Deprem sonrası travmalara dikkat!
Türkiye coğrafi konumu ile dünyanın en önemli deprem kuşağında yer alan ülkeler arasında bulunuyor. Bu gerçek zaman zaman yaşanan şiddetli sarsıntılarla kendini acı bir şekilde hatırlatıyor. Travmatik ve hayati risk yaratan bir depremin ortasında kalan insanlarda ise geçici ya da kalıcı psikolojik rahatsızlıklar ortaya çıkabiliyor. En sık görülen rahatsızlıkları ise akut ve travma sonrası stres bozukluğu oluşturuyor. Kabuslar, yabancılaşma, depremi hatırlatan mekan ve yerlerden kaçınma gibi sorunlarla kendini gösteren bu rahatsızlıklar tedavi edilmezse kalıcı hale gelebiliyor.
Deprem Korkusu Ve Deprem Travmasının Belirtileri Nelerdir?
Panik duyguları ve tepkileri ile birlikte sürekli korunma ihtiyacı içinde olma. Üzerine bir şeylerin yıkılacağı, göçük altında kalacağı hissi ve endişesi. Ölüm kaygısı. Çaresizlik, güçsüzlük hisleri.
Negatif yani “hiçbir yer güvenli değil, tehlikedeyim, çaresizim, güçsüzüm, kendimi koruyamam, kimseye güvenemem” türünde düşünceler.
Sürekli olarak depremi düşünme, akla getirme, başkaları ile yoğun biçimde paylaşma ihtiyacı, depreme dair haberlere aşırı dikkat etme, sürekli o tür haberlerle ilgilenme.
Sürekli sallandığı hissine kapılma, depreme karşı güvenlik önlemleri ile aşırı meşgul olma hali. Mesela, gideceği yerin yeni bina olup olmadığını düşünerek gitmekten vazgeçme, kapalı ortamlara girememe, kapalı bir yere girince bunalma, daralma, sıkıntı hislerinde artış olması.
Deprem anında yaşananların flash back denen görüntüler halinde sık sık akla gelmesi. Daha önce deprem yaşamamış olan kişiler ise; ekranlarda gördükleri deprem, göçük görüntüleri ile aşırı meşgul olup, kendilerini o görüntülerin içinde imajine edebilirler.
Deprem anında yaşananları sıklıkla anımsama, görüntülerin akla gelmesi ile beraber sanki o anda yine deprem oluyormuşçasına kalp atışında hızlanma, soğuk soğuk terleme, nefesi tutma, nefes alma zorluğu, el ve ayaklarda titreme, ağız kuruluğu, baş dönmesi, bayılacak gibi olma, dizlerde, bedende genel bir güçsüzlük hali, genel olarak bedensel gerginlik içinde olma, gevşeyememe gibi bedensel belirtiler çok önemlidir.
Deprem korkusunun bir diğer belirtisi uykusuzluk ve gece görülen kabuslar olabilir. Kişi kendini koruma maksadıyla bazen de bilinçsizce uyumaktan kaçınabilir. Gece uyumayıp gündüz uyumaya çalışabilir. Bazen de depreme bağlı anılar kabus biçiminde rahatsız edebilir. Sıklıkla; depremi anımsamaya bağlı genel uyarılmışlık hali, yoğun kaygı, çaresizlik düşünceleri de uyku düzenini bozar.
Depremin üstünden geçen zamana karşın kişi dikkatini toplama, organize olma, işe kendini verme, hafıza ile ilgili sorunlar yaşamaya başlayabilir.
Bazı kişiler sıkı sık depremi anımsar ve anlatma ihtiyacı içinde olurken, bazı kişiler depremi hiçbir şekilde anımsamak, konuşmak istemez. Sanki hiçbir şey olmamış gibi davranmak ta deprem korkusuna dair belirtilerden biridir. Kaçma kaçınma davranışları ile travmatik deneyim zihinden uzak tutulur. Unutulmaya çalışılır. Etraftaki insanların konuşmasına kızabilirler. Kaçma kaçınma davranışları içindeki kişi çoğunlukla depreme yönelik, gerekli akılcı önlemlere de ihtiyaç duymaz. Ya da depremin kendini hiç etkilemediğine inanabilir. Depremin yarattığı şok ve şaşkınlıktan kaynaklı inkar dediğimiz savunma mekanizmaları devrede olabilir.
Yukarıdaki belirtiler doğrudan depremi yaşayanlarda olabildiği gibi depreme dolaylı tanıklık etme, göçük, deprem, sallantı, yıkıntı haberlerine çok fazla maruz kalmak ta deprem korkusuna neden olabilir.
Korku, düşünme ve odaklanma sorununa neden olur
Deprem anında doğası gereği bir korku, dehşet anı olarak yaşanır ve bu tüm benliği kaplar ve başka bir şeye odaklanmak, düşünmek pek mümkün olmaz. Depreme maruz kalan bir kişi bir an önce tehditten uzaklaşmak, kaçmak ister ve öyle davranır. Korku anında verilen tepkiler içerisinde gerçek dışılık hissi, yabancılaşma ve tepkisizlik yani “dona kalma” diye tabir edilen durumlar gelişebilmektedir. Sonrasında ise bazı insanlar deprem anını ve ertesinde olanları tam olarak hatırlamakta zorluk çekebilirken, deprem sonrasında kişinin dünya ve kendisi ile ilgili düşünceleri de sarsılabilir. “Güvendeyim, bana bir şey olmaz” gibi inanışların yerini her an “kötü şeyler olacak hiçbir şeyi kontrol edemem” gibi olumsuz inançlar alabilir. Güvenlik algısını bozabilen bir felaket sonrasında kişi işlevsel olmayan nedenlere atıflarda bulunarak kendini suçlamaya, başkalarına öfke duymaya başlayabilir. Bununla birlikte travma tüm inançların bile sarsılmasına neden olabilmektedir.
Deprem sonrasında bazı psikiyatrik bozukluklar ortaya çıkabilir
Deprem travmatik, kişinin fiziksel bütünlüğünü bozma ihtimali de olan bir doğa olayıdır. Diğer travmatik doğal felaketler gibi deprem de birçok psikiyatrik bozukluk ile ilişkili olabilmektedir. Bunların başında akut stres bozukluğu ve travma sonrası stres bozukluğu gelmektedir. Bununla birlikte panik atak, panik bozukluğu, diğer kaygı bozuklukları, depresyon ve sorunlu yas tepkileri de yaşanabilmektedir.
Deprem gibi afetler sonrasında ortaya çıkan psikolojik bozukluklar kendisini daha çok istenmeyen anılar, rüyalar, olayı yeniden yaşar gibi hissetme, fizyolojik uyarılma ile olayı tekrar hatırlama, depremi hatırlatan durumlar ve yerlerden kaçınma ya da bu gibi mekanlarda sıkıntı çekme belirtileri ile göstermektedir. Bu belirtilere ayrıca bulunduğu ortama yabancılaşma veya gerçek dışı olma hisleri, çabuk irkilme, öfke denetiminde zorlanma, uyku bozukluğu ve içe kapanma da eşlik edebilmektedir. Ayrıca, deprem gibi büyük çaplı travmalarda kayıpların olması yas süreci ile ilgili problemlerin bu belirtiler ile iç içe girmesine neden olabilirken, fiziksel bir kafa travmasının varlığı bu belirtileri daha karmaşık hale getirebilmektedir.
Deprem travması çocukların oyunlarına yansıyabilir
Depreme maruz kalmış çocuklardaki belirtiler, yetişkinlerin yaşadığı sıkıntılara benzemekle birlikte çocuklar bazen olayı oyunlarında yeniden canlandırabilirler. Bununla birlikte huzursuzluk, içeriğini anlatamadıkları kabus, gece panik halinde korkuyla uyanma gibi durumlar ortaya çıkabilmektedir.
Kadın ve çocuklarda psikolojik sorunlar daha çok görülüyor
Yapılan çalışmalar afet sonrası psikiyatrik sorunların görülme sıklığının yüzde 20’lerde olabileceğini ortaya koyarken; kadınların, yaşı küçük olanların ve daha öncesinde psikiyatrik bozukluğu bulunanların bu durumdan daha fazla etkilendiğini göstermektedir. Buna ek olarak sadece deprem anını yaşayanlar değil, bir şekilde yakınını kaybedenler ve depremin ardında bıraktıklarına maruz kalanlar da psikolojik sorunlar yaşayabilmektedir.
Uzman yardımı almaktan kaçınılmamalı
Deprem gibi doğal afetler sonrasında akut stres bozukluğu ve travma sonrası stres bozukluğu gibi psikiyatrik sorunlar yaşayan kişilerin uygun zamanda uzman bir psikiyatriye başvurmalarında fayda bulunmaktadır. Bu doğrultuda travma yaşayan kişiler kendilerini rahatlatmak amacıyla yapması gerekenler şunlardır:
Deprem sonrası özellikle Covid-19 pandemi sürecinde kişinin nerede barındığı, kendisini nasıl korumaya devam edeceği önem taşır. Bu sebeple kişilerin öncelikle kendilerini güven altına almaları gerekir.
Güvenli ortamın sağlanmasından sonra kişinin sosyal yaşantısını sürdürmesi, yeniden rutinlerini oluşturması ve çevresinden destek alması önemlidir. Özellikle yas sürecinde cenazelere katılmak, dini ritüelleri yerine getirmek, yaşanan kayıplarla ilgili ihtiyaç duyulduğunda başkaları ile konuşmak ve paylaşmak fayda sağlar.
Travma sonrası ortaya çıkan genellikle çok şiddetli olmayan belirtiler bir süre sonra kendiliğinden de düzelebilir. Ancak kişi kendisi bu belirtilerle başa çıkmakta zorlanıyorsa profesyonel bir yardıma başvurabilir.
Profesyonel yardım, kişinin sorunlarını çözme anlamında krize müdahale şeklinde olur. Travma sonrası belirtilerle bağlantılı çeşitli psikoterapiler ve ilaç tedavileri uygulanabilir. Psikoterapi içerisinde korku ve sıkıntı ile bağlantılı hale gelen durumlar, duyumlar ya da yerlerle yüzleşmek veya sıkıntı veren anılar üzerinde çalışmak kişilere yarar sağlayabilir.
Terapi ile kişinin kendisini suçlayan, travma ile bağlantılı işlevsel olmayan düşüncelerini incelemek, farklı bakış açıları geliştirmek ve bu süreç ile ilgili yeni bir anlam oluşturmak sağlanabilir.
Çocukları güvende hissettirmek, yeteri kadar güvence vermek, eğer anlatma ya da oyun oynama ihtiyacı duyuyorsa bu ihtiyacı karşılamak gerekir. Çocuklardaki sıkıntıyla başa çıkılamadığı durumlarda da bir profesyonelden yardım almak ihmal edilmemelidir.
Kayıpları olanlar doğal olarak bir yas süreci yaşar. Bu kaybın beklenmedik, ani, travmatik bir kayıp olması bu yas sürecini daha fazla şiddetlendirebilir. Bu gibi durumlarda yasın normal bir tepki olduğu, hüzün, öfke, rahatlama gibi çok farklı duyguların bir arada olabileceği bilinmelidir. Acılar paylaştıkça azalır. Acıyı paylaşmak, toplumsal dini ritüellere katılmak bir anlamda yasın acısını yaşamayı kolaylaştırır.
Kayıp yaşayan kişilerin ölümü idrak etmesi, acısını yaşantılaması, günlük düzenini kaybettiği kişi olmadan yeniden oluşturması gerekir. Ancak yas çok zorlayıcı ve kişinin yaşantısını sürdürmeyi engelliyorsa, üzerinden çok zaman geçmesine rağmen acı çok canlı yaşanıyorsa ve kişi kendine zarar vermeyi düşünüyorsa bu süreç problemli hale gelmiş olabilir. Bu tür durumlarda profesyonel yardım almaktan kaçınılmamalıdır.
Travma sonrasında ve yas sürecinde ortaya çıkan depresyon, akut stres bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu, ve diğer kaygı bozuklukları gibi bir psikiyatrik rahatsızlık için psikoterapi yöntemleri dışında etkin ilaç tedavileri de mevcuttur.
Kaynak: memorial.com.tr, elikapsikoloji.com