Erdoğan: Çalışanlarımızı enflasyona ezdirmeme sözümüze bir kez daha sadık kaldık

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin Grup Toplantısı'nda konuşuyor. Erdoğan, "Çalışanlarımızı enflasyona ezdirmeme sözümüze bir kez daha sadık kaldık." dedi. . Erdoğan, asgari ücretliye ek zam duyurmadı.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Grup Toplantısı'nda konuştu.

Erdoğan, TÜİK'in bile yıllık enflasyonu yüzde 47 olarak açıklamasına rağmen asgari ücretliye reva görülen yüzde 30 zam için, "Çalışanlarımızı enflasyona ezdirmeme sözümüze bir kez daha sadık kaldık" ifadelerini kullandı.

Erdoğan, CHP'li belediyeleri de bir kez daha daha SGK borçları üzerinden hedef aldı. Erdoğan, "Ne kadar çığırtkanlık yaparsanız yapın, bağırsanız da çağırsanız da ipe un serseniz de kaçış yok. SGK'ya olan prim borçlarınızı tıpış tıpış ödeyeceksiniz. Kusura bakmayın. Emeklinin, memurun, işçinin, esnafın, çiftçinin, engellinin, yetimin, öksüzün hakkını size konserlerde, şarap turlarında yedirmeyiz, yedirtmeyiz. Borçlarını ödemeye gelince güvercine dönenler, iş asgari ücretle ve maaşlarla ilgili atıp tutmaya gelince bakıyorsunuz birden şahin kesiliyorlar" ifadelerini kullandı.

Erdoğan, Suriye'deki yeni yönetimin başına gelmesinin de Suriyleilerin muhteşem ve muazzam zaferi olarak tanıladı. Erdoğan, Suriyelileri selamladıktan sonra Fetih Suresi'ni hem Arapça hem de Türkçe okudu.

Erdoğan, Suriye'deki gelişmeler hakkında ayrıca şu ifadeleri de kullandı:

"7 Eylül 2012 tarihinde İstanbul'da tertiplenen, İslam dünyasından katılımcıların olduğu uluslararası bir konferansta şu ifadeleri kullanmıştım: "1332 yıl önce Kerbela'da aşınan neyse, açık söylüyorum bugün Suriye'de yaşanan da odur. Mazlum değişik olabilir. Zalim değişik olabilir. Ama yaşananlar yeni birer Kerbela'dır. Benim mensubu olduğum din ve bu dinin ana kaynakları inancına, mezhebine bakmadan insana insan der, cana can der ve insanı varlıkların en kutsalı olarak görür."

Türkiye olarak ne Irak'ta ne Suriye'de ne Lübnan'da ne de diğer bölge ülkelerinde hiçbir etnik kökene, hiçbir dine, hiçbir mezhebe karşı önyargılı değiliz, mesafeli değiliz, hiçbirine farklı gözlerle bakmıyoruz dedik."

Asgari ücrete ek zamma kapıyı kapatan Erdoğan'ın konuşması şöyle:

Buradan, milletin kürsüsünden 13 yıllık mücadelenin ardından muhteşem ve muazzam bir zafere imza atan Suriyeli kardeşlerimizi kemali hürmetle selamlıyorum biladü'ş-şam kahraman evlatlarını, yiğit evlatlarını zulme ve zalime boyun eğmeyen vakur evlatlarını şahsım, partim, ülkem ve milletim adına saygıyla selamlıyorum.

FETİH SURESİ'Nİ OKUDU

Zaferleri hayırlı, mübarek olsun diyorum. Rabb'imiz Fetih suresinde müminlere şunu müjdeliyor: (Arapça aslını okuduktan sonra Türkçes'ni dile getirdi)

Biz sana doğrusu apaçık bir fetih verdik. Böylece Allah senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar, sana olan nimetini tamamlar ve seni doğru bir yola iletir. Ve Allah sana şanlı bir zaferle yardım eder.

Suriyeli mazlumlara, milletimizi de bu şanlı zaferin sevincine ortak eden Rabb'imize hamdüsenalar ediyorum. Bizleri bu günlere eriştiren, Suriye'nin özgürlüğe kavuştuğunu bizlere dünya gözüyle gösteren Rabb'imize hamdolsun. Cenab-ı Allah'tan grup toplantımızın ülkemiz, milletimiz ve partimiz için hayırlara vesile olmasını niyaz ediyorum.

Muhalefetin 2025 bütçesinin genel çerçevesini kamuoyumuzun dikkatine arz etmiştik. Muhalefetin bütçemize yönelik asılsız itham, iddia ve iftiralarına da orada cevaplarımızı tek tek vermiştik. Yaşanan her hadise CHP'nin başını çektiği muhalefetin ülkeye dair hiçbir vizyonlarının olmadığını ortaya koyuyor. Komisyondan genel kurul aşamasına kadar şov yapmak, kışkırtmak, meclisi terörize ve provoke etmek dışında hiçbir şey yapmadılar. Her zaman söylüyorum, bunların amacı iktidara alternatif olmak değil, muhalefetin konforlu alanında kalarak şahsi iktidarlarını korumaktır.

Azıcık aşım, ağrısız başım anlayışıyla gemilerini yürütmenin, ceplerini doldurmanın, şişirilmiş faturalar üzerinden zenginleşmenin derdindeler.

"TIPIŞ TIPIŞ ÖDEYECEKSİNİZ"

Kule deyince akıllarına ilk para kulesi. Belediye deyince akıllarına ilk yemek geliyor. Ne borçlarını ödeme gibi bir huyları ne de verdikleri sözleri yerine getirme gibi bir alışkanlıkları var. SGK'ya en borçlu 10 belediyenin 7'sinin CHP'li olması, bunların en tepesinde de 10 milyar liralık borcuyla İzmir'in bulunması tabii ki tesadüf değildir. Bunların belediyeleri arpalık olarak gördüklerini biz zaten söylüyorduk ama Sayın Özel kaş yapayım derken göz çıkartan son açıklamalarıyla bunu kendi ağzından da ikrar etmiş oldu. Borçları hatırlatılınca feveran eden CHP'ye şimdi yolunu gözledikleri eski genel başkanları Bay Kemal'in cümleleriyle şunu söylemek isterim: Ne kadar çığırtkanlık yaparsanız yapın, bağırsanız da çağırsanız da ipe un serseniz de kaçış yok. SGK'ya olan prim borçlarınızı tıpış tıpış ödeyeceksiniz.

Kusura bakmayın. Emeklinin, memurun, işçinin, esnafın, çiftçinin, engellinin, yetimin, öksüzün hakkını size konserlerde, şarap turlarında yedirmeyiz, yedirtmeyiz. Borçlarını ödemeye gelince güvercine dönenler, iş asgari ücretle ve maaşlarla ilgili atıp tutmaya gelince bakıyorsunuz birden şahin kesiliyorlar. Niye? Çünkü sırtlarında küfe taşımıyorlar da ondan. Nereden tutsanız elinizde kalan, her tarafı tel tel dökülen, adeta viraneye dönmüş bir muhalefetle karşı karşıyayız. 10 Aralık'ta görüşmelerine başlayan Asgari Ücret Tespit Komisyonumuz biliyorsunuz çalışmalarını dün tamamladı.

ASGARİ ÜCRETE EK ZAM İÇİN KAPILARI KAPATTI

1 Ocak 2025 tarihinden itibaren geçerli olacak net asgari ücret miktarını 22.104 lira olarak belirledi.

2024 yılına göre net yüzde 30 artışa tekabül ediyor. Devletimizin asgari ücretli başına işverene verdiği destekse 700 liradan 1.000’ye yükseldi. Çalışanlarımızı enflasyona ezdirmeme sözümüze bir kez daha sadık kaldık. 2002’de 184 yani döviz bazında 126 olan asgari ücret son artışla birlikte 628 dolara çıkmış oldu. Yeni asgari ücretin çalışanlara ve işverenlere hayırlı olmasını diliyorum.

Duydum ki CHP bugün galiba meclise de gelmeyecekmiş. Yolları açık olsun. Biz 22 yıl boyunca ne yaptıysak muhalefetin engellemelerine rağmen yaptık. Onlara rağmen başardık. Parlamento millete hizmet mekanıdır. Buradan kaçış olmaz.

Değişim, normalleşme, siyasi olgunlaşma yönünde muhalefet cenahında ne hazindir ki bugüne kadar hiçbir gelişme göremedik. Bütçe görüşmeleri sırasında takındıkları uzlaşmaz tavır bunlardan ne köy ne de kasaba olacağını gösteriyor.

Varsın onlar yanlışta ısrar etmeyi sürdürsün. Biz işimize bakacağız. Milletimize hizmet etmeye odaklanacağız. İstikrar içinde büyümeyi ve kalıcı sosyal refah artışını amaçlayan, daha müreffeh, daha güçlü bir Türkiye vizyonunu hedefleyen 2025 yılı bütçemizi aziz milletimizin de sahiplenmesiyle hayata geçireceğiz. İlk günden beri tam desteğimizi alan ekonomi programımızın semerelerini toplamaya başladık.

Enflasyon düşüyor. İhracatımız yükseliyor. Cari açığımız geriliyor. İstihdamımız artıyor. Sanayide çarklar dönüyor. Turizm inşallah rekora koşuyor. Uluslararası yatırımcıların ülkemize ilgisi artıyor. Büyümeğimiz 17 çeyrektir kesintisiz devam ediyor. 2024 yılının 3. çeyreğinde 1 trilyon 260 milyar lira ekonomik büyüklüğe ulaştık.

"MUHALEFETİN TUZAĞINA DÜŞMEDEN..."

Bütün bu veriler Türkiye ekonomisinin yatırım, üretim, istihdam, ihracat ve cari fazla yoluyla büyüme hedefine emin adımlarla ilerlediğini gösteriyor. İnşallah 2025 yılı bir önceki seneden daha iyi olacak. Biraz daha sabır, biraz daha gayretle çok daha güzel neticeler göreceğiz. İstikrarı bozmadan, güven ortamını zedelemeden, para ve maliye politikalarını sarsmadan, muhalefetin bizi sürüklemek istediği popülizm tuzağına düşmeden sırtımızda yumurta küfesi taşıdığımızın şuuruyla önümüzdeki süreci çok büyük bir titizlikle yöneteceğiz.

Rabbim bizleri milletimize mahcup etmesin. Bu şekilde dua ediyorum. Kıymetli yol ve dava arkadaşlarım, yarım asırdır siyaset sahnesindeyiz. Aziz milletimizin huzurundayız. Bugüne kadar kalbimizle kelamımız arasına perde koymadan konuştuk. Gönlümüzden ne geçiyorsa dilimize de o yansıdı. Zihnimizin derinliklerinde ne varsa zikrimiz de o oldu. Kürsüde başka, meydanda başka, yurt içinde başka, yurt dışında başka konuşanlardan asla olmadık.

Bir miladi yılı tamamlayıp diğerine girmek üzere olduğumuz şu günlerde yaptığımız 2024 yılının son grup toplantısında yine sizlerle ve milletimizle dertleşmek, hasbihal etmek, bir kez daha gönül diliyle konuşmak istiyorum.

Türkiye tarihi bir dönemden geçiyor diyeceğim ama bizim 1.000 yıldır bu coğrafyada tarihi olmayan hiçbir günümüz yoktur.

Esasen 1000 yıl önceki Malazgirt Zaferi, güneyimizden başlayarak Anadolu topraklarını yeniden yurt kılmamızın sembolüdür. Bir başka ifadeyle biz bu toprakların misafiri değil, binlerce yıllık ev sahibiyiz.

Kimi zaman şartlar gereği başka diyarlara gitmiş olsak da sonuçta dönüp dolaşıp bu topraklara tekrar sarıldık. Malazgirt'le kapılarını bir kez daha açtığımız Anadolu coğrafyası ve çevresi Allah'ın izniyle bu milletin ebedi ve ezeli vatanı olarak kalacaktır.

Önümüzdeki yıl Malazgirt Zaferi'nin ve hemen ardından kurulan Anadolu Selçuklu Devleti'nin 954. yılına, Osmanlı'nın kuruluşunun 726. yılına, İstanbul'un fethinin 572. yılına, Cumhuriyetimizin ilanının 102. yılına, gerçek anlamda çok partili siyasi hayata geçişimizin 75. yılına,AK Parti'nin iktidara gelişinin 23. yılına, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçişimizin 7. yılına ulaşacağız.

Devlet ve toplum hayatımızın bu hızlı devinimi içerisinde tarihe iz bırakmak için gece gündüz çalıştık, çalışıyoruz. Türkiye ile birlikte gönül ve kültür coğrafyamızın her köşesine mührümüzü vuruyoruz. Tabii bu yolculuğu dikenli, taşlı, mayınlı bir yolda kat ettik.

İktidara geldiğimiz 2002 yılı kasım ayından beri nice sınavdan geçtik. Ülkemize kazandırdığımız her yatırımda, her eserde, her hizmette içeride ve dışarıda önümüze gizli açık pek çok engel çıkartıldı. Yeri geldi muhalefetin iftiralarıyla uğraştık.

"BÜROKRATİK OLİGARŞİNİN DİRENİŞİYLE KARŞILAŞTIK"

Yeri geldi bürokratik oligarşinin direnişiyle karşılaştık. Yeri geldi küresel şer odaklarının saldırılarıyla boğuştuk. Adeta iğneyle kuyu kazarak ülkemizin hanesine yazdırdığımız, milletimizin hayatına dahil ettiğimiz her kazanımın bedelini misliyle ödedik.

Milletimiz sağ olsun, bu zorlu mücadelede bizi hiç yalnız bırakmadı. Gün oldu bizi ikaz etti. Gün oldu bize sandıkta net mesajlar verdi ama haklı mücadelemizde desteğini bizden hiçbir zaman esirgemedi.

Böyle feraset, basiret ve irfan sahibi bir milletin mensubu, mahkumu ve hizmetkarı olmaktan şeref duyuyorum ve özellikle de şanla, şerefle bu yolda devam ediyoruz. Rabbim ömür ve sıhhat verdiği müddetçe milletimize ve devletimize aşkla hizmet etmeyi sürdüreceğiz.

Kardeşlerim, şunu burada çok net ifade etmek isterim: Partimizi tekrar yüzde 50 bandına getirecek çalışmalar içindeyiz. Yeni dönemin miladı niteliğindeki 8. Olağan Kongre maratonumuz il kongremizle birlikte devam ediyor. Kongrelerimizdeki coşkuyu, heyecanı ve kardeşlik iklimini gördükçe yüce Allah'a şahsıma böyle yol arkadaşları bahşettiği için hamd ediyorum.

Cumhur İttifakı olarak 15 Temmuz gecesinden beri güçlenerek devam eden dayanışmamız inşallah bundan sonra daha da perçinlenecek.

Terörsüz Türkiye hedefimizi devletimizin uhdesinde bulunan tüm araçları kullanarak önümüzdeki dönemde gerçekleştireceğiz. Kürtlerle olan ezeli ve ebedi kardeşliğimizi dinamitlemek isteyenleri aradan çekip alacağız.

Her ne kadar birileri bu örnek yoldaşlığı ve ülkemiz adına sağladığı hayırlı sonuçlarını hazmetmekte halen zorlanıyor olsa da Cumhur İttifakı siyasi tarihimizin istikametini belirlemeyi sürdürecektir. Unutmayın, burası çok önemli, unutmayın.

Tarih hayal kuranların ve hayalleri uğrunda ter dökenlerin mülküdür.

Cumhur İttifakı'nın hayali içinde bulunduğumuz asrı Türk milletinin asrı haline dönüştürmektir.

KARAKOÇ'UN ŞİİRİNİ OKUDU

İttifak ortakları olarak sırt sırta vereceğiz, Türkiye Yüzyılı'nı inşa edeceğiz. Bizi şairin şu mısralarında dile getirdiği hissiyatla yolumuza devam etmekten kimse alıkoyamayacaktır:

Yürüdüm, sel oldum.

Durdum, göl oldum.

Mazluma, mağdura kıvrak dil oldum.

Zulüm sıcağında serin yel oldum.

Yürekten yüreğe estim, gel de gör.

İşte bu anlayışla asıl hesap soracak merciin Rabbimiz olduğunu hiç unutmadan hem milletimiz, hem ümmet, hem insanlık için çalışacağız.

Saflarımızı inşallah daha da sıklaştıracağız. Gönüllerimizi birbirine daha sıkı rabteyliyeceğiz. Değerlerimizi benimseyerek bu yolda bizimle yürümek, bizle yoldaşlık etmek, bizimle mücadele arkadaşı olmak isteyenlere işte bugün olduğu gibi kapımızı açık tutacağız.

İnşallah yeni isimlerle tahkim edeceğiz. AK Parti davasının neferleri olarak, her birinizin de bu mücadeleyi aynı inançla, aynı hasbî ve harbî heyecanla sahipleneceğinize inanıyorum.

Değerli kardeşlerim, değerli yol ve dava arkadaşlarım. Bu sıralar sık sık hatırlattığım bir atasözümüz var. Büyüklerimiz: "Doğru duvar yıkılmaz, eğri kaçar kurtulmaz." diyor.

Bu hikmet dolu sözün ne kadar doğru olduğunu Suriye krizinin 13 yıllık serencamında bizzat müşahede ettik. Suriye'de olaylar, 15 Mart 2011'de Dera'da daha bıyıkları terlememiş bir çocuğun duvara yazdığı bir yazı sebebiyle tutuklanması, işkence görmesi ve vahşi rejim güçleri tarafından şehit edilmesiyle başladı.

Esad ve Baas rejimi ülkemizin tüm iyi niyetli tavsiyelerine rağmen barışçıl protestoları son derece kanlı bir şekilde bastırmayı tercih etti. Kanı durdurma, çatışmaları sonlandırma imkanı varken, Esed kendi halkına zulmetmeye, zulmünde de kibirlenmeye devam etti.

13 yılı aşan katliam politikası sebebiyle komşumuz Suriye büyük bir kaosa ve istikrarsızlık iklimine sürüklendi. Şehirler, köyler, İslam medeniyetinin en güzel örnekleri olan tarihi eserler bombalandı, yerle yeksan edildi. 1 milyon kardeşimiz ya rejim ve destekçilerinin katliamları, ya DEAŞ ve PKK gibi terör örgütlerinin saldırıları sonucu şehit oldu.

Rabbim tüm şehitlerimizi rahmetiyle kuşatsın, mekanlarını cennet eylesin diyorum. Amin. Yine bu dönemde 12 milyondan fazla Suriyeli evini, doğduğu toprakları, vatanını terk etmek zorunda kaldı. Yerlerinden edilenlerin 3,6 milyonu ülkemize sığındı. Bir kısmı da bölgedeki diğer ülkelere ve Avrupa'ya göç etti.

Canlarını kurtarmak, kendilerine ve ailelerine en azından güvenli bir hayat kurmak için yollara düşenlerden boğulanlar oldu, botları batırılanlar oldu.

Denizin ortasında ölüme terk edilenler, sınır kapılarında türlü eziyetlere maruz bırakılanlar oldu. İnsanı insanlığından utandıran sayısız gaddarlığa şahitlik ettik.

Şimdi size ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletime soruyorum: Aylan bebeğin hafızamıza ve kalbimize mıh gibi çakılan o masum fotoğrafını nasıl unutabiliriz?

Kan revan içindeki Ümran yavrumuzun yüreklerimizi dağlayan, korku dolu o bakışlarını nasıl unutabiliriz? Varil bombalarının enkaza çevirdiği okullarda can veren çocukları, Allah aşkına, nasıl unutabiliriz? Guta'da, Han Şeyhun'da kimyasal silahlarla gaddarca öldürülen sabiileri, kadınları, yaşlıları, soruyorum sizlere, nasıl unutabiliriz? Eşinin gözleri önünde iffetleri çiğnenen Suriyeli kadınların yaşadığı utancı hangimiz nasıl unutabiliriz?

Sivilleri öldürmekten zevk alan insan müsveddesi Şebbiha bozuntularının barbarlığını, gaddarlığını nasıl unutabiliriz? Rejimin Sednaya gibi insan mezbahanesine çevirdiği hapishanelerinde yapılan işkenceleri, toplu katliamları, yargısız infazları nasıl unutabiliriz?

13 yıl boyunca tüm bu insanlık dışı zulümler yaşanırken sözde medeni dünyanın kayıtsızlığını, umursamazlığını nasıl unutabiliriz? DEAŞ'la mücadele bahanesiyle bölücü örgütün binlerce tır dolusu silahla desteklenmesini nasıl unutabiliriz? Yine bu süreçte ülkemizdeki Baas özentisi muhalefetin yaşadığı vicdan ve akıl tutulmasını nasıl unutabiliriz?

Özellikle 14-28 Mayıs seçimleri döneminde karşımızdaki adayın Suriyeli muhacirlere yönelik körüklediği ırkçı nefreti nasıl unutabiliriz? Bunların hiçbirini unutmadık ve unutmayacağız.

Değerli yol ve dava arkadaşlarım, Suriye olayları patlak verdiği andan itibaren merhameti ve adaleti merkeze alan bir politika benimsedik.

Zalimin karşısında, mazlumun yanında duracağız dedik ve bunu gerçekleştirdik. Kapımıza gelip bizden eman isteyeni geri çevirmeyeceğiz dedik. Kardeşlerimizi ölüme göndermeyeceğiz. Bize sığınanları zalimlere teslim etmeyeceğiz dedik.

Değerli kardeşlerim, bu millete Boraltan Köprüsü faciası gibi utancı bir daha asla yaşatmayacağız dedik. Kendimiz siyasi olarak bedel ödesek dahi mazlumlara tüm imkanlarımızla sahip çıkacağız dedik.

"SURİYE'DE HİÇBİR ETNİK HİÇBİR MEZHEBE ÖNYARGILI DEĞİLİZ"

7 Eylül 2012 tarihinde İstanbul'da tertiplenen, İslam dünyasından katılımcıların olduğu uluslararası bir konferansta şu ifadeleri kullanmıştım: "1332 yıl önce Kerbela'da aşınan neyse, açık söylüyorum bugün Suriye'de yaşanan da odur. Mazlum değişik olabilir. Zalim değişik olabilir. Ama yaşananlar yeni birer Kerbela'dır. Benim mensubu olduğum din ve bu dinin ana kaynakları inancına, mezhebine bakmadan insana insan der, cana can der ve insanı varlıkların en kutsalı olarak görür."

Türkiye olarak ne Irak'ta ne Suriye'de ne Lübnan'da ne de diğer bölge ülkelerinde hiçbir etnik kökene, hiçbir dine, hiçbir mezhebe karşı önyargılı değiliz, mesafeli değiliz, hiçbirine farklı gözlerle bakmıyoruz dedik.

Evet, o günden bugüne kadar Rabb'ime binlerce kez hamdolsun bu çizgimizi, bu duruşumuzu hiç bozmadık. Merhum Aliya İzzetbegoviç'in şu sözünü kendimize rehber edindik: "Tabuta konmuş da olsa toprağa gömülmediği sürece Türkler tek güvencemizdir."

13 yıl boyunca zorluklarla karşılaşsak da işte bu ağır sorumluluğun, milletimize yönelik bu yüksek güvenin hakkını layıkıyla vermeye çalıştık.

Burada şunu da büyük bir gururla ifade etmek isterim. Bu süreçte en büyük destekçimiz ali cenaplığıyla maruf aziz milletimiz oldu. Muhalefetin tüm kışkırtmalarına rağmen milletimiz Suriyeli muhacirlere bir ensar bilinciyle, ensar millet olmanın mesuliyetiyle hep sahip çıktı.

Irkçı nefret söylemlerine prim vermeyen vatandaşlarımız büyük bir sabırla, metanetle ve vakarla kardeşlerine kucak açtı. Münferit hadiseler dışında hamdolsun başımızı öne eğecek, tarihimize gölge düşürecek hiçbir müessif olay vukuu bulmadı.

Suriyeli kardeşlerimiz de, Suriyeli kardeşlerimiz de bir taraftan yaralarını sarmaya çalışırken diğer taraftan Türkiye'ye ve ekonomimize katkı sunmaya gayret etti. Tüm dünyaya emsal teşkil edecek bir yardımlaşma seferberliğine beraberce imza attık.

Merhamet örnekleriyle dolu tarihimize bir altın sayfayı daha yine beraberce ekledik. Medeni dünyanın veremediği insanlık sınavını Rabb'ime sonsuz hamdolsun Türk milleti olarak biz vermeyi başardık.

Buradan Suriyeli mazlumlara 13 yıl boyunca kucak açan aziz milletimizin her bir mensubuna kalpten teşekkür ediyorum. Şu acı hakikati burada üzülerek ifade etmek istiyorum.

CHP'nin eski yönetimi, bilhassa da devrik genel başkanı Suriye'de işlenen insanlık suçlarına vicdan penceresinden bakmadı.

Daha doğrusu bakmak istemedi. Reyhanlı katliamından FETÖ'nün MİT tırları ihanetine, sığınmacıların hedef gösterilmesinden terör örgütlerine karşı düzenlenen sınır ötesi operasyonlarımıza, en son 14-28 Mayıs arasındaki ırkçı seçim kampanyalarına kadar sürecin her aşamasında gayri milli, gayri insani, gayri ahlaki bir yerde durdular.

Türkiye düşmanı çevrelerin Truva atı ve tetikçisi olmaktan çekinmediler. Bunun arkasında yatan taassubu tabii ki hepimiz çok iyi biliyoruz.

Ancak hatasını kabul etmek insan için büyük bir erdemdir. Geç de olsa nedamet getirmek, hakkına girdiği mazlumlarla helalleşmek bir insaniyet göstergesidir.

Nasırlaşmış bir kalp her şeyden önce insan için taşıması ağır bir yüktür. Samimi temennimiz 13 yıl boyunca yanlış yerde duranların en azından siyasi tekaüt döneminde kendilerini tavzih etmesidir.

Zulümle abad olanın, akıbetinin berbat olacağı, zelil ve rezil olacağı Suriye'de bir kez daha tecelli etmiştir. Suriye halkının çilelerle, derin acılarla ve fedakarlıklarla bezeli mücadelesi 8 Aralık'ta Şam'ın özgürleşmesiyle zafere ulaşmıştır.

61 yıllık zulmün ardından Baas rejimi yıkılmış ve Esad korkaklığı cibilliyetine yaraşır şekilde en yakınındakileri bile satarak Suriye'den kaçmıştır.

Suriyeli devrimcilerin Şam'da kontrolü sağlamasıyla birlikte artık bu ülkenin önünde yeni bir sayfa açılmıştır. Türkiye harekat boyunca daha fazla kan dökülmemesi, çatışmaların başka yerlere sıçramaması için gerekli müdahalelerde bulunmuştur.

13 yıllık kıyamın 12 günde zaferle taçlanması tek başına muhteşem bir başarıdır. Bu başarının sahibi de önce Allah sonra da Suriyeli kardeşlerimizdir.

Suriye halkı ülkelerini bir katliam şebekesinin pençesinden kurtarmıştır. Suriyeliler tüm etnik, mezhebi, dini kesimleriyle geleceklerini kendilerinin tayin edeceği bir yola girmişlerdir. Bundan kardeşlerimiz adına büyük bahtiyarlık duyuyoruz.

Hani diyor ya o güzel Kerkük türküsünde: "Gün gördüm, günler gördüm. Seni gördüm, şad oldum." Biz de Halep'te, Şam'da, Hama'da, Humus'ta, Dera'da, Münbiç'te özgür Suriye bayrağıyla ay yıldızlı bayrağımızı yan yana gördükçe şad oluyoruz.

Suriyeli mazlumların yıllar sonra umutla parıldayan gözlerine baktıkça şad oluyor, mutlu oluyoruz.

SURİYE'NİN YENİDEN İNŞASI İÇİN MESAJ VERDİ

61 yıllık Baas karanlığının ardından Suriye'nin üzerine doğan özgürlük güneşini gördükçe komşuları ve kardeşleri olarak gerçekten şad oluyoruz.

Tüm bunları gördükleri halde bir kuru sözle dahi olsa Suriye halkını tebrik edemeyenlere, mazlumların sokaklara taşan sevincini paylaşamayanlara, Esad'ın devrilmesinden rahatsız olanlara ise sadece acıyıp bakıyoruz.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Birleşmiş Milletler raporlarına göre Suriye'de Esad zulmünün ve savaşın bıraktığı yıkımın toplam maliyeti 500 milyar dolara yaklaşıyor.

Uluslararası toplumun desteği olmadan savaş yorgunu Suriye'nin böyle bir yükün altından tek başına kalkması mümkün değildir.

Arap ve İslam aleminin Suriye'nin yeniden inşasına liderlik etmesi, diğer ülkelere de örnek olması gerekiyor. Suriyeli kardeşlerimizi 13 yıl nasıl yalnız bırakmadıysak bundan sonra da tüm kapasitemizle yanlarında olacağız.

"HALEP BAŞKONSOLOSLUĞUMUZU HİZMETE AÇIYORUZ"

Önce malum MİT başkanımızı ardından da Dışişleri Bakanımızı süratle Şam'a gönderdik. Büyükelçiliğimizi hemen faaliyete geçirdik.

AFAD'ımız Sednaya Hapishanesi başta olmak üzere işkencehanelerde incelemelerde bulundu. Bakanlıklarımız, kurumlarımız, belediyelerimiz, sivil toplum kuruluşlarımız kendi alanlarında hazırlıklarını yoğun bir şekilde yapıyor.

Yakında Halep Başkonsolosluğumuzu hizmete açıyoruz. Yeni yönetimin lideri Sayın Ahmet Eşşara'nın, bunun süreci gayet iyi idare ettiğini, verdiği ılımlı ve yapıcı mesajlarla takdir topladığını görüyoruz. Enerjiden ulaşıma, şehircilikten eğitim ve sağlığa, güvenlikten ticarete kadar ihtiyaç duydukları her alanda Suriye'ye destek vereceğiz. Suriye'nin kendini toparlaması, kurumsal kapasitesinin güçlendirilmesi, devletin yeniden temel görevlerini yapabilir hale gelmesi için yeni yönetime katkı sunacağız.

Toprak bütünlüğüne yönelik saldırılar karşısında da Türkiye olarak tavizsiz duruşumuzu muhafaza edeceğiz. Selden özellikle kütük kapma yarışında olan kim varsa Suriye halkıyla birlikte karşısında milletimizi bulacaktır.

DEAŞ ve PKK başta olmak üzere her iki ülkenin de bekasına kasteden terör örgütlerinin başını ezmekte kararlıyız. Kabine sonrasında da ifade ettim.

"KÜRT KARDEŞLERİMİZLE KANDAN DUVAR ÖREN TERÖR ÖRGÜTÜNÜ ORTADAN KALDIRACAĞIZ"

Eski hal muhaldir. Bölücü caniler ya kendileri silahlara veda edecekler ya da silahlarıyla birlikte Suriye topraklarına gömülecekler. Kürt kardeşlerimizle aramıza kandan duvar örmeye çalışan terör örgütünü ortadan kaldıracağız.

Terör örgütü ve destekçilerinin nasıl bir hesabı varsa elbette bizim de bir hesabımız var. Allah'ın izniyle sabırla, kararlılıkla ve dikkatli bir şekilde hareket ederek emperyalistlerin oyunlarını bozacağız.

Türk'üyle, Kürt'üyle, Arap'ıyla diğer tüm etnik ve dini gruplarıyla biz aynı gökyüzüne bakıyoruz, aynı havayı teneffüs ediyoruz. Mazimiz gibi istikbalimiz de müşterektir. Hepimiz ortak bir medeniyetin çocuklarıyız.

Geleceğimizi de inşallah gönül gönüle vererek ortaklaşa inşa edeceğiz. Kardeşlerim, bugün şunun da bilinmesini isterim. DEAŞ sadece Batılı ülkeler için değil Suriye için de, Irak için de bizim için de yok edilmesi gereken bir tehdit kaynağıdır.

Bu vahşi yapıyla göğüs göğüse çarpışan tek NATO müttefiki Türkiye'dir. Dolayısıyla bu konuda hiç kimse bize ders veremez, bunun üzerinden bize sınır çizemez. Bizim tek gayemiz Suriye'den başlayarak bölgemizin her karış toprağında barışın, huzurun, istikrarın güçlü bir şekilde sağlanmasıdır. Bakınız, başkaları için Suriye'nin güvenliği ve huzuru ikinci sırada yer alabilir.

910 km sınırımızın olduğu bir ülkeyle biz bu lükse sahip değiliz. Suriye ne kadar hızlı ayağa kalkar ve kendini toplarsa vatan hasreti çeken kardeşlerimizin gönüllü dönüşleri de o derece hız kazanacaktır. Ülkemizdeki Suriyeli muhacirlerden kısa süreli veya kalıcı olarak geri dönmek isteyenlere gereken her türlü kolaylığı sağlıyoruz.

Belli bir süre giriş çıkışlara da izin vereceğiz. Yaza doğru okulların da tatile girmesiyle birlikte sınır kapılarındaki yoğunluk biraz daha artacaktır. Bununla ilgili tedbirlerimizi de şimdiden alıyoruz. Bu süreçte politikamız şu olacaktır:

"KİMSEYİ ZORLA GÖNDERMEYECEĞİZ"

Dönmek isteyene yardımcı olacağız ama kimseyi zorla göndermeyeceğiz. Türkiye'nin ekonomik, akademik, bilimsel ve ticari hayatına katkı yapan kardeşlerimizden kalmak isteyenlere de kapımızı kapatmayacağız.

Muhalefet hep yaptığı gibi mutlaka bu süreci zehirlemeye çalışacaktır. 3 haftadır Esad'ın yasını tutanların Şam'daki müttefiklerini kaybetmenin öfkesini mazlumlardan çıkarma niyetleri şimdiden kendini belli ediyor.

Sayın Özel'in dün grupta yaptığı açıklamalar son derece talihsizdir, bilgisiz ve saha gerçeklerinden kopuktur. Sayın Özel Suriye meselesini halen doğru okuyamıyor.

13 yıldır bir kez olsun doğru bir politika geliştiremeyen CHP aynı hatasını Sayın Özel'in liderliğinde de sürdürüyor. Türk siyaseti adına bu çok büyük bir nakısadır.

Esad'ın ülkeden kaçışının ertesi günü mikrofon karşısına geçip ırkçı atak geçirenlerden vicdanlı davranmalarını beklemek elbette ham bir hayaldir.

Ne harabeye dönmüş şehirler ne topraktan fışkıran toplu mezarlar ne Sednaya gibi ölüm kampları ne ellerinde fotoğraflarıyla hücre hücre evlatlarını arayan anaların feryatları, evet bunların hiçbiri onların vicdanını harekete geçiremiyor.

Nasırlaşmış kalplere, nefretin mil çektiği gözlere ne yapsak boş. Bizim görevimiz meydanı bunlara terk etmemektir. Gayret bizden, tevfik Allah'tan diyoruz. Allah'ın izniyle, milletimizin desteğiyle, sizin de gayretlerinizle inşallah bu süreci de aranızın hakkıyla yöneteceğimize inanıyorum.

Kaynak:Halk TV Haber Merkezi