Engin Altay'dan Soylu'ya 'FETÖ-roman' yanıtı

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun "Kılıçdaroğlu'nun FETÖ ilişkisini ortaya koyan. 32 basamak bir FETÖ ilişkisi" dediği dosyaya ilişkin "Aç o dosyayı. Orada bir suç varsa ve sen bunu bekletiyorsan, zaten yeni bir suç işliyorsun" dedi.

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, “Bir fetöroman yazıldı Sayın Soylu. Sen yeni belge gösterme, dosya sallama. Hem de 10 Ekim 2017’de. TBMM’de 15 Temmuz darbe araştırma komisyonu kuruldu, çalıştı, çalışmaları engellense de çalıştı. CHP’nin ikinci muhalefet şerhinin içine konmadığı bir rapor da basıldı. Meclis matbaasında. Fetöroman o işte. Nerede rapor? Rapor yok. TBMM’den 15 Temmuz Darbe Araştırma İnceleme Komisyonu’nun raporu çalındı. Fetöroman o işte. Elinden geleni ardına koyma. O dosyayı sallamakla olmaz. Aç o dosyayı. Orada bir suç varsa ve sen bunu bekletiyorsan, zaten yeni bir suç işliyorsun" dedi.

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, bugün TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, gündemi değerlendirdi. Altay, şunları söyledi:

'Türkiye’yi dünya ile entegre etmek için yollara düştü'

Herkes Bay Kemal Londra’da ne yapıyor, diyor. Bay Kemal Londra’da Türkiye için güzel şeyler yapıyor. Bay Kemal önce bir durum tespiti yaptı. Türkiye’nin içinde bulunduğu çıkmazdan nasıl kurtulunacağı ile ilgili, sağlıklı bir durum tespiti yaptı. Bu tespit sonrasında da gençlerin geleceğe umutla bakacağı, güzel bir Türkiye inşa etmek için, Türkiye’yi dünya ile entegre etmek için yollara düştü. Daha önceki ABD ziyaretinden sonra 3 gündür de Londra’da çok güzel işler yapıyor.

'Ucuz işgücü ihracı ile övünülmez'

Bay Kemal’in tespit ettiği durum şudur: Türkiye, dünya ticaretinden aldığımız payın hızla azaldığı bir ülke ve niteliksizleşiyoruz, bu konuda. Bunun sebebi kötü yönetim. Türkiye katma değerli ürün üretemiyor. En büyük sorunlarımızdan birisi. Halen genç bir nüfusumuz olsa da hızla yaşlandığımızı unutuyoruz. Üstelik genç nüfusumuz, nitelikli eğitimden yoksun. Ucuz işgücü ihracı ile övünülmez. Bu uzun vadede riskli bir durum. Önümüzdeki 10 yılda robotlaşma ve otomasyon, işgücünün önemini azaltacak. Biz diyoruz ki ‘Maşallah genç nüfusumuz var.’ Yaş ortalamamız 34 oldu. Türkiye’nin yaşlandığını unutmasın kimse. Ucuz işgücü ile, ucuz işgücü ihracıyla da Türkiye bir yere varamaz. Tüm bu çarpıklıklar Türkiye’de bir sosyal adaletsizlik noktasında, Türkiye’ye zirve yaptırdı. Bunu uluslararası ve iç veriler kabul ediyor. Artık gençler çıkışı kripto paralarda, kumar ve bahislerde arar hale geldi. Vahim bir tablo. Gençler gelecekleriyle ilgili aldıkları eğitime müsait, ona uygun arayışlar yerine; çoğunu bulamadıkları için kripto borsalara, paralar, kumara ve bahse yöneldi. İnovasyon lafla olmaz. Türkiye’nin inovasyon sorunu var. Türkiye’nin inovasyonu üreten merkeze dönüşme mecburiyeti var.

'Simit sarayına inovasyon diyoruz'

Eskiden simit tezgâhta satılırdı, şimdi simit sarayı var. Bunun adına inovasyon diyoruz. Böyle bir şey olabilir mi? Evet bir değişim, çıta atlamadır. Ama bu inovasyon bununla açıklanamaz. Küresel ölçekte güven veren yeni ve akıllı bir altyapının Türkiye’de kurulması lazım. Bunlar olmadan Türkiye’nin önümüzdeki yüzyılda arzu ettiğimiz noktaya taşınması da mümkün değil. Bu kapsamda; CHP’nin, Sayın Genel Başkanımızın çaresi ve ana hedefleri var.

'156 milyar dolardan, 48 milyara, temiz para kaçtı'

Öncelikle Türkiye’ye hızla nefes aldırmak, derin krizden çıkmak için, temiz, yabancı yatırım ve paraya ihtiyacı var. Burada bir parantez açalım. Türkiye’de; 2012’de 156 milyar dolar vardı. Temiz para, yabancı para ve yabancı yatırım. Neredeydi bu? Borsa, mevduat ve hazine bonolarındaydı. Bu para 2018’de tek adam rejimine dönünce Türkiye, güven ortamı ortadan kalkınca 83 milyar dolara düştü. 156 milyar dolardan, 83 milyar dolara düştü. Temiz para kaçıyor. Şimdi bugün, 48 milyar dolara kadar düştü. Bunun da büyük kısmı Katar menşeili. 156 milyar dolardan, 48 milyara. Temiz para kaçtı, gitti. Yandı, bitti ve kül oldu. Temiz para kaçınca, bunun yerini konusu suç olan kaynağı belirsiz para aldı. İki gündür söylüyorum burada. Merkez Bankası verilerine dayanarak söylüyorum.

'‘Para gelsin de nereden gelirse gelsin’, olmuyor kardeşim'

Bu yıllar içerisinde Türkiye 2008- 2022 yılları arasında 82,5 milyar dolar girdi. Girdi de bu paranın, açıklanmadığı için, şeffaf olmadığı için, MASAK para ile ilgili soruşturma, kovuşturma ve vergi incelemesi yapılamadığı için; kuşkulu bir para. Kaynağı belirsiz, o kesin de. Net hata noksan kaleminde gösteriliyor ama bu para, konusu suç olan para da var, bunun içinde. Bunu inkar etmiyorlar. Para gelsin de nereden gelirse gelsin. Olmuyor kardeşim, öyle olmuyor.

'Türkiye de mafya cennetine dönüşüyor'

Temiz para kaçtıktan sonra ne oldu? Yabancı mafya ve çeteler Türkiye’de birbirlerini infaz ederek, pastadaki paylarını büyütmeye başladı. Savaş başlattılar, nerede? Türkiye’de. Kim? Azeri, Rus, Özbek, Sırp, Alman mafyası. Aklınıza kim gelirse. Kara para cenneti var dünyada bilinen. Adalar filan var. Türkiye de mafya cennetine dönüşüyor. Mafya patronlarının, mafya çete liderlerinin çöktüğü bir ülke haline geliyoruz. Bunun bedelini de uyuşturucu batağına saplanan gençler ve aileleri ödüyor.

'Bay Kemal ne susar, ne korkar'

Bunların hesabını veremeyenler, milletin yüzüne bakamayanlar, bunları dile getiren CHP ve Bay Kemal’e karşı, devletin kurumlarını, devletin polisi ve jandarmasını kalkan yapıyorlar. Başka? Üç hafta önce Meclis’ten çıkan ucube sansür yasası ile Bay Kemal’i susturmaya çalışıyorlar, topluma da gözdağı veriyorlar. Benim bildiğim Bay Kemal ne susar, ne korkar. Sansür yasası üzerinden kamuoyunu yanıltıcı bilgi, toplumu endişe edici bilgi diyerek, TCK’ya göre ceza istemek, Bay Kemal’i susturmaz.

'Kasım sonunun herkes beklesin'

Peki Bay Kemal ne yapacak? Bay Kemal verimliliğe dayalı yenilikçi bir ekonomi modelini Türkiye’ye kazandıracak. Ya kazandıracak ya kazandıracak. Dünyadaki yenilikçi kaynakları hızla kendine çeken bir Türkiye’yi Bay Kemal inşa edecek. Refah seviyesinin arttığı, gelirin tablana yayıldığı, sosyal adaletin tesis edildiği bir Türkiye; Bay Kemal’in hayalidir ve mümkündür. Kasım sonunun herkes beklesin. Bay Kemal ve ekibi bizler, çok güçlü bir yol haritası üzerinde tüm yönleri ile çalışıyoruz. Kasım sonu en geç aralık başında Türkiye, Bay Kemal’in ve ekibinin üzerinde çalıştığı bu büyük projeyi aziz milletimiz ile paylaşacak, sağlam temelli ve gerçekten neyi, nasıl ve hangi kaynakla yapacağımızın çok şeffaf bir şekilde ortaya koyulduğu bir tablo ile Bay Kemal Türkiye’nin karşısında olacak. Çok önemli açıklamalar, değerlendirmeler yapılacak. Biraz bekleyelim.

'Bunu hiçbir diktatör yapmamıştır'

Devlette çürüme bütün hızıyla sürüyor. Belli oldu ki Erdoğan seçim kampanyasını onun tabiri ile AK kadrolarla değil de devletle yürütecek. Bunun somut uygulamaları da hayata geçmeye başladı. Bir, iki gündür medya ve bizim gündemimizde Polis Akademisi’nde AK Parti marşının çalınması, devlette çürümenin açık bir işaretidir. Devletin artık parti devleti olduğunun, o kisveye büründüğünün açık delilidir. Allah’tan korkun lise öğrencilerimizi teknoloji fuarına götürüyoruz diye, ‘İlk oyum AK Parti’ye, ilk oyum Erdoğan’a’ kampanya toplantısına götürmek, istismardır, suistimaldir, kandırmaktır. Bunu yapan devletin en üstündeki zat. Yazık, çok yazık. AK Parti’nin Türkiye Yüzyılı sloganı RTÜK tarafından tüm televizyon ve radyolara zorunlu kamu spotu olarak yayınlatılıyor. Bunu hiçbir diktatör yapmamıştır herhalde. Yatıysa da Hitler, Musolini filan yapmıştır. Böyle bir şey olabilir mi? Bu nasıl bir devlet, nasıl bir kafa. RTÜK’e ne demeli? Bu dalkavukluğun dik alası. Şeddelisi. Bir anayasal kurumun başındasın be adam, bu kadar partizanlaşabilir misin? Böyle bir şey olabilir mi? Bunların hesabının sorulmayacağını mı zannediyorsun.

'Özgürleşmenize yedi ay kaldı'

Suç işleri bakanı kaymakam ve valilere AK Parti’nin Türkiye Yüzyılı sloganını ezberleyin, içselleştirin diyor. Bu mealen şudur, ezberleyin ve ezberletindir. Kim söylüyor, İçişleri Bakanı, kime söylüyor vali ve kaymakamlara. O vali ve kaymakamlara söylüyorum, sesleniyorum. Özgürleşmenize 7 ay kaldı. Devletin valisi, kaymakamı olduğunuzu unutmayın. 7 ay sonra özgür olacaksınız, suça bulaşmayın. Size kanunsuz emir verenlerin makamı ne olursa olsun, bu emirlerini dinlemeyin.

4,5 milyon aile sosyal yardıma muhtaç hale gelmişse...

2002’de Türkiye’yi devraldığımızda 1 milyon aile sosyal yardım alıyordu, şimdi 4,5 milyon aile sosyal yardım alıyor diye bir iktidar övünüyorsa, eyvah ki eyvah. Bu sosyal yardım Erdoğan ile başlayan bir şey değil. Özal, FAKFUK Fon ile başlayan bir şey. Öteden beri yapıla geldi. Biraz arttı. Şimdi bizim belediyeler en çoğunu yapıyor. Ama Türkiye’de 4,5 milyon aile. Bu nereden baksan 20 milyon nüfus demektir, sosyal yardıma muhtaç hale gelmişse eyvah ki eyvah.

'‘Biri başbakanımız, biri gönlümüzün efendisi’ demiş'

Fotoroman, fetöroman… Sayın İçişleri Bakanı, 32 adımda fetöroman, belgesel mi dedi, ne dedi. Kitap hazırlamış. Kırmızı dosyayı da böyle elinde sallıyor. Şimdi, şunu çok iyi herkes hatırlayacak. AK Parti FETÖ ile ilişkisini 17-25’ten sonra kesti. Çok ilginç bir şey oluyor burada. Bu 17-25’ten önce Erdoğan’a göre 17-25 Aralık darbesi diye bilinen hikayeden bir ay önce, bakın fotoroman neler söylemiş. Çırpınmış adam. Aman ara bozulmasın. 23 Kasım 2013’te söylemiş. 17-25’ten 28 gün önce. ‘Birlik ve beraberlikle bu yere geldik.’ Kastı, Fetullah Gülen’in altındaki kadrolar. Aramızı açmaya çalışıyorlar. Çatışma alanı ortaya konuluyor. Bu da yanlış oluyor, demiş. Buradan bir kavga çıkarmayalım demiş. Hem Erdoğan’a hem de FETÖ’ye yalvarmış. Birbirimizi üzmeyelim, demiş. Biri Başbakanımız, biri gönlümüzün efendisi demiş ya.

'‘Evet’ kampanyası yapmış, gönlünün efendisi istiyor diye'

Sonra ne olmuş? Daha geri gittiğimizde; beyefendi Demokrat Parti’de siyaset yaparken, 2010 referandumunda Demokrat Parti Genel İdare Kurulu toplanmış, bu referandum da ‘Hayır’ kampanyası başlatmış. Demokrat Parti’de önemli bir figür olarak beyefendi, kaynağı belirsiz para ile 20-30 il gezmiş. Evet kampanyası yapmış. Gönlünün efendisi istiyor diye. Nasıl olacak, bu tutarsızlığı neyle açıklayacak?

'Bir fetöroman yazıldı sayın soylu, hem de 10 ekim 2017’de'

Soylu deyince aklıma dört şey geliyor. Şantaj, iftira, kumpas, yasa dışı dinleme ve izleme. Mesela Ekrem İmamoğlu’nun MOBESE kayıtlarını servis etmek, yasa dışı dileme ve izlemedir. Mesela İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde 557 terörist var deyip, bir kişiyi bile hakimin önüne koyamamak; iftiradır. Mesela ayda 10 bin dolar mafyadan rüşvet alan milletvekili var demek, Erdoğan’a karşı bir şantajdır. Mesela Sezgin Baran Korkmaz için ne demişti? Yukarından aşağıya devlet operasyonu planladık. Yukarıda kim var? Onun üstünde kim var? Sezgin Baran Korkmaz’ın yurt dışı yasağını kaldırmayı, mal varlığından konan tedbiri kaldırıp yurt dışına göndermeyi yukarıdan aşağıya yaptığımız bir devlet operasyonu diye Meclis’te söyledi. Bence bu Erdoğan’a bir kumpastır. Anlar, anlamaz; ben onu bilmem. Bir fetöroman yazıldı Sayın Soylu. Sen yeni belge gösterme, dosya sallama. Hem de 10 Ekim 2017’de. TBMM’de 15 Temmuz darbe araştırma komisyonu kuruldu, çalıştı, çalışmaları engellense de çalıştı. CHP’nin ikinci muhalefet şerhinin içine konmadığı bir rapor da basıldı. Meclis matbaasında. Fetöroman o işte. Nerede rapor? Rapor yok ya. TBMM’den 15 Temmuz Darbe Araştırma İnceleme Komisyonu’nun raporu çalındı. Fetöroman o işte. Elinden geleni ardına koyma. O dosyayı sallamakla olmaz. Aç o dosyayı. Orada bir suç varsa ve sen bunu bekletiyorsan, zaten yeni bir suç işliyorsun.

'Pes, yazıklar olsun'

Neye güveniyor? Şuna güveniyor: Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Parlamento Büro. Grup Başkanvekilimiz Engin Özkoç, Süleyman Soylu hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na bir suç duyurusunda bulundu. Nedir içerik, derseniz. Şudur: Süleyman Soylu, Sayın Genel Başkanımıza ağzıma alamayacağım kadar ağır ifadeleri CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu için zikretti. Belgeli, kayıtlı. Hepsinin de kaydı var. Çok ağır şeyler var burada. Sonra savcı beye bak, savcı. Savcıya bak hizaya gel. Savcı bey şöyle diyor: Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hakkındaki iddiaların görevinden kaynaklanan eylemlerle ilgili olup, bakanlık görevi kapsamında bulunduğu… Pes, yazıklar olsun. Türkiye’nin ikinci büyük partisinin genel başkanına ağza alınmayacak hakaretleri edeceksiniz, toplumu kin ve nefrete sevk eden bir ton laf edeceksiniz, CHP il başkanlarının şehit cenazelerine alınmamasını talimat olarak vereceksiniz. Ettiğin küfürleri saymıyorum… Ey savcı, adını da vereyim. Hamza Yokuş. Sen nasıl savcısın? Soylu hakkındaki iddiaların görevinden kaynaklı olduğunu yazıyorsun. İçişleri Bakanı’nın görevi ana muhalefet partisinin genel başkanına küfretmek değildir. İçişleri Bakanı’nın görevi, CHP’li belediye başkanlarına kumpas kurmak değildir. AK Parti’ye oy vermeyen tüm ahaliyi terörist ilan etmek değildir. Uyuşturucu baronları ile kara para aklayıcıları ile fotoğraf çektirmek değildir.

'TCK'nın 13 ayrı maddesinde belirtilen suçları işlemiş bir içişleri bakanı'

Senin fotoğraf çektirdiğin kara para aklayıcısına sokaktaki polis müdahale edemiyor. Senin kripto para yolsuzluğunu yapan insana polis müdahale etmiyor. Hatta giderken kapıyı açıyor. Ne bu, suçluyu kayırma. TCK 283. Başka, tutuklu, hükümlü veya suç delilini bildirmeme. TCK 284. Ne bu? Ayda mafyadan 10 bin dolar alan milletvekili… Suç delilini bildirmeme maddesine giriyor bu. Türk Ceza Kanunu’nun 13 ayrı maddesinde belirtilen suçları işlemiş bir İçişleri Bakanı orta yerde duruyor. Nasıl olacak? Bu ülkenin iç barışı nasıl sağlanacak? Bu ülkede demokrasiden nasıl söz edilecek?

'Varlık fonu batmış'

Türkiye Varlık Fonu, borç üreten bir fon haline gelmiş, batmış. Demirel mi derdi, KİT’ler için, ‘kambur’ diye. Bu meteor çukuru olmuş. Soruyorum, BOTAŞ 18 milyar lira niye zarar ett?. ÇAYKUR 503 milyon lira niye zarar etti. Devlet Hava Meydanları İşletmesi 633 milyon niye zarar etti. Bu arada Varlık Fonu ne yapmış? Mart 2021’de 2 yıl vadeli olarak 1 milyar 250 bin Euro dış borç almış. Bunların hepsi baba gibi şirket, büyük şirket. Büyük KİT. Bunların eskiden bir, ikisi hariç patır patır kar ederdi. 1 milyar 250 milyon dışarıdan almış yetmemiş, 150 milyar lira da iç borçlanma yapmış. Varlık Fonu. Ne yapıyorsunuz kardeşim, nerede bunlar. Zaten 2026’de devlete kendiliğinden dönecek olan Türk Telekom için de 1 milyar 650 bin dolar ödemiş. Böyle şey olur mu? Meclis Başkanımız, kanunu daha önce gösterdim. Bu kanunun üçüncü maddesine göre ekim ayında Meclis’e hesap verecek. Vermiyor, Meclis Başkanı da göz yumuyor. Neden, TBMM’nin denetim yetkisine ihlal var, Meclis’i yok sayma var.

'Ekonomi uçmadı, battı'

Bu Varlık Fonu’nu kurarken dediler ki ‘Ekonomi uçacak’. Uçmadı. Ekonomi battı. Bu şirketlerin hepsi meteor çukuruna düştü. Bankalar hariç. Bankalar niye, vatandaşlardan yüksek faiz ile alıyor parayı. Şirket varlıklarını büyütecekti, hiçbir şey olmadı. Bu şirketlerin yönetiminde kim var? Bu yönetim kurulu üyeleri genellikle AK Parti’nin eski milletvekilleri, AK Parti’nin üst düzey yöneticilerinin birinci veya ikinci dereceden akrabaları, AK Parti’den milletvekilliği ya da belediye başkanlığı adaylığı ya da aday adaylığı yapan insanlar.

'KİT’ler 2021’de 20 milyar 609 milyon zarar etmiş'

Cumhurbaşkanlığı 2023 yılı yıllık program. Strateji ve Bütçe Başkanlığı… Burada bir tablo var. Saraydan gelen tablo. KİT’ler hakkındaki özet bilgiler var. Özel bankalar patır patır kar ediyor da ama toplamda Türkiye’de KİT’ler, büyük çoğunluğu Varlık Fonu’na devredilen liste ne olmuş biliyor musunuz? 2021’de 20 milyar 609 milyon zarar etmiş. Çok filan demeyin. Buna dünden razıyız. 2022’de Cumhurbaşkanlığı böyle öngörmüş, hesap yapmışlar 499 milyar 862 milyon zarar. 2023 için, hani hedef 2023 deyip dururdu ya Tayyip Bey hep, bu KİT’ler peşinen 325 milyar 723 milyon zarar. Zarar efendi zarar. Bu ne ya? Böyle ülke olur mu? Böyle devlet yönetilir mi?”

Engin Altay, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını da yanıtladı. AKP’nin anayasa değişikliği teklifi ile ilgili soru üzerine Altay, şunları söyledi:

“Tam olarak şunu söyledim: Onlar bize dediler ki ‘Bir Anayasa değişikliği düşüncemiz var. Size ete kemiğe bürünmüş bir teklifle gelmiyoruz, bunu saygısızlık kabul ederiz. Oturalım beraber yapalım.’ Biz de dedik ki ‘Bizim verilmiş bir kanun teklifimiz var. Bunun arkasındayız, gelin bunu kanunlaştıralım. Ülke seçime giderken seçime 7 ay kalmışken, bir Anayasa değişikliği olmaz. Doğru değil. İki, temel hak ve özgürlükler referandum konusu olamaz. Düşüncemiz yaklaşımımız budur’ dedik. ‘Peki siz içinde olmasanız da biz hazırlarsak ne yaparsınız?’ Ya doğru değil. Doğru bulmuyoruz. Ama siyaset müzakere işidir, hazırladığınız teklife bakarız, kararı partinin yetkili kurulları verecektir. Ben parti adına karar veremem. İşin içinde olmayız kararı da partimin kararıdır.”

Altay, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Almanya’yı da ziyaret edeceğini aktardı. Altay, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin açıklamalarını da şöyle değerlendirdi:

“Epistemolojik kopuş yaşamış. Güldür Güldür Şov reyting rekorları kırıyor sayesinde. Ama şunu da söyleyelim. Nebati doları 2 aydır 18’de tutmak için kaç lira sattığını söylesin. Bir de şunu söylesin. Allah aşkına. 1 milyon parası var, Tuncay Beyin. Bankaya yatırıyor, kur korumalı mevduat ile. 3 ay sonra vade doluyor. Tazeliyor bir 3 ay daha, sonra bir daha tazeliyor. Etti 9 ay. 9 ay sonra banka Tuncay Beye 1 milyon 581 bin lira veriyor. Bu paranın sadece 125 bin lirası bankanın yasal vermek zorunda olduğu faiz. 456 bin lirası hazineden ödenen para…E bu vesile ile 194 milyar para ödedin ya. EYT’yi çıkaralım derim yapmasın, gelir vergisi dilimlerinde düzenleme yapalım derim yapmazsın. Ama zenginin zenginliğini korumak için 194 milyar lira ödedin. Müsaade et de 190 milyar, Merkez Bankası’ndan sattığın dolarlar hariç. Bir yandan Merkez Bankası’ndan dolar satacaksın, bir yandan da 190 milyar lira ödersen, müsaade et de dolar da 18 lirada duru versin canım.”

Katıldığı televizyon yayınında elindeki kırmızı dosyayı gösteren İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Bu bir FETÖ roman. Kılıçdaroğlu'nun FETÖ ilişkisini ortaya koyan. 32 basamak bir FETÖ ilişkisi" ifadelerini kullanmıştı.

Kaynak:ANKA Haber Ajansı