliğiyle Orman Fakültesi yürütücülüğünde su hasadı yöntemlerini kullanarak iklim değişiklikleri etkilerini azaltmaya yönelik Ar- Ge projesi hazırlandı. Proje kapsamında Aliağa ilçesi Güzelhiser mevkisindeki 16 dönümlük arazide baklava ve hilal setin yanı sıra geleneksel yöntemler denenecek.

Küresel iklim değişikliği sonucu olarak yağış yetersizliği, su kıtlığı ve orman yangınları son dönemlerde gündemin en önemli maddelerinden oldu. İklim değişikliğine uyum ve direncinin artırılmasında ağaçlandırma en önemli araç olarak görülürken, su hasadı yöntemleri de ön plana çıktı.

İzmir'de, İKÇÜ Orman Fakültesi ile İzmir Orman Bölge Müdürlüğü iş birliğiyle su hasadı yöntemlerini kullanarak iklim değişikliği etkilerini azaltmak ve bozulan ekosistemlerin restorasyonuna katkı sağlamak için yeni bir Ar- Ge projesi hazırlandı. Pilot bölge olarak seçilen Aliağa'da 5 farklı yerde saha çalışması başlatıldı. İzmir Orman Bölge Müdürlüğü'ne ait Aliağa Güzelhiser mevkisindeki 16 dönümlük arazide baklava ve hilal setin yanı sıra geleneksel yöntemlerle saçlı meşe, fıstık çamı dikimleri yapıldı.

Orman Genel Müdürlüğü'ne kılavuz hazırlanacak

Projenin yürütücülüğünü yapan Orman Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Derya Eşen, iklim değişiklilerin sonucu olarak kuraklığın daha fazla ve şiddetli görünmesinden kaynaklı su hasadı yöntemlerinin öneminin özellikle ormancılık ve tarımda arttığını dikkat çekti.

Projenin detayları hakkında bilgi veren Prof. Dr. Eşen, “Potansiyel olarak seçtiğimiz iki farklı su hasadı sistemi var. Biri baklava sistemi (Negarim) ve bunu biz uyarladık. Aslında negarim, İsrail'in Negev Çölü'nde kullanılmaya başlanan ve Fas, Tunus gibi yerlerde de görünen bir sistem. Şekli baklavaya benzediği için 'baklava' sistemi olarak adlandırarak sahada uyguladık.

Bunun yanında 'hilal set' sistemleri var. Bu iki sistemi bizim geleneksel olarak kullandığımız ormancılık saha çalışmalarıyla karşılaştıracağız. Kuraklığa dayanıklı saçlı meşe, fıstık çamı dikimlerimizi yaptık ve bundan sonra izleyeceğiz. Baklava, hilal set ve normalde kullandığımız geleneksel dikim yöntemleri ile hangisinde daha fazla su tutuluyor, daha fazla ağaç ve bitki büyümesi meydana geldiğini inceleyeceğiz. Aynı zamanda biyolojik çeşitliliğini bakacağız.

Bu setlerin içinde biyolojik çeşitlilik özellikle otsu bitkileri açısından, böcek türleri açısından bir farklılık var mı bakacağız. Projenin sonucunda Orman Genel Müdürlüğü'nün çalışmalarına bir kılavuz hazırlamayı amaçlıyoruz" diye konuştu.

Tarımsal ürünlerde rekolte artırıcı etkisine sahip

Baklava ve hilal set su hasadı sistemlerinin sadece ormancılıkta değil, incir, zeytin, Antep fıstığı gibi birçok tarımsal ürünlerde de kullanılma potansiyeline sahip olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Eşen, "Özellikle hafif yamaç, eğimli yerlerde, büyük oranlarda su tutarak, incir, zeytin, Antep fıstığı rekoltesinde önemli ölçüde artırabiliyor. Bunun yanında yeni bir proje başlatacağız. Tıbbi ve aromatik bitkiler, İzmir kekiği, biberiye gibi katma değeri yüksek ürünleri de bu sistemle daha fazla rekolte artırabilir miyiz diye çalışmalar yapacağız" dedi.

'Sel ve su baskınlarını azaltmak mümkün'

Baklava ve hilal set su hasadı sistemlerinin kentlerde de uygulanabildiğini, sel ve su baskınlarını önlenebileceğini dile getiren Prof. Dr. Derya Eşen, şöyle konuştu:

"Küresel iklim değişikliğini getirdiği diğer bir problem de düzensiz ve aşırı yağışlar. Kuraklıkla beraber yağan yağmurda düzensizlikler meydana geliyor. Bir yılda yağan yağmuru 4-5 saat içerisinde belirli bölgeye düştüğünü görüyoruz. Bu ister istemez büyük bir sel ve su baskınları gibi problemlerin oluşmasına, erozyona sebep oluyor.

Kentlerde bu problemler daha ağır şekilde hissediliyor. Çünkü, toprak yüzeyi asfalt ve betonlarla kaplı olduğu için yağan yağmur direkt olarak yüzeysel akışa geçiyor ve kısa zamanda sele ve su taşkınlığına dönüşüyor. Bu sistemleri kentlerde de kullanmak mümkün. Yurtdışında kullanan şehirler var. Hilal seti, mini cepler, cep park gibi ya da sünger gibi düşünebiliriz.

Kentlere düşen yağışlar bu gibi cep parklar içerisinde tutarak ve buraya da kuraklığa uygun bitki türleri ile bitkilendirerek hem kentin peyzajını ve görümünü yükseltmek mümkün hem de kentlerde meydana gelebilecek sel ve su baskınlarını azaltmak mümkün. Bu tür sistemleri uygulayan şehirlere sünger şehirler diyorlar. Ülkemizde de bunun uygulaması açısından özellikle İzmir için büyük bir potansiyeli var."

Kaynak:Demirören Haber Ajansı (DHA)