Akşener market fiyatlarını tek tek saydı: Haram zıkkım olsun!

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, bir yıl arayla marketteki gıda ürünlerinin geldiği fiyata dikkat çekti. 'Derin yoksulluk' çalışmalarında karşılaştıkları vatandaşları anlatan Akşener, iktidara "Kimsesizlerin kimiydiniz öyle mi! Haram olsun, zehir zıkkım olsun! Yazıktır!" dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu. Akşener, Altılı masanın geçtiğimiz günlerde açıkladığı Anayasa değişikliği önerisiyle ilgili "Sayın Erdoğan'ın dediği gibi "Bunlar daha iyi günlerin" daha yeni başlıyoruz" ifadelerini kullandı.

Marketteki ürün fiyatlarının bir yılda geldiği seviyeyi anlatan Akşener, TÜİK'e tepki gösterdi. Bir dizi ürünü göstererek son fiyatlarıyla ilgili bilgi verdi.

Uzunca bir süredir 'derin yoksulluk' adı altında çalışmalara bizzat katıldığını açıklayan Akşener, halkın yaşadığı açlık ve yoksulluğa dikkat çekerek "Kimsesizlerin kimiydiniz öyle mi! Hadi be! Yoksullukla mücadele için gelmiştiniz dimi! Hadi be! Siz bugün ayrıcalıklı bir sınıf yarattınız, Furkanlar, Haticeler ağlarken siz pudra şekeri çeken, acayip arabalara binen, tuhaf pantolonlar giyen, tuhaf ceketler giyen, kocaman altınlar, pırlantalar, zevksiz kolyeler takan, tuhaf tıraşlı, tuhaf sakallı gençler yarattınız! Yazıklar olsun! Haram olsun, zehir zıkkım olsun! Yazıktır!" dedi.

Akşener'in konuşmalarından satır başları şöyle:

Pazartesi günü altı siyasi parti olarak Anayasa değişikliği önerimizi paylaştık. Yargı'yı bağımsız, Meclis'i güçlü, Yürütme'yi de istikrarlı hale getirmek için ortaya koyduğumu bu önemli çalışma ülkemizin kalkınması yolunda atacağımız adımları tariflerken istibdada karşı hürriyetin sesini savunuyor.

Meclisin etkin denetimi deyince iktidardakileri bir rahatsızlık alıverdi. Temel hak ve hürriyetlerin, hürriyeti sınırlamanın istisna olduğunu görünce tedirgin oldular. Hayvan haklarının ilk kez Anayasal güvence altına alındığını görünce mutsuz oldular.

'Bunlar daha iyi günlerin'

Sayın Erdoğan'ın dediği gibi "Bunlar daha iyi günlerin" daha yeni başlıyoruz. Bu arkadaşlara daha çok panik atakları yaşatacağız. Bu vesileyle Anayasa değişikliği çalışmamızda emeği geçenlere teşekkür ediyorum. İstibdadın bitişine az kaldı, hürriyete az kaldı.

Boğaziçi Üniversitesi'ndeki dekan atamaları

Liyakatsizliğin, keyfiliğin bir başka örneği de Boğaziçi Üniversitesi'nde yaşanıyor. Üniversitemiz sarayı aratmayan ucube bir yönetim anlayışına sahne oluyor. 18 Ocak 2022'de üç fakültenin seçilmiş dekanları görevden alındı. Ardından 4 Mart 2022'de üniversiteyle alakası olmayan üç akademisyen tepeden indirmeyle üç fakülteye dekan olarak atandı. Bu kişiler akademisyen bile olmadıkları üniversitede dekan oldular.

Geçtiğimiz ekim ayında iktisadi ve idari bilimler fakültesinde işletme bölümünün seçilmiş başkanı görevden alınıyor, tepeden inme dekan da kendisini bölüm başkanı olarak atıyor. Bu kasım ayında ekonomi bölüm başkanı da aynı şekilde görevden alınıyor. Ekonomi bölümünde aynı dekan yine, tamamen hukuksuz şekilde kendisini buraya da atıyor. Böylece Türkiye'nin en yüksek puanlı ekonomi bölümüne 'ben aslında ekonomistim' diyerek saray sakinlerinden alıştığımız buram buram cehalet kokan bir özgüvenle vekaleten bölüm başkanlığı yapıyor.

Bu dekanın görmedim ben resmini muhtemelen gözünde ışıklar var. Bu sayede içerisinde 3 bölüm olan iktisadi ve idari bilimler fakültesinin iki bölümüne bu her konunun uzmanı dekan arkadaş vekaleten başkanlık yapıyor. Bu arkadaşın alanı siyaset bilimi ve uluslararası ilişkilermiş. Kendi alanına bir türlü başkan kendi kendini atamıyor. Çünkü bu dekan arkadaş kendisini siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler bölümüne akademisyen olarak atatmak için uğraşıyor. Bu yüzden de göze batmamak için bu bölüme vekaleten başkanlık yapmıyor. Çünkü esas amacı asaleten başkan olmak.

Bu durum ülkemizdeki her gelir grubundan en parlak çocuklarımızın alınlarının teriyle girdiği, saygın bir üniversitemizin düşürüldüğü durumun özetidir. Bu arkadaşa işgal ettiği dekanlık ile başkanlıklara çok alışmamasını tavsiye ediyor. İçinde bulunduğumuz dönemde hesap gününün çok yakın olduğunu hatırlatmak istiyorum. İki yılı aşkın süredir maruz kaldıkları hukuksuzluk karşısında, demokratik ve özerk üniversite hayalinden vazgeçmeyen Boğaziçi Üniversitemizin tüm akademisyen ve öğrencilerine yanlarında olduğumuzu söylemek istiyorum, siz merak etmeyin. Türkiye güzelleşecek.

'Erdoğan'a bayilik'

Sayın Erdoğan'ı zamanında Sayın Abdullah Gül'e yapıldığı gibi, bir vakıf kanalıyla öğrencilerin yurt dışına, Türkiye'deki eğitime katkıda bulunan muhafazakar hassasiyeti yüksek bir vakıf kanalıyla, Sayın Erdoğan da Sayın Abdullah Gül gibi yurtdışına gönderilseydi Boğaziçi bunları yaşamayacaktı. Aynı yıllarda bir arkadaşımızı yurtdışına gönderip okumasına vesile olunurken, Erdoğan'a bayilik verince böyle oldu, her şey gençlikte gizli.

Merkez Bankası nihayet faizi tek haneye indirdi. Sayın Cumhurbaşkanı'nın yüzü gülüyor. Bizim ekonomistler gülmüyor yalnız. Bir kez daha gördük ki, Merkez Bankası'nın politika faizinin düşük olması bir tek Erdoğan'ı mutlu ediyor. Dolayısıyla bundan sonra politika faizine 'Erdoğan faizi' diyebiliriz.

Bay Kriz'e göre sıra enflasyondaymış. En son 'merak etmeyin o da inecek' dedi. Enflasyon 'martta düşecek' dedi olmadı, nisanda olmadı, mayısta olmadı. Şimdi artık tarih bile veremiyor. 'Üç vakte...' edebiyatıyla konuyu geçiştirmeye çalışıyor.

'TÜİK ve ürün fiyatları'

Tayyip Bey'i üzmeyen TÜİK'in katkılarını da saymazsak olmaz, ne çektiler be, Tayyip Bey'i mutlu etme yolunda çok başkan eskittiler. Sonbaharda düşen yapraklar gibi birer birer döküldüler, adaya teker teker veda ettiler.

Ve en sonunda TÜİK de çareyi her şeyi gizlemekte buldu. Mayıs 2022’den beri ayrıntılı veri açıklamayı durdurdu. Şimdi de hummalı bir biçimde baz etkisiyle hesap oyunlarıyla milletimize enflasyon düştü masalları anlatmaya hazırlanıyorlar. Ama yemezler! Milletimiz artık son derece açık ve net bir şekilde görüyor ki; Bu iktidar artık ülkemizi yönetemiyor.

Milletimiz artık markete gitmek bile istemiyor. Neden biliyor musunuz? Çünkü parasının yetip yetmeyeceğini bilemiyor. Çünkü kasada mahcup olmaktan çekiniyor. Çünkü aldığı ürünleri iade etmek zorunda kalmaktan korkuyor.

Ama biz bu gerçekleri dile getirdikçe iktidar bize; 'Abartıyorsunuz' diyor. 'Yaygaracılık yapıyorsunuz' diyor. 'Yalan söylüyorsunuz' diyor. O yüzden gelin şimdi hep beraber enflasyon sepetindeki gıda ürünlerinin son 1 yıldaki fiyat artışlarını inceleyelim. Üstelik öyle her marketin değil süper indirimli üç harfli marketlerin fiyatları üzerinden gidelim.

Bakalım yalan mı söylüyormuşuz? Bakalım abartıyor muymuşuz? Bakalım yaygara mı yapıyormuşuz?

Mesela, her evin vazgeçilmesi sütün 1 litresinin fiyatı 2021 yılının kasım ayında 7.13 lirayken, 2022 yılının kasım ayında 15.5 liraya çıkmış. Bir yıllık artış oranı yüzde 117.4 olmuş. Mesela, bir kiloluk beyaz peynirin fiyatı 2021 yılının kasım ayında 32.89 lirayken, 2022 yılının kasım ayında 85.80 liraya çıkmış. Yani bir yıllık artış oranı yüzde 160.9. Mesela 1 kilo yoğurdun fiyatı; 8,74 lirayken, 17,98 liraya çıkmış. 1 yıllık artış, yüzde 105,6.

'İktidarın mumu seçime kadar'

Bakar mısınız şu işe?... Ne demişler? Yalancının mumu yatsıya kadar… Hal böyleyken iktidarın mumu da artık seçime kadar! Giderayak sönmekte olan iktidar mumunun cılız ışığında; Durmak yok yalana devam Sayın Erdoğan! Durmak yok masala devam Sayın Erdoğan!

Öyle anlaşılıyor ki cumhuriyetimizin 100. yıl bütçesi, AK Parti hükümetinin de veda bütçesi olmuş. Yandaş müteahhitlere 102 milyar lira ödenek koydu. KKM ödemeleri de aynen devam etti. İşte size AK Parti'nin bütçe anlayışı. Bay Kriz'in tek amacının ekonomiyi seçime kadar sürdürmek olduğu anlaşılıyor. Bu bütçede, çiftçi, emekli, emekli, öğrenci, EYT'li yok. Bu bütçede millet yok millet. Saçma sapan politikalar nedeniyle KKM ile üst gelirliye milyarla ödemekten kaçınmayan iktidar çiftçiye 54 milyar ödeyecek.

İktidarın bütçe açıklamaları

Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarihinde daha ciddiyetsiz, beceriksiz bir iktidar daha görülmemiştir. Vatandaşın cebine böylesine göz diken bir iktidar daha görülmemiştir. 2023 yılı bütçesi de bu gerçeği yansıtıyor. Biliyorsunuz bütçe 17 Ekim'de Meclis'e sunulmuştu. Ben de kapsamlı bir değerlendirme yapmıştım. Bay Kriz ve arkadaşlarını ne kadar öngörüsüz olduğunu, rakamlarla ifade etmiştim. 2022 bütçe harcama büyüklüğünün 1 trilyon 751 milyar lira olması planlanmıştı. Şimdi ise, iktidar, bunun, 3 trilyon 134 milyar lira olacağını söylüyor. Yani, yıl sonu itibariyle, bütçe; başlangıç miktarının, neredeyse iki katına çıkıyor. 79 yıl aradan sonra Bay Kriz, ülkemizde ikinci dünya savaşı şartlarını yaşatmış bulunuyor. Bu olağanüstü başarısızlıktan ötürü AK Parti kadrosunu alkışlıyorum.

'Önergelerin tamamı reddedildi'

2023 yılı bütçesinin, Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeleri 25 Kasım itibariyle sona erdi. İYİ Parti grubu olarak, milletimizin farklı ihtiyaçlarının, karşılanması amacıyla tam 26 önerge verdik. Mesela; EYT sorununun, tüm hak sahiplerini kapsayacak şekilde, çözülmesi amacıyla, 100 milyar liralık, bütçe önergesi verdik. Mesela; internet alt yapımızın güçlendirilmesi ve internet erişimi olmayan, hiçbir hane kalmaması için 3 milyar lira istedik.

Mesela; KOBİ'lere destek ödemesi yapılması için 10 milyar lira talep ettik. Mesela; esnaf ve sanatkârlarımıza, aylık 2000 lira destek verilmesi için 48 milyar lira bütçe ayırın dedik. Mesela; kaçak göçmen ve sığınmacıların, sınır dışı edilmesi için geri gönderme merkezleri inşa edilip, gerekli planlama yapılsın diye 10 milyar liralık bütçe önerdik. Mesela; köprü ve otoyollardan, garanti geçişler için, yandaş şirketlere ödenmek üzere ayrılan, 53 milyar liranın da, bütçeden düşürülmesini talep ettik. Ez cümle; sağlık çalışanlarımızdan, öğretmenlerimize kadar, çiftçilerimizden, şehitlerimize ve ailelerine kadar, milletimizin yaşadığı, birçok sorunun çözümü için, bütçe önergeleri verdik. Tahmin edeceğiniz gibi, istişareden, demokrasiden, nasibini almamış, Cumhur İttifakı milletvekilleri, bu önergelerin tamamını reddetti.

'Bay Kriz'in amacı ekonomiyi seçime kadar yüzdürmek'

Bizim milletimiz için verdiğimiz önergelerimizin, tamamı reddedilirken, KÖİ projeleri için, yandaş müteahhitlere 102 milyar lira, faiz giderleri için de, 566 milyar lira ödenek koyuldu. Miktarını kimsenin bilmediği, kur korumalı mevduat ödemeleri de aynen devam edecek. İşte size AK Parti’nin ‘millet odaklı’ bütçe anlayışı… Gerçekten ibretlik.

Bay Kriz'in tek amacının ekonomiyi seçime kadar yüzdürmek olduğu anlaşılıyor. Israrla ve inatla sürdürülen yanlış politikaların bedeli fakirleşmeyle bu millete ödeniyor. Bu bütçede millet yok millet...

'Haram olsun, zehir zıkkım olsun!'

AK Parti'nin 'veda bütçesi'nden öğrencilerimiz de nasibini alıyor. KYK burs ve kredileri düşük artırılarak öğrenciler mağdur ediliyor. Burada araya girip bir saptama yapmak zorundayım. Biz uzunca bir süredir derin yoksulluk çalışıyoruz. Şu anda aranızda bulunan birçok arkadaşımızın kendi imkanları içinde oluşturduğu bir fon, derin yoksulluk fonu... Kitap, kırtasiye anlamında eksik gideriyoruz. Burs vermeye gayret ediyoruz. Okul forması alamıyor aileler. Kırık buzdolabının içerisinde sadece hoşaf buluyorum hoşaf. Bu ailelerin anneleri, öğlen yemeğinde çocuklarının yanına bir poğaça, bir elma koyamıyor. Bu bilginin bir çıktısı olarak adına 'rüzgar gülü' dediğimiz öğrencilere ilkokul, okul öncesi, orta okul ve lise talebelerine ücretsiz sabah kahvaltısı ve öğle yemeği önerisinde bulunduk, 'biz iktidar olduğumuzda yapacağız, ama durum vahim siz yapın' dedik. Çünkü nesli kaybediyoruz. 15 yaşındaki çocukların büyük çoğunluğu obez, protein almadıkları için. Demre belediyemiz, bir öğün yemekle Demre'de bir pilot uygulama olarak hayata geçirildi. Ne oldu biliyor musunuz? O çocukları açlığa mahkum eden bir karar alındı. O kara Milli Eğitim Müdürlüğü eliyle kaymakamlık tarafından Demre belediyemizin yaptığı çocuklara verilen bu yemek yardımı yasaklandı. Kimsesizlerin kimiydiniz öyle mi! Hadi be! Yoksullukla mücadele için gelmiştiniz dimi! Hadi be! Siz bugün ayrıcalıklı bir sınıf yarattınız, Furkanlar Haticeler ağlarken siz pudra şekeri çeken, acayip arabalara binen, tuhaf pantolonlar giyen, tuhaf ceketler giyen, kocaman altın mıdır, pırlantalar, zevksiz kolyeler takan, tuhaf tıraşlı, tuhaf sakallı gençler yarattınız! Yazıklar olsun! Haram olsun, zehir zıkkım olsun! Yazıktır!

'Bodurluk başladı Erdoğan'

Yarattığınız nesil, milyon dolarlık teknelerden iğrenç fotoğraflar atarken sosyal medyalarına, adı Enes, adı Furkan, adı Ecrin... Bunlar aç yatıyor. Tekrar söylüyorum, bunlar bu dönemde doğmuş ama kemikleri sayılan çocuklar. Okullarda beslenme çantası olmayan ama beslenme çantasından iyi kötü bir şey çıkaran diğer arkadaşlarına imrenerek bakan, tuvaletin çeşmesinden su içip açlığını gideren çocuklar. Sayın Erdoğan ne yapıyorsun, ne yapıyorsun! Sen açlığın ne olduğunu bilirsin, bilirdin! Unuttun! Sofraya tek çeşit yemek koyup kendi kaşık uzatamamış, çocuklarım doysun diyen annenin hassasiyetini bilirdin Sayın Erdoğan! Çocukların yemeğini nasıl iptal ettirirsin Sayın Erdoğan. Bodurluk başladı Sayın Erdoğan. Boyları uzamıyor çocukların. Anlatamam o girdiğim o evlerdeki durumları. Günahtır ya. Bir tarafta zenginlikten, şımarıklıktan gözümüzün içine sokar gibi davrananlar, diğer tarafta açlık çeken çocuklar...

Konya'daki köpek katliamı

Uzun süredir, sahipsiz sokak hayvanlarıyla ilgili haberleri, endişeyle takip ediyoruz. Bu mesele, ülkemiz için, artık çok ciddi bir sorun hâline geldi. Bu sorun; gün geliyor, masum çocuklarımızı tehlikeye atıp, canlarına mal oluyor, gün geliyor, sessiz canlarımızın, canice katledilmesine sebep oluyor.

Buradan açıkça ilan etmek istiyorum: Bizim; 11 yaşındaki Mustafa’mızının, hayatını kaybetmesine de; Geçtiğimiz hafta, Konya’daki barınakta yaşanan vahşete de; zerre tahammülümüz yoktur.

Bizim için, buradaki esas mesele; “yaşam hakkının“ ihlalidir. Nasıl ki tüm insanların, onurlu bir yaşam hakkı varsa; O insanlarla aynı dünyayı, aynı toprağı, aynı havayı paylaşan tüm canlıların da, onurlu bir yaşam hakkı vardır.

Erdoğan örnek göstermişti

Dolayısıyla bizim anlayışımıza göre; mesele, 'yaşam hakkı' olunca, devlet de, bu konuya duyarsız kalamaz. Sokaklarımızın, milletimiz için, güvensiz hâle gelmesine de, barınaklarımızın, işkence merkezlerine dönüşmesine de, razı olamaz. Ancak; devlet yönetmekten, bihaber olan bu iktidar, bu konuda da, tüm beceriksizliğini gözler önüne seriyor. Hatırlayın; 18 Kasım’da, Sayın Erdoğan, bir açıklama yapmıştı. Demişti ki; 'Sahipsiz sokak hayvanlarının yeri, sokaklar değil, barınaklardır. Belediyeler, barınaklar inşa ederek, başıboş sokak hayvanlarını toplamalı. Konya Büyükşehir Belediyemizin, çok örnek bir çalışması var.'

Bu açıklamadan, tam 1 hafta sonra, Sayın Erdoğan‘ın, örnek gösterdiği, Konya Sahipsiz Hayvan Bakımevi ve Rehabilitasyon Merkez’inde, korkunç bir vahşetin, görüntülerine şahit olduk. Eminim ki, birçoğunuz, benim gibi, o işkence görüntülerini, izlemekte bile zorlandı. İnsanlıktan nasibini almamış, vicdansız bir caninin, yaptıkları karşısında, hepimizin yüreği sızladı. O sessiz hayvanlara, işkence eden vicdansızları, kendilerine emanet canlıları, açlıkla sınayan kalpsizleri, buradan, bir kez daha lanetliyorum. Allah her birini ıslah etsin!

'Köpeğe boğarak işkence'

Sarıyer'de sosyal medyaya düşen bir sokak köpeğinin üzerine oturup boğazını sıkıp öldürmeye çalışan gençten bir şahsın videosu yayınlandı. Bazı yerlerde 'taciz, istismar' diye geçiyor. Net bir şekilde, kedi ve köpeklere tecavüz eden erkeklerin görüntüleri geliyor. Bunlara baktığımız zaman, o gün o kedi-köpeğe tecavüz eden yaratığın, yarın bizim küçük çocuklarımıza aynı şeyi yapmayacağını kimse söyleyemez. Hayvanlar üzerinde denenen pek çok adiliğin daha sonra çocuklara ve kadınlara uygulandığını psikologlar ve sosyoloji söylüyor. Hayvan, ilk adım. Hayvana karşı yapılan o iğrençlik ilk adım.

Birincisi, ceza yasasında bunların kabahatler kanunu şeklinden çıkartılıp, ceza yasasına konuşmasıdır. Para verip kurtulacağını düşünmemelidir! Hapis yatacağını bilmelidir, caydırıcılık sağlanmalıdır. Biliyoruz ki; Bu caniler için, yürekleri soğutacak bir cezai yaptırım, maalesef kanunlarımızda yer almıyor. Üstelik iktidar da, her zaman olduğu gibi, olay yaşandıktan sonra, “gereken tedbirleri aldık” demenin, ötesine geçemiyor.

Hatta; devlet yönetmenin, gereğini yerine getirerek, bu konuya son verecek netlikle, somut adımlar atacağına; yine, insanlarımızı, birbirinin karşısına dikerek, işin içinden sıyrılmaya çalışıyor. Ciddiyetsiz açıklamalar, bilinçsiz yönlendirmelerle, milletimizi, düşman kamplara ayırıyor.