Mustafa K. Erdemol
Türkiye’de de Pakistan’da da İşler Aynı: İstemediklerine Engel Koyuyorlar
Tutuklu TİP milletvekili Can Atalay’in milletvekilliği Yargıtay 3'üncü Ceza Dairesi’nin verdiği kararın Meclis Genel Kurulu'nda okunmasıyla düşürüldü. Anayasa mahkemesinin hakkında hak ihlali vererek serbest bırakılmasını istediği Atalay'a, Anayasa mahkemesinden daha yetkisiz bir mahkemenin kararıyla meclis yolu kapandı.
Böyle bir düzende yaşıyoruz. İntikamcı, kendisinden başkasına yaşam hakkı tanımayan bir yönetim var ülkede. Kendisini iktidara getiren demokrasiyi, iktidarda kalmak için muhaliflerine karşı çiğnemekten çekinmeyen bir rejim Türkiye’deki. Bu özelliğinden ötürü de, dileyen dilediği kadar “oyun kurucu” olduğuna inansın, "dünya liderliği" yapıldığını sansın ülkenin durduğu yer, demokrasisi hiç de gelişmemiş Pakistan ile aynı işte sonuçta.
Can Atalay’a siyaset yaptırmak istemeyen, bunun yolunun da onu hapiste tutmak olduğunu düşünen iktidarın bu manevraları Pakistan’da da neredeyse tıpatıp sergileniyor. Pakistan ordusunun baskısıyla eski Başbakan İmran Han iki ayrı davada 10 ile 14 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Pakistan’da bunu yapan ordu, Türkiye’de ise asker vesayetine son vermekle övünen sivil yönetim. İkisinin de düşman bellediklerine ilişkin tutumunun aynı olması son derece trajik.
İmran Han, dünyaca ünlü bir kriket oyuncusuydu. İngiliz aristokrasine de girebilmiş bir figürdür. Batı ile ABD, batılı eğitim de almış olan Han’ın Pakistan siyasetinde yükselmesine yardımcı olmuştu. Ancak bir süre sonra Han, ABD’nin her dediğini yapmaması üzerine, dünyanın en Amerikancı ordusu olan Pakistan ordusunca istenmeyen kişi ilan edilmişti. Nisan 2022'de, ordu tarafından düzenlenen bir tezgahla, mecliste yapılan güven oylamasının ardından iktidardan uzaklaştırılmıştı.
Han da, tıpkı Atalay gibi başına gelenlerden yılmayarak, kendisiyle uğraşanları eleştirmekten hiç vazgeçmedi. Yani her ikisi de baskılar karşısında susturulamadı. Han, Salı günü 10 yıl, Çarşamba günü de 14 yıl hapse mahkum edildi. Bu önümüzdeki hafta yapılacak seçimlere katılıp katılmamasını etkilemeyecek çünkü Han’ın aday olması zaten yasak.
Pakistan ordusu bu konularda son derece “deneyimli” bir ordudur. Hoşuna, daha doğrusu ABD’nin hoşuna gitmeyen hiçbir başbakanına rahat yüzü göstermemiştir. 2018’de eski Başbakan Navaz Şerif, ABD ile ters düşünce ordunun da gözünden düşmüş, (önceleri göz yumulan) yolsuzlukları nedeniyle yargılanmış, yapılacak seçimlere iki hafta kala da 10 yıl hapse mahkum edilmişti. Bu gelişme tabii ki o zaman ileride kendisinin de aynı duruma düşeceğini hesaplayamayan Han’a başbakanlık yolunu açmıştı.
Şu anda olan ise çirkin, ilkesiz siyasetin bir örneği olarak dünya siyasi tarihindeki yerini almış oldu; Han ordu muhalifi olmuşken, eski Başbakan Şerif ise orduyla uzlaştı, böylece iktidara dönüş yolu açıldı.
Peki başbakan olma şansı da zaten kalmamış olan İmran Han’la neden bu kadar uğraşıyor ordu? Çünkü Han gittikçe daha fazla ordu karşıtı biri durumuna geldi, eleştirileri de halkta büyük karşılık görüyor. Bu, orduyu çıldırtıyor haliyle. Ağustos ayından beri tutuklu olmasına rağmen Han hala ordu için “rahatsızlık” veren bir unsur. Bu nedenle lideri olduğu Pakistan Tehreek-e-Insaf (PTI) partisini yok etmek için elinden geleni yapıyor ordu.
Han’ın mahkum edildiği her iki davada da adli bir sürecin yaşanmadığı biliniyor. Duruşmalar açık bir mahkeme salonu yerine Han’ın tutuklu bulunduğu hapishanede yapıldı. Avukatlarının herhangi bir tanığı seçmesine veya çapraz sorgulamasına da izin verilmedi. Hiç yabancı gelmiyor bize bunlar.
Pakistan’a, ordunun pek sevdiği ABD dahil (sahte de olsa) eleştiri yağıyor dünyanın her yerinden. Göz göre göre yapılan bir hukuk katliamı sözkonusu çünkü?
Pakistan’da ordunun yaptığını, Türkye’de “sivil” yönetim yapıyor. İki ülke yöneticilerinin refleksleri aynı. Benzete benzete Pakistan’a benzettiler ülkeyi.
Türkiye uzaya insan (turist) gönderdi, Pakistan’ın da nükleer gücü var.
Ama siyasetleri hala ilkel.