Elektrik Mühendisleri Odası'dan Nükleer Uyarısı! "Türkiye'yi Rusya'ya Bağımlı Kılar"
Elektrik Mühendisleri Odası (EMO), nükleer enerjiye yönelik sert eleştirilerde bulundu. EMO, enerji tüketiminin artacağı ve arz güvenliğinin sadece nükleer santrallerle sağlanabileceği iddialarının artık geçerliliğini yitirdiğini belirtti. Yenilenebilir enerji üretim teknolojilerinin yaygınlaştığı bir dönemde, nükleer santrallerin hala gündemde olmasını eleştiren EMO, bu santrallerin akıl dışı ve çağdışı olduğunu vurguladı.
"NÜKLEER TÜRKİYE'YE BİR KÜLFET"
EMO'nun açıklamasında, nükleer lobinin bu santralleri sera gazı salımını azaltmanın tek yoluymuş gibi sunduğu ve nükleer santral yatırımlarını arttırmaya çalıştığı ifade edildi. Ayrıca, küçük modüler santrallar (SMR) gibi yeni modellerle pazarlama stratejileri geliştirildiği ve 10. Nükleer Zirve'de Akkuyu'nun ardından yapılması planlanan projelerin tartışıldığı belirtildi.
"TÜRKİYE'Yİ RUSYA'YA BAĞIMLI KILAR"
Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nin inşaatının devam ettiği ve birinci ünitesinin önümüzdeki yıl devreye gireceği propagandası yapılırken, Sinop'ta da bir santral kurulmasının planlandığı aktarıldı. EMO, Akkuyu'da üretilecek elektrik enerjisinin Türkiye'ye değil, Rusya ekonomisine fayda sağlayacağını ve Türkiye'ye bir külfet olacağını savundu. Rosatom’un Türkiye’deki faaliyetlerine izin verilmesinin ülkemizi doğrudan Rusya'ya bağımlı kılacağını belirtti.
AKKUYU'DAKİ RÜŞVET SKANDALI
Akkuyu Nükleer Anonim Şirketi'nde yolsuzluk iddialarıyla gündeme gelen üst düzey yönetici Gennady Sakharov'un rüşvetten tutuklanmasının inşaat çalışmalarına yönelik soru işaretlerini artırdığı kaydedildi. EMO, nükleer santrallerde tüm güvenlik önlemleri alınsa da risklerin tamamen ortadan kalkmadığını ve bu projelerin çevre düşmanı olduğunu belirtti.
"NÜKLEERİ SONLANDIRIN"
Son olarak, Türkiye'nin yüksek yenilenebilir enerji potansiyeline sahip olduğunu ve nükleer santrallere ihtiyacı olmadığını vurgulayan EMO, Akkuyu ve Sinop'taki nükleer çalışmaların sonlandırılması çağrısında bulundu.
EMO'nun yazılı açıklaması şöyle:"Tüketimin yüksek düzeyde artacağı ve arz güvenliğinin ancak nükleer santrallarla sağlanabileceği söylemleriyle başlatılan nükleer macera, arz fazlasının olduğu ve yenilenebilir enerji üretim teknolojilerinin yaygınlaştığı günümüz koşullarında hala sürdürülmeye çalışıyor. Uzun yıllar enerji açığı oluşması ihtimali olmamasına ve mevcut kurulu gücün ihtiyacın çok üzerinde olmasına rağmen, alım garantileriyle santral kurdurmaya devam edilmesi yalnızca akıl dışı değil, aynı zamanda çağdışıdır. Nükleer lobi, bu santralları sera gazı salımlarının azaltılmasının tek yoluymuş gibi sunmakta, bu yolla nükleer santral yatırımlarının arttırılmasını hedeflemektedir. Ayrıca küçük modüler santrallar (SMR) gibi farklı modellerle yeni pazarlanma stratejileri yürütülmektedir. Hedef ülkelerinden biri olarak bilinen ülkemizde 2-3 Temmuz tarihlerinde düzenlenen 10. Nükleer Zirve’de ise Akkuyu’nun ardından yapılması planlanan projeler tartışılmıştır. Uluslararası sermaye gruplarının katıldığı ve Rosatom ana sponsorluğunda düzenlenen etkinlikte, SMR santralarının yanı sıra dördüncü santral projesine yönelik kulis faaliyetleri sürdürülmüştür.
İnşaatı devam eden ve tamamı Rusya devlet şirketi Rosatom’a ait olan Akkuyu Nükleer Güç Santralı (NGS) birinci ünitesinin önümüzdeki yıl devreye gireceği propagandası yapılırken, bir yandan da Sinop’a bir santral kurulacağı ifade edilmeye devam edilmektedir. Akkuyu’da üretilecek ve 1 kWh enerji başına 12.35 dolar sent ödemek zorunda kalacağımız elektrik enerjisine bizim değil Rusya ekonomisinin ihtiyacı vardır. Ülkemize külfet dışında hiçbir getirisi olmayacak bu üretimin, işlevi sadece Rusya’ya gelir sağlamak olacaktır. Türkiye’de Rosatom’un sahip olacağı ikinci bir nükleer santralın yapılmasına izin verilmesi, ülkemizi doğrudan Rusya`ya bağımlı kılacaktır. Rosatom’un Türkiye’deki faaliyetlerini yürütmek üzere 2010’da Rusya tarafından kurulan Akkuyu Nükleer Anonim Şirketi etrafında yaşanan sorunlar ve iddiaların ardı arkası da kesilmemektedir. Basında yer alan haberlere göre, Akkuyu Nükleer Anonim Şirketi’nin üst düzey yöneticilerinden biri olan Gennady Sakharov, yolsuzlukla suçlanmaktadır. Halen Akkuyu Nükleer Anonim Şirketi’nin ticaret sicilinde ve şirketin İnternet sitesinde Yönetim Kurulu Üyesi olarak görünen Sakharov’un yolsuzluk suçlamasıyla tutuklandığı ifade edilmektedir.
Rosatom’un yatırımlarından ve inşaatlardan sorumlu yöneticisi olan Sakharov’un rüşvet suçlamasıyla ülkesinde görevden alınması ve tutuklanması Akkuyu’da yürütülen inşaat çalışmalarına yönelik soru işaretlerini artırmıştır. Herkesin bildiği gibi tüm güvenlik önlemleri alınsa da nükleer santrallarda güvenlik riskleri sıfırlanmamaktadır. Konu Rusya açısından basit bir mali suç olabilir ancak projenin yürütüldüğü ülkemiz için yaşamsal bir güvenlik riski oluşturup oluşturmayacağı mutlaka sorgulanmalıdır. Akkuyu projesi üzerindeki belirsizlikler aydınlatılmadan Sinop için Rosatom ile yürütüldüğü söylenen görüşmeler de sonlandırmalıdır. Nükleer güç santralları; çok yüksek riskli, pahalı, yakıtta ve işletmede dışa bağımlı, atık sorunlu, bilimsel olarak karbon sıfır olmayan ve bir o kadar da çevre düşmanı projelerdir. Nükleer söz konusu olduğunda güvenlik riski, gerçekleşme ihtimalinin düşüklüğüyle değil bilimsel olarak ihtimalin gerçekleşmesi durumunda yarattığı etkiyle ölçülmelidir.
"Akkuyu ve Sinop’ta yürütülen çalışmalar sonlandırılmalıdır"
Ülkemiz, yüksek kaynak potansiyeliyle büyük oranda yenilenebilir enerjiye geçiş yapma olanağına sahip ender şanslı coğrafyalardan birinde yer almaktadır. Başta güneş ve rüzgar olmak üzere yenilenebilir kaynaklar, tüm dünyada nükleere alternatif haline gelmektedir. Geçmişte enerjide dışa bağımlılığa yönelik açmazlar yaşayan “gelişmiş” ülkelerin yöneldiği nükleer santrallara yakın gelecekte kimsenin ihtiyacı kalmayacaktır. Yerli nükleer teknolojisi ve yakıtı olmayan ülkemizin ise özellikle Rusya olan bağımlılığını artıracak girişimlere yönelmesi ise akıl dışı sayılmalıdır. Kapitalist rekabetin ürünü olarak geçmişte enerji açlığına çözüm olarak sunulan nükleer santrallar, şüphesiz insanoğlunun tasarladığı en riskli işletmelerdir. Bugün ülkede bir enerji açığı yokken ve bölgesel çatışmaların artması nedeniyle bir enerji darboğazı riski öngörülüyorsa dahi bunun çözümü yüzde 100 yabancı bir teknoloji ve kaynak olan nükleer değildir. Dahası ülkemizin enerji alanında yerli ve yenilenebilir alternatifleri varken, etkisi nesiller boyu sürecek bir nükleer kaza riski alınmamalı ve Akkuyu ve Sinop’ta yürütülen çalışmalar sonlandırılmalıdır.''