İsmail Küçükkaya
Türkiye’nin Fotoğrafı
Yeni bir yıla gireceğiz. Bir parça umutlanacağız. Biraz iyimser duygulara sahip olacağız. Hayat bir kaç hafta olsun normalleşecek. Aralık sonu-Ocak başı. Neşelenip, en azından bir süre dertleri unutacağız. Hayatın coşkusunu, neşesini, müziğini, cıvıltısını hatırlayacağız. Değil mi?
YOK.
Olmuyor.
İzin vermiyorlar.
İki günde 12 şehit. 12 eve ateş düştü. Irak’ta 12 evladımızı kaybettik. Geride 12 ana, 12 baba, eş, kardeş…12 can, 12 yuva.
Büyük acılar içindeyiz. Telafisi olmayan, yeri doldurulamaz kayıplar içinde.
Unutturmuyorlar. Terörü unutturmuyorlar. Ölümü hatırlatıyorlar.
Oysa hayat güzel. Yaşatsalar. İzin verseler.
Peki nasıl tepki vereceğiz? Ne yapmalıyız?
Terör saldırısından sonra bir ses yükseldi:
‘MİLLİ YAS İLAN EDİLMELİ’
Sosyal medyada da bu tartışılıyor. İktidar duymuyor. Oralı olmuyor.
Bir de şehitlerin evlerinin fotoğrafı... Şanlı bayrağımızın asıldığı o evler hep birbirine benziyor değil mi?
Neden acaba?
Her şehit haberinden sonra söylemler aynı.
Açıklanan, imzalanan bildiriler de. Bunun sebebi ne sizce?
Evet; elbette halkımız da o acıyı yüreğinde hissediyor. O. GÜN. Önce 6 şehit fotoğrafını paylaşıp ‘BU MİLLET SİZİ UNUTMAYACAK’ yazdık, paylaştık. Ertesi gün 6 şehidimizin fotoğrafını da. Acaba öyle mi?
Unutmuyoruz değil mi? Hakikaten?
Onlar şehit; birer kahraman. Bizim evlatlarımız. Ya biz? Toplum olarak neyiz? Bu hikayenin neresindeyiz?
Adeta bir tiyatro. Roller dağıtılmış. Metinler ezberlenmiş. Kişi bunun dışına çıkmaya çalıştıkça bedel ödüyor. Her türlü bedel. Ruhen de.
Bir iklim.
Öyle bir iklimdeyiz ki…
Sorgulamak zor. Eleştirmek güç. Kelimeler yetmiyor. Kıstırılmışlık duygusu. Kendimden, tek tek bireylerden bahsetmiyorum. Bireyden hareketle toplumdan söz ediyorum.
İki ezber metin var. İki davranış kalıbı.
Esas mesele tartışılamıyor.
Bundan nasıl çıkacağız. Sormamız gerekiyor. Sorgulamamız. Ezberleri bozmamız. Terör kıskacından çıkmamız. Terörün siyasi amaçlarla kullanılmasına göz yumamayız. Buna izin veremeyiz. Şehitler hepimizindir, kahramanlarımız. Evlatlarımız.
Şimdi o eve bir daha bakın.
Şehidimizin ana/baba ocağına. Bu, Türkiye’nin fotoğrafıdır. Bu fotoğraf değişmeyecek mi?
Değiştirmeyecek miyiz?