
İsmail Pehlivan
Zulüm… Ve Yezid… Ve Colani… Ve Kerbela!
“Bulutlar, mâtem donunu giyer;
yağmur, gamıyla tufan koparır
Gökler mâteme boyanır,
gün karalar giyer
ve ay parlaklığını kaybeder
Gökler boyandı mateme
Güneş ve ay hasretle yüzünü yırtar,
yer ve gök ağlar
Feleğin beli bükülür ve yıldızları dökülür
Hz. Hüseyin’in şehit edilmesine deryalar acırken
akarsular taşlarla dövünür ” (günümüz Tükçesi ile)
Safi (16. Yüzyıl)
Zalim Yezidlerin mazlumlara hayatı dar eden tarihi yeni değil. Bu tarih, Şam Valisi Muaviye döneminden bu yana güncelliğini korumaktadır. Bugün de Emevi kalıntısı Yezidler, Suriye’de masum Alevi halkına Kerbela’yı yaşatmaya devam ediyor. Zalimin zulmü ile baş edemeyen canlar tüm dünya halklarından medet bekliyor.
Emevi Devleti Dönemi’nde (661/750), Hz. Peygamber ve Ehl-i Beyt’in İslam inancının uygulamalarından uzaklaşan ve kendine özgü Siyasal İslam kültür anlayışı egemen kılındı. Günümüz de benzer şekilde birçok ayrışmanın ve mezheplerin doğduğu son derece kritik ve katliamlarla anılan bir dönemdir.
680 yılında Emevi hanedanı İslam Halifesi zalim Yezid, iktidarının egemenliği uğruna, Kerbela’da Hz Muhammed’in torunu, Fatma Ana’nın evladı Şah Hüseyin ile 72 mazlumu katletti. Yezid, Ehl-i Beyt’e ve yoldaşlarına bir yudum suyu dahi yasaklamıştı. Susuzluktan dudakları çatlamış, dilleri kurumuştu. Yürekler yangın yeri…
Bir avuç da olsa bu zulme ve insafsızlığa boyun eğmeyen Ehl-i Beyt’e gönül verenler, Mervan soylu, Muaviye oğlu Emevi iktidarının Halifesi Yezid’in halifeliğine, despotluğuna, servetine, şöhretine ve iktidarına boyun eğmemişti.
Bugün de Suriye’de Aleviler bir yandan katledilirken diğer yandan aç susuz bırakılarak ölüme terkedilmektedir. Lakin yine de Cihatçı Selefi Hey'etu Tahriri'ş-Şam (HTŞ) iktidarına boyun eğmemektedirler; canları pahasına da olsa...
Aleviler ‘Dar’da… Aleviler sahipsiz… Aleviler yurtsuz… Yine de teslimiyet yok, biat yok…
İslam düşmanı Muaviye’nin annesi Hind bint Utbe nasıl ki İslam Peygamberi Muhammed Mustafa’nın amcası Hz. Hamza’nın bedenini yararak kalbini yemişse; bugün de aynı soyun soysuzları Suriye’de Alevilerin bedenini parçalayarak zulümlerine devam ediyorlar.
Selefi HTŞ teröristleri Alevilerin evlerini yağmalıyorlar. Kadın erkek, genç yaşlı, çocuk bebek demeden hepsini katlediyorlar.
Sokaklar kan gölü…
Katledilen canların bedenleri yol kenarlarında… Toplu mezarlar içinde canlar…
Canını kurtaran canlar sığınacak yer arıyorlar… Çareyi dağlara, ormanlara sığınmakta buldular... Bu kez HTŞ canileri ormanları da ateşe vererek katliamlarını sürdürüyorlar.
Eğer dünya halkları, gelişmiş sözde demokrasinin beşiği devletler tarafından harekete geçmezse, açlık ve susuzluk nedeniyle, susuzluğun Kerbela’sında savaşlar, göçler ve ölümler artacak ve insanlık açısından durum daha da vahim ve dayanılmaz bir hal alacaktır.
Yezidlik; “Masum Paklar”a, kadınlara, yani insanlığa zulmediyor!
“Masum Paklar ” en büyüğü 7 yaşında, en küçükleri de Fatma Ana’nın rahminde Halife Ömer’in tekmesiyle can veren Hz. Muhsin’in Emevi zihniyetinin Muaviye soylu Yezidleri tarafından zalimce ve hunharca katledilmesini ifade eden bir makamdır. Yani zalimin zulmüyle kıyılan bebelerin, çocukların masumiyetini anlatır.
Bugünün “Kerbela”laşan dünyasında çocukların masumiyeti ve kadınlar Cihatçı Selefi teröristlerinin saldırılarıyla karşı karşıya. Günümüz dünyasının her yerinde çocuklara yönelik, istismar, cinsel şiddet, çocuk emeğinin sömürülmesi ve çocukların temel haklarından mahrum kalmasının yaşandığını biliyoruz.
Çünkü Kerbela halen yaşıyor!
680 yılında Kerbela’da Ehl-i Beyt’in çocukları, kadınları ve Şah Hüseyin’in yoldaşları susuz bırakılarak katledildi.
Kerbela’nın bir mekânı yoktur; zalim ve zulüm hangi kara parçasında var ise orası KERBELA’dır.
Küresel Yezidlik vahşet, savaş ve şiddetle iktidarlarını sürdürüyor.
İmam Hüseyin’in zalimlerin zulmü karşısındaki boyun eğmeyen, diz çökmeyen duruşunu ve her nerede gam, keder, acı, zulüm yaşanıyorsa oranın Kerbela olduğunu unutursak, bugün globalleşen emperyalist dünyada “Kerbela”laşan zulümlere, vahşetlere duyarsız kalırsak insanlığımıza yabancılaşırız. Zalimin zulmünü kanıksarız.
Tüm dünya insanlığına sesleniyorum gelin Suriye’deki masum ve mazlum canları kıydırtmayalım. Bu dünya hepimize yeter de artar…