Tehdit Mekanizması

ABD Başkanı Trump, Türkiye’de tehditle sonuç aldığını görünce, bunu bir dış politika mekanizması haline getirdi. Sonuç aldıkça Türkiye’ye karşı tehdidi büyütüyor.
 
Trump, işe Brunson olayını tehditle çözdüğünü anımsatarak başladı. “Ekonominizi mahvederim, yok ederim” tehdidini savururken, “Bronson olayında yaptım, yine yaparım” hatırlatmasında bulundu.
 
ABD Başkanı’nın “ekonominizi mahvederim” tehdidini ilk savurduğu Brunson sürecinde, Ankara tehdidi duymamazlıktan geldi, ciddi bir yanıt vermedi. Ama anlaşılıyor ki, Trump’ın tehdidi iş gördü ve Brunson serbest kaldı. Trump, her fırsatta bu olayı,  Türk yargısını hiçe sayarak, “bırakın dedim bıraktılar” diye anımsatıyor ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a teşekkür etmeyi de unutmuyor.
 
Tehdide boyun eğerseniz bir sonrakinde daha büyük tehditle karşılaşırsınız. Trump da bu kuralı uyguluyor. Her defasında daha büyük tehditle Türkiye’yi sıkıştırıyor.
 
Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı’nı önce önlemek, sonra da durdurmak için aynı yöntemi kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a düzeysiz bir mektup göndererek Türkiye’yi tehdit etti. Tehdidi yükseltti; sadece "ekonominizi mahvederim" demekle kalmadı,  yaptırım listesine Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Yardımcısı Fuat Oktay’ın da alınabileceği yönünde haberler yansıttı ve Halk Bankası davası raftan indirilerek tehdidin boyutu büyütüldü.
 
Bu tehditlerle Ankara’ya gelen ABD Başkanı Yardımcısı Pence, Erdoğan’ı ikna etti ve Barış Pınarı  Harekâtı durduruldu.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Rusya Devlet Başkanı Putin’le görüşmek üzere bugün başlayan Soçi ziyareti öncesinde ABD Dışişleri Bakanı Pompei, katıldığı bir canlı televizyon programında, “Trump, gerekirse Türkiye’ye karşı askeri harekât düzenlemeye hazırdır” dediği öne sürüldü. Ancak sonradan Pompei’nin bu sözleri Türkiye için değil genel olarak söylediği, Türkiye’nin ismini zikretmeden ifade ettiği belirtildi. CNBC’de Closing Bell programında sunucunun, “ABD’nin karşı çıktığı halde  Türkiye’nin harekât düzenlediği, buna ekonomik yaptırımlar dışında askeri bir karşılık verilip verilmeyeceği” sorusu üzerine  Suriye’ye daha önce kimyasal silah iddialarının ardından bombaladıklarını hatırlan Pompei’nin “Dünya bilmeli ki bunu yapmaya devam edeceğiz. Amerikan çıkarları uğruna ya da dünyadaki temel normlar gerektirirse tüm güçlerimizi kullanırız. Siz ekonomik güçlerden söz ettiniz. Bunu kullanırız, diplomatik güçlerimizi de kullanırız. Bunlar bizim tercihimiz. Savaş yerine barışı tercih ederiz. Ama knetik ve ya da askeri eylem gerektiren bir olayda bilmelisiniz ki Başkan Trump tamamen harekete  geçmeye hazırdır” dediği duyuruldu. CNBC’nin bu sözleri, Pompei’nin “Trump gerekirse Türkiye’ye askeri harekât yapmaya hazırdır” biçiminde haberleştirdiği ortaya çıktı. Konu açıklığa kavuştu. 

ŞİMDİ AMAÇ HAREKÂTI SÜRESİZ DURDURMAK
 
Trump’ın sık sık tekrarladığı tehditlerinden anlaşılıyor ki amaç, 5 günlüğüne geçici olarak durdurulduğu açıklanan Barış Pınarı Harekâtını kalıcı bir şekilde durdurmak.
 
5 günlük süre, bugün saat 22.00’de doluyor. ABD Başkan Yardımcısı bu süre içinde PKK-YPG’nin operasyon bölgesinden çıkarılmasıyla Barış Pınarı Harekâtı’nın da duracağını açıklamıştı. 

Böylece Türkiye’nin ilân ettiği 440 kilometre uzunlukta, 30 kilometre derinlikteki güvenli bölgenin gerçekleşmeyeceğini dolaylı olarak duyurmuş oldu. 

Ankara’nın, 120 kilometre genişlikte ve 30 kilometre derinlikteki bölge ile yetinmesi gerektiği mesajı verdi. Bu büyüklükteki bir bölge, Türkiye’nin Suriyeli göçmenleri yerleştirme projesine uygun bir büyüklük değil.
 
Anlaşılıyor ki, bugün saat 22.00’den sonra ABD, YPG’nin, TSK’nın fiili operasyon bölgesinden çekildiğini açıklayacak ve harekâtın kalıcı olarak durdurulduğunun ilân edilmesini isteyecek. 

Barış Pınarı’nın yeniden başlamasına engel olmak için elinden geleni yapacak. 
 
ABD-RUSYA UZLAŞMASI
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Putin’le yapacağı görüşme büyük önem taşıyor.  Putin ve Rusya, Suriye’de en etkili konumda. Esad da Putin’e bağlı. Şu anda O’nun sözünden dışarı çıkabilecek bir gücü yok. Bu nedene Putin’in Erdoğan’la görüşmesinde masaya koyacakları çok önemli olacaktır.
 
Bu aşamada Türkiye açısından dikkat edilmesi gereken nokta, kritik konularda ABD ile Rusya’nın anlaşarak hareket etmesidir. Münbiç’e, Kobani’ye, Kamışlı’ya ilişkin olarak varılan anlaşma gibi. ABD bu yerleşim yerlerini Rusya ve Esad yönetimine devretti, Türkiye’ye değil.
 
Bu gerçek dikkate alındığında, TSK’nın operasyonun bugünkü sınırlarında durdurulması talebi de Rusya ile ABD’nin anlaşmasının bir sonucu olabilir.
 
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde hem ABD’nin hem Rusya’nın Türkiye’yi kınayan kararı veto etmeleri, Fırat’ın doğusunda Türkiye’ye hava sahasını kapatmamaları, bazı illeri ise Rusya ve Esad’a devredip, Türkiye’ye kapatmaları, ABD askeri konvoyu ile Esad’ın askeri konvoyunun birbirlerinin yanından geçip gittikleri gibi... 
 
Ankara, bugüne kadar ABD ile Rusya’nın Suriye’de hiç karşı karşıya gelmediklerini unutmamalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi