
Şahin Aybek
Tarihte ilk kez eğitim fakültelerini eğitim konusunun dışına itmek isteyen bir irade ile karşı karşıyayız!
Şahin Aybek
“Öğretmenliğin statüsü önemli ölçüde yara almıştır! Öğretmenlerin son birkaç yıldır sahada yalnız bırakıldığını görmekteyiz. Özlük hakları ve kazançları azalan öğretmenliğin statüsünün önemli ölçüde yara aldığı söylenebilir. Öğretmenlerin nesneleştirildiği sistemlerin başarılı olma şansı yoktur.”
“Okul müdürlüğü her an acil durum yönetimi şartlarında yapılan bir mesleğe dönüşmüştür. Aslında meslek olmadığını da ifade etmek gerekir. Kamuda tazminatı olmayan tek yöneticilik okul müdürlüğüdür.”
Yıldız Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Emre Er ile eğitimimizi konuştuk.
Hocam yeni müfredat üzerine çok konuşuldu. Geldiğimiz noktada yeni müfredat (TYMM) uygulanırken karşılaşılan zorluklar nelerdir?
Yeni müfredatın hazırlığı için önemli bir çaba sarf edildi. Birçok kaynak harcandı ancak Türk Eğitim sisteminde eskiden beri süre gelen bir kayıt dışılık sorunu burada da dikkati çekiyor. UNICEF ve yeni müfredat arasında ilginç bir ilişki söz konusu. Erken çocukluk eğitimi için daha önce UNICEF ile iş birliği ile yapılan ve hali hazırda bazı okullarda uygulanan bir program söz konusu. Bununla birlikte yeni program da bazı okullarda uygulanıyor. Dolayısıyla bizim iki tip insan modelimiz var okul öncesinde. Esasen çok daha fazla insan tipi yetiştirmeye çalışıyoruz hemen hepsi de kayıt dışı.
Müfredatın uygulanması için okullara önemli bir kaynak aktarımı gerekiyor, fiziksel şartlar ve öğretmen başına düşen öğrenci sayısı gibi kronik sorunlar söz konusu. Zihinde bilginin inşa edildiği ve gerçek hayat temelli becerilerin geliştirildiği bir kurguda temel yatırım eksikliklerinin olması kabul edilemez. Eğitimdeki bu arz/talep dengesizliği maalesef daha iyi okul ve sınıflar için velilerin alternatif arayışlara girmesine neden olmaktadır.
Bir başka tartışma konusu da okul yöneticileri. Okul yöneticilerinin iş yükleri ve mevcut çalışma koşulları ne durumda?
Eğitim yöneticiliği alanı uzun süredir mesleki standartların oluşturulması ve yöneticiliğin bir uzmanlık mesleği olarak ele alınması bağlamında tartışmalara sahne olmaktadır. Özellikle pandemi sonrası yeni normalde okul yöneticilerinin üzerlerindeki yük oldukça dramatik boyutlara ulaşmıştır. Müfredat reformu ile birlikte okullarda hem fiziksel hem de öğretimsel olarak birçok yeni görev ve sorumluluk söz konusu olmuştur. Okul müdürlüğü her an acil durum yönetimi şartlarında yapılan bir mesleğe dönüşmüştür. Aslında meslek olmadığını da ifade etmek gerekir. Kamuda tazminatı olmayan tek yöneticilik okul müdürlüğüdür. Ayrıca örneğin bağımsız ana okullarının yeniden tek kurum altında toplanması gibi sadece bürokratik eziyet olan bir çok uygulamada öğretmenler, üst yönetim ve velilerin beklentilerinin arasında kalan bir pozisyondan söz etmekteyiz.
Hocam öğretmenlerin çalışma koşulları ve okullarda karşılaştıkları zorluklar nelerdir?
Öğretmenlerin son birkaç yıldır sahada yalnız bırakıldığını görmekteyiz. Özlük hakları ve kazançları azalan öğretmenliğin statüsünün önemli ölçüde yara aldığı söylenebilir. Bununla birlikte dünya genelinde de benzer bir trend söz konusu. Her eğitim reformu öğretmenleri öğrenci olarak konumlandırılmasını da beraberinde getiriyor. Bu durum kendi içinde çelişkili görülebilir. Özgür düşünce ve yaratıcılığın emir vererek öğretilmesini beklemek gibi absürd bir durumla karşı karşıyayız. Mesleki yalnızlaşma ve yabancılaşmanın çok yükseldiği bir döneme tanıklık ediyoruz. Sürekli mesleki gelişim, hizmet içi eğitim gibi düzenlemeler kriz zamanlarında tam tersi etki yaratmaktadır. Yeni müfredata ilişkin eğitimlerin de oldukça sığ ve geleneksel bir bakış açısıyla yürütüldüğünü görmek mümkündür. Öğretmenlerin nesneleştirildiği sistemlerin başarılı olma şansı yoktur.
Öğretmenlerin ayrıca her kademede öğrenme güçlüğü yaşayan ve farklılaştırma/zenginleştirme ihtiyacı olan öğrencilerle başa çıkmak zorunda kaldıkları görülmektedir. Öğrenme kaybı sorunu hala önemli bir sorun alanı olarak durmaktadır.
Öğretmen atama süreçleri ve eğitim fakültelerinin durumu hakkında neler söylemek istersiniz?
Türkiye’de uzun yıllar boyunca süren öğretmen yetiştirme sorununda içinde bulunduğumuz yıllar dönüm noktası niteliği taşımaktadır. Tarihte ilk kez eğitim fakültelerini eğitim konusunun dışına itmek isteyen bir irade ile karşı karşıyayız. Eğitim fakültesi öğrencileri, mezunları ve öğretim üyelerini yok sayarak gerçekleştirilmeye çalışılan bir öğretmen yetiştirme reformundan bahsediyoruz. Milli Eğitim Akademisi yoluyla yeni bir öğretmen yetiştirme pratiği ortaya konmaya çalışılacak. Yaklaşık 40 yıldır üniversiteler eliyle dahi başarmakta güçlük çektiğimiz çoğulcu ve alternatif bakış açılarına sahip öğretmen yetiştirme işini zımnen akademiye devretmek oldukça sorunludur. Eğitimde devrimsel gelişmelerin beklendiği bir süreçte öğretmen seçimi ve atanmasına ilişkin bilimsel pratiklerin terk edilmesi oldukça düşündürücüdür.
Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin...