Terkoğlu: “Darbe korkusu” üreterek politika yapmak yeniden siyasetin merkezine mi oturuyor?​​​​​​​"

Terkoğlu: “Darbe korkusu” üreterek politika yapmak yeniden siyasetin merkezine mi oturuyor?​​​​​​​"
Odatv Haber Müdürü ve Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, İlker Başbuğ tartışmalarını kaleme aldı.

Barış Terkoğlu, "İlker Başbuğ mu anlatamıyor, onlar mı anlamıyor!" başlıklı bugünkü yazısında İlker Başbuğ'un Cumhuriyet gazetesine verdiği söyleşiye ilişkin başlayan tartışmayı yazdı. "Komplo teorileri birbirini takip etti" diyen Terkoğlu şöyle devam etti:

"Acaba yanlış mı okudum dedim. Neden mi?

İlker Başbuğ’un şimdi gündeme gelmesinin basit bir nedeni var. O da yeni çıkan kitabı. Başbuğ, “Güç Odaklarının Mücadelesi”ni konu aldığı tarih serisinin üçüncü kitabını çıkardı. İlk ikisini takip eden eser, 1961-1980 aralığını konu ediyor. Kitap, ilk bölümünde üç gündür tartışılan konuyu ele alıyor.

2019’da çıkan ikinci kitap, 1961’e kadar olan dönemi ele alıyordu. Elbette 27 Mayıs da yazılmıştı. O kitapta ihtilal için şu değerlendirmede bulunuluyordu:

“27 Mayıs darbesi her şeyden önce demokrasiye zarar vermiştir. 27 Mayıs darbesi olmasaydı, Türk demokrasisinin bugün geleceği nokta, mutlaka çok farklı yerlerde olacaktı. 27 Mayıs darbesi Türk demokrasisinden sonra en büyük zararı Türk ordusuna vermiştir. Ordu içindeki emir-komuta düzeni, ast-üst ilişkisi altüst olmuştur. Türk ordusunun üst rütbeli subayları tam anlamıyla siyasetin içine bulaşmışlardır. Ordu asli görevlerinden uzaklaşmıştır.”

Başbuğ, kitabın bütününde, askerin siyasete girmesine de askerin siyasetin içine çekilmesine de karşı çıkıyordu. Hem 27 Mayıs öncesinde hem 27 Mayıs sonrasında…"

İlker Başbuğ ile YouTube üzerinden geçmişte yaptığı söyleşiyi aktaran Terkoğlu, Başbuğ'un “Çok güzel bir anayasa çıkardı diye 27 Mayıs darbesini aklayamayız. Bir kere 27 Mayıs Türk ordusunu siyasetin göbeğine attı. Bir ordunun siyasetin içine girmesi, bir orduya yapılacak en kötü şey.” ifadesini aktardı. 

Terkoğlu'nun yazısının bir bölümü şöyle:

"Başbuğ, konuşmamızda sonraki darbelerin kapısını açanın da 27 Mayıs olduğunu söyleyerek eleştirilerine devam etti. Değişimin ihtilalle değil seçimle olmuş olsa, bugün yaşadığımız birçok sorunun yaşanmayacağını iddia etti.

Erken seçim DP'nin düşüncesiydi

Gelelim son esere…

Başbuğ 61- 80 dönemini ele alan yeni kitabının ilk bölümünde asker olarak bir özeleştiri yapıyor:

“Bugün karşılaştığım, görüştüğüm ve arkadaşlık yapmakta olduğum insanların büyük bölümü, bu dönemde çeşitli nedenlerle çeşitli şekillerde haksızlığa uğramış kişilerdir. O dönemde genç bir subay olarak, onların yaşadıklarına yabancı kaldığımız da bir gerçek.”

Kitabın ilk bölümü esas olarak “27 Mayıs engellenebilir miydi” sorusuna odaklanıyor. “Şayet olsaydı” diyebileceğimiz yöntemle Başbuğ, 27 Mayıs’ın önlenebileceğini savunuyor.

“Erken seçim” yoluyla engelleme bir Başbuğ buluşu değil. Zira Demokrat Parti’nin ta kendisi erken seçime gitmeyi düşünüyordu. Başbuğ kitapta şöyle ele alıyor:

“23 Mayıs 1960 günü yapılan DP Genel İdare Kurulu toplantısında önemli konuşmalar olmuştu. Sıtkı Yırcalı ‘Derhal seçimleri yapacağımızı açıklamalıyız’ deyince, Menderes’in cevabı ‘Derhal’ olmuştu. Adnan Menderes, siyasi risk alarak 25 Mayıs 1960’ta Eskişehir’de erken seçim tarihini açıklasaydı, 27 Mayıs askeri darbesi büyük bir olasılıkla önlenebilirdi.”

Terkoğlu yazısında sordu:

"Nasıl oldu da darbelere ve tabii askerin siyasete karışmasına karşı olan açık bir tutum, darbecilik ithamlarının merkezine oturdu. Bizim gördüğümüzü, okuduğumuzu, 81 ilde suç duyurusunda bulunma kararı alanlar göremiyorlar mı? Yoksa “darbe korkusu” üreterek politika yapmak yeniden siyasetin merkezine mi oturuyor?"

Yazının tamamı için tıklayın