Fikret Bila
Ya tutarsa ekonomisi
Ekonomi politikamız Nasrettin Hoca’nın göle maya çalması gibi.
Kararlar “ya tutarsa” mantığıyla alınıyor.
İktidar faizi indirip doları yükseltirken kendini başarılı görüyor. “Ekonomik kurtuluş savaşı veriyoruz” gibi milli ve manevi bir söylemle Türk lirasının değer kaybetmesini başarının anahtarı olarak görüyor.
Merkez Bankası, borç aldığı dövizi satıp dolar inmeye, Türk lirası yükselmeye başlayınca iktidar kendini yine başarılı salıyor. Bu kez “dış güçlerin oyununu bozduk” diyerek alkış bekliyor.
Her durumda kendini başarılı bulan bir iktidar var!
“Dolardan bize ne, bizim paramız Türk Lirası’dır” denilmesinin üzerinden birkaç gün geçtikten sonra Türk Lirası dolara endekslendi.
İktidarın “milli icadımız” dediği “kur garantili mevduat” formülü sevinçle piyasaya sürüldü.
Sistem şöyle işleyecek:
“Dövizinizi bozdurarak mevduatınızı liraya çevireceksiniz. Veya lirayla mevduat hesabı açacaksınız. Mevduatınız en az üç ay vadeli olacak. Hesabı açtırdığınız gün Merkez Bankası’nın ilân ettiği kur kaydedilecek. Üç ayın sonunda aldığınız Türk Lirası faiz, dolar kurunun artışından düşükse aradaki farkı devlet hesabınıza yatıracak.”
Döviz hesabınızı bozmuşsanız bu farkı Merkez Bankası, mevduatınız zaten lira ise Hazine ödeyecek.
Bugüne kadar yansıyan bilgiler böyle.
Sistem şans oyunu oynar gibi.
Üç ay sonunda faizden daha fazla kazanmanız doların o tarihteki değerine bağlı. Eğer faizinden yüksek bir dolar kuru artışı varsa, kazanıyorsunuz. Yoksa faizle yetiniyorsunuz.
Bu arada hayati bir ihtiyaç olur da vadesinden önce paranızı çekmeye kalkarsanız hem faizden oluyorsunuz hem de parayı çektiğiniz tarihte dolar, hesabı açtığınız tarihteki değerinin altındaysa, düşük değer esas alınıyor ve ana paranızdan kesiliyor. Hem faizden oluyorsunuz hem bankaya koyduğunuz paranın bir kısmını kaybediyorsunuz.
Bir çeşit Zihni Sinir projesi gibi.
Tabii sizin vadenizin dolacağı günlerde, Merkez Bankası’nın kamu bankaları üzerinden şeffaf olmayan bir şekilde döviz satıp doların değerini düşürmeyeceğinin de garantisi yok. Veya başka bir atak yapıp yeniden 18 -20 liralara kadar yükseltmeyeceğinin de…
Şans artık…
Vatandaşı dolarla şans oyunu oynamaya teşvik etmek yerine ekonomi biliminin öngördüğü gibi en az enflasyon kadar faiz artırırsanız bu karmaşıklığa gerek kalmaz. Enflasyonun üzerinde faiz verirseniz dolar hesapları çözülür ve döviz de düşer.
Bugüne kadar Merkez Bankası’nın tebliği dışında bir düzenleme açıklanmadı. Hazineden ödeme yapılacaksa bunun kanunla bütçeye eklenmesi gerekir. Tabii Hazine’den yapılacak ödeme vergilerden, borç alınarak veya para basılarak yapılacak. Üç halde de tasarruf sahibinin zararını tasarrufu olmayanlar da dahil vatandaşlar ödeyecek. Şu ana kadar açıklanan sistemin hukuki yönü ve anayasanın eşitlik ilkesine aykırılığı ciddi bir sorun.
Tasarrufu olan vatandaşa dolar kuru üzerinden para kazanma veya kaybetme riskini yükleyen iktidar asıl sorunla ilgilenmiyor.
Örneğin ücretler nasıl korunacak?
İşçinin, memurun, emeklinin maaşının satın alma gücü nasıl güvence altına alınacak?
İktidarın böyle bir sorunu yok.
Çünkü enflasyonla mücadeleyi bırakmış durumda.
Merkez Bankası asli görevi olan fiyat istikrarını sağlamayı unutmuş görünüyor. Faizin düşürülmesi ve faiz karşıtı siyasi söylemle bir anda fırlayan doları döviz satarak indiriyor.
Bunu da daha uygulamaya girmemiş olan “kur garantili mevduat” formülünün başarısı olarak sunuyor.
Fiyat istikrarı, kalkınma, gelirin adil dağılımı, refahın halka yayılması gibi hedefleri olmayan, sadece faizle ve dolarla oynayan bir ekonomi modeli olamaz.
“Ya tutarsa” diye ekonomi politikası da olmaz.