Karamollaoğlu: Altılı masa olarak yeni döneme hazırız
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi.
Gündemi değerlendiren Karamollaoğlu, özetle şunları söyledi:
“Gelecek 20 yılımız çok daha güzel olacak: Hep birlikte ülkemizde başlatacağımız yeni bir döneme sayılı günler kaldı. Bunu başlangıçta ifade etmek isterim. İnanıyorum ki gelecek 20 yılımız, geride bıraktığımız 20 yıldan çok daha güzel olacaktır. Saadet Partisi olarak, buna hem canı gönülden inanıyor hem de bunun gerçekleşmesi için canla başla çalışıyoruz ve çalışmaya da devam ediyoruz. Bugünkü ucube sistemi ve bu yozlaşmış siyasi dili, inşallah güncelleyeceğiz.
İktidar ve ortakları TÜİK marifetiyle matematik hesaplarını sil baştan değiştirdikten sonra anlaşılan şimdilerde Türk Dil Kurumu (TDK) vazifesini de üstlenmeye çalışıyorlar ama bir farkla, kavramların içini boşaltıp birçok kavrama da kendi çıkarları doğrultusunda anlam yükleyerek. Öyle ki artık zam kelimesini ağızlarına bile almıyorlar. Yeni adı zammın, güncelleme olarak değiştirildi. Güncelleme kavramını da çok sevmiş olacaklar ki artık erken seçim değil seçim tarihini birazcık güncelleyeceğiz’ ifadesini kullanmaktan çekinmiyorlar. Onlar ne derlerse desinler 500 liralık bir vergi, 2-3 bin liralara çıkmışsa bunun adı zamdır. Halkımızın anladığı lisanla. Onlar hangi planları yaparlarsa yapsınlar biz her daim seçimlere hazırız, bunun bilinmesini de arzu ederiz. Biz aynı zamanda kararlıyız.
Ucube sistemi ‘güncelleyeceğiz’: Yapılacak seçimlerin ardından, onların çok sevdiği kavramla ifade edelim tekrar; bugünkü ucube sistemi de yozlaşmış yeni siyasi tabirle ‘güncelleyeceğiz.’ Çünkü Türkiye’nin buna ihtiyacı var. Değişime ve yeni bir başlangıca hepimizin ihtiyacı var. İktidar bloğunun seçimi kazanma için gösterdiği çaba, artık bir fayda ifade etmiyor. Bunu da kendileri anlamış gibi gözüküyorlar. Bütün çabaları ‘biz seçime nasıl avantajlı bir şekilde gireriz’ hesabını yapıyorlar. Şunu hemen kendilerine ifade edelim ki, sizin seçim kazanacağınız herhangi bir denklem ve tarih aslında kalmamıştır. Bunun çok açık ve net bir şekilde bilinmesi icap eder. Madem seçim tarihi güncellenecek hadi buyurun bugün seçim kararı alınsın, en geç 2 ay içerisinde de seçime gidelim hem de o çok merak ettiğiniz adayımızı da öğrenmiş olursunuz ve rahat bir nefes almış olur siz de milletimiz de bizler de…
Altı siyasi partinin liderleri olarak bizlerden, cumhur ittifakına oy istiyorlar yani buna şaşmamak mümkün değil: Bir de altı siyasi partinin liderleri olarak bizlerden, Cumhur İttifakı’na oy istiyorlar. Yani buna şaşmamak mümkün değil. Bizi daha dün hainlikle itham edenler, illet ve zillet kelimelerini kullanmaktan çekinmeyenlere ne oldu da birdenbire seçim kaybetme korkusu karşısında siyasi parti liderlerinden oy isteme ihtiyacını duydular? Hakikaten Cenab-ı Hak her şeye kadir. İnsanı bazen kendisinin çok hassasiyet gösterdiği konularda bile kendi lisanıyla vurdurur. Onun için dün hain ilan ettikleri ile bugün dost olmayı arzu etmeleri aslında bir çaresizliğin ifadesidir desek yanlış söylemiş olmayız diye düşünüyorum. Fakat kusura kimse bakmasın, biz siyasi anlayışımıza sığmayan bir tavrı hiçbir zaman bugüne kadar sergilemedik. Bundan sonra da sergileme niyetinde değiliz. Çok büyük bir yanılgı içinde olduklarını belki de en açık şekilde seçim akşamı anlayacak bu arkadaşlarımız. Muhterem arkadaşlar, olmaz da hadi diyelim ki, biz Genel Başkanlar olarak Sayın Bahçeli’yi kırmayıp Erdoğan’a birer oy verdik, verelim desek, bunun kendilerini kurtaracağını zannetmiyorum. Çünkü millet çektiği sıkıntının derdiyle oy verecek. Sadece siyasi liderlere bakarak oy vermeyecek. Onun için bu kirli düzenin, bugünkü siyaset vesilesiyle vatandaşı ezen düzenin mutlaka değişmesine ihtiyaç var. Yani bu demektir ki AKP ve MHP’ye oy veren vatandaşlarımız da dahil birçok kesim bu sıkıntıyı çektikleri için bundan sonra kim, hangi yöne evrilirse evrilsin kendi kararlarında sabit kalacaklar.
Gencecik bir akademisyenin Ankara’da, sokak ortasında katledildiği bir olayda milletvekili, özel harekât polisi ve uyuşturucu bağımlılarının aynı cümlede bir araya gelişine Cumhur İttifakı seçmeni olan vatandaşlarımız sessiz ve tepkisiz kalır mı zannediyorlar, ben hayret ediyorum. Bugüne kadar eleştirdikleri ne varsa zamanla ona dönüşen AK Parti iktidarının, 2002’den bugüne samimiyetle iktidarına oy veren kardeşlerimiz bir dönem daha bu oylarında ısrar edecekler mi?
Cumhurbaşkanı, 85 milyon insanı gözetmekle ve temsil etmekle mükelleftir: Bazı ifadelerde, bazı kelimelerde zihin kargaşası var iktidarın. Vali ile parti il başkanını, rektör ile parti sözcüsünü, bürokrat ile parti yöneticisinin kim olduğunu dahi ayırt edemeyen bu anlayış artık milletimizin kabul ettiği bir anlayış olmaktan çoktan çıkmıştır. Eğer böyle zannediyorlarsa çok büyük bir yanılgı içinde olduklarını ve bunu da seçim akşamı anlayacaklarını kendilerine şimdiden hatırlatmayı bir görev addediyorum. ‘Hepimiz faniyiz lakin devlet-i millet ve vatan bakidir’ demiş bir büyük devlet adamımız, iktidara ortaklarına ve inşa ettikleri bu sistemden nemalanmaya çalışanlara bazı şeyleri hatırlatmakta fayda görüyorum. Herkes bilsin ki devlet başkadır, parti başkadır. Devlet hepimizindir, bütün vatandaşların parti ayrımı gözetmeksizin. Vali validir, il başkanı da bir siyasi partinin temsilcisi olarak il başkanıdır. Vali iktidarın değil devletin ve vatandaşların valisidir. Cumhurbaşkanlığı makamı başkadır. Parti Genel Başkanlığı ise bambaşkadır. Cumhurbaşkanı 85 milyon insanı gözetmekle ve temsil etmekle mükelleftir. Halbuki siyasi Parti Genel Başkanı sadece kendi fikirlerinin ve düşüncelerinin ne olduğunu bilir. Kendisine bağlı olanlara başkanlık eder. Ordu hepimizin ordusudur ve göz bebeğidir. Üzerinde üniforma taşıyanlara milletimiz her daim saygı göstermiştir ve göstermekte de devam eder. Üniformalılar da bu hassasiyeti her daim gözetmek mecburiyetindedir. Cevdet Paşa’nın ifadesiyle, ‘Cümlemiz faniyiz, lakin devlet-i millet ve vatan bakidir.’ Bunu hiçbir zaman unutmamalıyız.
Bir tarafta boş lakırdılar, diğer tarafta da boş tencere var: Bu ülkede uzun zamandır iki gündemli bir ortam var. Bir tarafta iktidarın gündemi, diğer tarafta da aziz milletimizin gerçek gündemi, bir tarafta boş lakırdılar diğer tarafta da maalesef boş tencere var. Bir tarafta bir avuç insan milyonlarca liralık ihaleleri paylaşırken diğer tarafta milyonlarca insan 1-2 bin liralık borcunu dahi nasıl ödeyeceğinin hesabını yapmak mecburiyetinde. Bakınız geçen günlerde yeni bir rapor yayınlandı. Uluslararası bir rapor, özetle bu rapor diyor ki, ‘Bu kriz zenginlere yaradı.’ Türkiye’deki krizden daha büyük değil dünyadaki kriz ama yine de bu kriz genelde zenginlere yaradı. Hani kriz yok diyenler var ya, işte o dedikleri kriz kendilerine yaradığı için böyle söyleme ihtiyacını duyuyorlar. OXFAM raporuna göre Türkiye’de en zengin 13 milyarderin serveti, nüfusun yarısının toplam servetinden daha fazla, az bir fark var 38,9 milyar dolar diğeri ise 38,5 milyar dolar. Yani 13 kişinin varlığı 44 milyon insanınkinden fazla, en zengin yüzde 1’in serveti en alttaki yüzde 90’ın servetinin 1,5 katı neredeyse… Tam bir altta kalanın canı çıksın düzeni bu düzen, bu zulüm değil de nedir Allah aşkına? Onlar bir avuç insanın menfaatini gözetirler, diğer geriye kalanın menfaati ise umurlarında bile değil. Onların söyleminde özne olarak biz, bir avuç insanken, bizim söylem ve anlayışımızda özne olan biz 85 milyon insanın tamamıdır. Özne çok farklı, onlar insanı devletin nesnesi olarak kabul eder. Biz ise her bir insanımızı devletin öznesi kabul ederiz. Onlar bir avuç müteahhidin çıkarını düşünür. Biz evinin kirasını ödemekte zorlanan insanın derdiyle dertlenmek mecburiyetini hissederiz. Onlar medya patronlarının milyarlarca dolarlık borçlarını tek kalemde siler, biz televizyon ışığı altında hep birlikte bir odada oturmak zorunda kalan yüz binlerce ailenin hakkını düşünür ve savunuruz. Onlar aldıkları ihaleler üzerinde milyarlarca lira kar eden enerji şirketlerinin menfaatini gözetirken biz elektrik ve doğalgaz faturalarını ödemekte zorlanan milyonlarca insanın hakkını gözetiriz. Onlar kendi menfaatini önceleyen maddiyatçı siyaset anlayışına sahipken biz 85 milyon için insanca yaşam diyen ve önce ahlak ve maneviyat düsturunu benimseyen bir siyaset anlayışına sahibiz. Makas değiştirme zamanı gelmiştir, tabiri caizse… Türkiye artık bir yol ayrımındadır. Adaletten, ekonomiye, eğitimden, sağlığa, tarımdan, sanayiye, güvenlikten, dış politikaya varıncaya kadar bir makas değiştirme zamanı gelmiştir. Zira bu trenin gittiği yön doğru bir yön değildir. Karşıdan görünen ışık algılarla tünelden çıkış emaresi gösterilmeye çalışılsa da görünen o ışık, karşıdan son süratle gelen bir başka trenin ışığıdır ve toslamaya da ramak kalmıştır.
2022’de en fazla değer kaybına uğrayan para birimleri arasında türk lirası üçüncü sırada yer aldı: Enflasyondaki baz etkisini, enflasyonu düşürdük diye takdim etmeye çalışsalar da bugünkü iktidar, çarşı, pazarın durumu ortadadır. Zira fiyatlar artık cep değil can yakmaya başlamıştır. Gerçekte olan şudur, enflasyon değil enflasyondaki artış hızı düşmüştür ve bu bir başarı değil, bir başarısızlığın hikayesidir. Ekonomi bir tepeden aşağı hızla yuvarlanmakta iken siz sadece seyrettiniz ve kendi kendine hızının kesilmesini beklediniz demektir. Peki sonuç? Sert bir şekilde yere çakılmak. Sözde yerli ve milliler, sözde enflasyonu düşürüyorlar ve faize karşılar. Onu da geçmişte nasıl dile getirdiklerini milletimiz yaşayarak gördü. Şimdi Eylül 2021’den 2022’ye bazı kalemlerdeki 15 aylık fiyat artışlarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Neyle karşı karşıya olduğumuzun biraz daha açık görülebilmesi için. Patatesteki artış yüzde 213, süt, peynir ve yumurta da yüzde 150, ekmekte yüzde 125, doğalgazda yüzde 168, şeker ve pirinçte yüzde 155, sebzede yüzde 133 ve burada tek tek sayamayacağım kadar uzun bir listenin diğer tüm kalemlerinde hep yüzde 100’ün üzerinde artışlar var ama sözde enflasyon düşmüş daha doğrusu biz düşürdük diyorlar aldığımız tedbirlerle. Peki borç ve faiz konusunda ne durumdayız diye bakarsak, 2020 yılında yıllık faiz yüzde 4,45 iken, dış borç için söylüyorum bunu 2023 yılında bu iki mislini aşmış ve 9,75’e dayanmış dolar bazında. Sözde faizle mücadele ediyorlar. IMF’ye de borcumuzu bitirmişler. Bunlar basit kavramlar ve Türkiye’nin durumunu da yansıtmakta maalesef çok ama çok uzak kavramlar. Kur Korumalı Mevduat, zorunlu döviz satışı ve döviz talebini sınırlayan politikalara rağmen 2022 yılında en fazla değer kaybına uğrayan para birimleri arasında Türk lirası üçüncü sırada yer aldı maalesef ama sözde yerli ve milliler.
20 yıllık uykusundan ancak iktidarı kaybedeceklerini anlayınca uyanabildi bu arkadaşlar: Bu yolun sonu beklediğimiz gibi değil böyle giderse, bir de sözde müjdeler var bu verilen rakamların yanında. 20 yıllık uykusundan ancak iktidarı kaybedeceklerini anlayınca uyanabildi bu arkadaşlar. Her hafta hatta her gün yeni bir müjde açıklamaya başladılar ama hem iş işten geçti hem de açıkladıkları şeylerden gerçekten müjde olabilecek şeyler değil açıkladıkları, tıpkı parası olmadığı halde lüks bir restorana gidip garson hesabı getirsin diye sürekli bir başka siparişte bulunan bir insanın haleti ruhiyesi içindeler. O hesap er geç mutlaka önlerine konacak ve o hesabın bedeli de her geçen gün biraz daha kabaracak. Biz o hesabın milletimizin sırtına hatta gelecek nesillerin omuzlarına yüklemeye çalıştıklarının da farkındayız. Milletimiz de farkında ve buna artık müsaade etmeyecek. Artık sayılı günler kaldı. Ülkemizin ve insanımızın problemlerine çözüm üretmek adına çıktıkları bu yolun sonu aydınlık değil. Biz Allah nasip ederse bu yolun sonunu mutlaka aydınlık olacak şekilde değiştirmekte kararlıyız. Hızlı bir ihya ve inşa sürecine çıkıyoruz. Bizim prensiplerimiz arasında önce ahlak ve maneviyat gelir. Bunu düşünmeden biz hiçbir adım atmayız. Saadet Partisi olarak tüm kadrolarımızla Türkiye’nin dört bir tarafını sokak sokak, dükkân dükkan, ev ev ziyaret ediyor, insanlarımızla bir araya geliyor kendilerini dinliyor, aynı zamanda da çözüm yollarımızı kendilerine anlatıyoruz. Türkiye’nin ihtiyacı olan politikalarımızda nelerin üzerinde durduğumuzu artık milletimiz biliyor. Ülkemizin bütün il ve ilçelerini köylerine ve mahallelerine kadar taramakta kararlıyız. Bu ay sonu itibariyle başta büyük iller olmak üzere, yüzde 50’sine yakınını taramış olacağız. İnşallah şubat ve mart aylarında da bunu mutlaka tamamlayacağız.
Yol haritamıza artık son şeklini veriyoruz: Biz tabii aynı zamanda altı siyasi parti olarak da tüm hazırlıklarımızı tamamlıyor, yol haritamızı artık son şeklini veriyoruz. Bu hafta yapacağımız toplantı aslında bu yönde atacağımız adımların somutlaştığı bir toplantı olacaktır diye ümit ediyorum. Çok net olarak ifade ediyorum ki biz, Altılı Masa mensubu siyasi partiler olarak yeni döneme hazırız ve insanımızın da bu beklenti içinde olduğunu görüyoruz. Üzer, gezer değerlere sahip olanlar anlamasa da Türkiye’de ahlak ve adalet eksenli yeni bir dönemin zamanı gelmiştir. Herkesi aynılaştırmaya çalışanlar bir diğerini asla hesaba katmayanlar anlamasalar da farklılıkların olmasında her zaman rahmet ve hikmet vardır. ‘Dediğim dedik’ diyen bir insanı güçlü kabul edenler bilmese de istişare ve ortak akıl her zaman tek akıldan evladır. Yıllarca kemikleşmiş problemlerimizi çözüme kavuşturacağız bu yolla, farklı seslerin ahengi aslında güzeldir. Çoğunluğu değil çoğulculuğu esas almak iyidir. Herkes her konuda benimle aynı düşünmeyebilir ki zaten düşünmek zorunda da değildir. Ancak mutlaka aynı düşüncede olduğumuz konular vardır ve müştereklerimizde de buluşabiliriz diyebilmek ülkemizi rahatlatır. Bizler birlikte yaşama ahlakını ve ortak sorunlarımız karşısında ortak sorumluluklarımızı kuşanarak çıktığımız bu yolda kararlılıkla yürümeye devam edeceğiz. Yıllarca kemikleşmiş problemlerimizi çözüme mutlaka kavuşturacağız. Karşıt olduğu şeyi önce eleştiren, sonra karşıt olduğu şeyin dilini kullanmaya başlayan ve sonunda da karşıt olduğu şeye dönüşenlerden olmayacağız. Ülkemizin ve insanımızın çok kısa bir zaman dilimi içerisinde rahat bir nefes alacağı iklimi tesis edeceğimizin sözünü burada veriyoruz."
Erdoğan seçim tarihini açıkladı: 73 yıl sonra aynı gün
Akşener Erdoğan'a seslendi: Milletin gerçek sorunlarına dönelim