Suriye fakir, Esad’ın serveti "12 milyar"

Uluslararası medya temsilcileri ve BM yetkilileri Suriye'ye insani yardımın önemine dikkat çekmekte.

Suriye'de toplam 13 milyon kişi yerinden edildi.

Son gelişmelerle 1 milyon Suriyeli yeniden ülke içinde yerlerinden ayrıldı…

Bu Suriyeliler Suriye içindeki kamplarda.

Cuma günü İdlib'in kuzeybatısındaki yerinden edilmiş kişiler için kurulan kampları ziyaret eden UNICEF yetkilisi, yaklaşık 14 yıldır süren savaşın sağlık hizmetlerine zarar verdiğini belirterek, uluslararası topluma seslendi.

BM Çocuk Ajansı'nın Orta Doğu'daki İletişim Görevlisi Salim Oweis, yoksulluk nedeniyle yayılan yetersiz beslenmeye dikkat çekiyor. Ailelerin çocuklarına ekmek ve temiz su sağlayamadığı ve sanitasyon eksikliği nedeniyle kolera gibi hastalıkların yayıldığını aktarıyor.

Bu vahim durumda insani yardım kuruluşları ise terör örgütü olarak dizayn edilmiş bir yönetimle çalışma iddiaları ile suçlanmaktan ve kendilerine yönelik olası yaptırımlarından çekinmekte. Özellikle ABD’de Müslüman kuruluşlar daha da hassas olmak durumunda.

Cumartesi Arap, Türk, AB ve ABD diplomatları Ürdün'ün Kızıldeniz kıyısındaki tatil kenti Akabe'da krizle ilgili bir konferans için bir araya geldi.

BM'nin Suriye özel temsilcisi Geir Pedersen, burada ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile görüştü, "Devlet kurumlarının çökmemesini ve mümkün olan en kısa sürede insani yardım ulaştırmayı sağlamalıyız” ifadelerini kullandı.

"Bunu başarabilirsek, belki de Suriye halkı için yeni bir fırsat olur.”

Bölgede şimdiye kadar Hayat Tahrir El Şam (HTŞ) ile koordineli çalışmak durumunda kalmış insani yardım kuruluşları var. Bunların ABD medyasına yansıyan ifadelerine göre İdlib’de, dış yardım kuruluşlarında karar vermesi gereken kişiler hiç bir zaman hızlı ve anında karar alamıyorlardı.

Her zaman önce HTŞ liderlerine danışmak zorunda kalıyorlardı. Bu kadar sıkı bir kontrol küçük bir vilayet için işe yaradı ama şimdi daha büyük ve genel bir koordinasyon gerekmekte.

"Esad ailesinin mal varlıkları 1 ila 12 milyar dolar arasında"

Uluslararası insan hakları avukatları Esad’ın milyarlara vardığı bilinen uluslararası servetinin Suriye halkının olması için çalışıyor...

Esad ailesi, Hafız Esad'ın 1970'te iktidarı ele geçirmesinden bu yana geniş bir yatırım yaptı.

Wall Street Journal’a (WSJ) göre Esad'ın yakın akrabaları tarafından yıllar içinde yapılan uluslararası satın almalar arasında Rusya'daki birinci sınıf gayrimenkuller, Viyana'daki butik oteller ve Dubai'de bulunan özel bir jet yer alıyor. İnsan hakları avukatları, Suriye halkı için bunları geri alabilmek umudunda…

Tabi bu uzun yıllar alacak meşakkatli bir süreç. Bu fonların ülkeye iadesi nasıl bir kullanım şemasına bağlanır, o döneme kadar HTŞ kalır mı, seçim hükümeti mi gelir bilmiyoruz.

ABD yaptırımları üzerindeki çalışmaları kapsamında Esad ailesinin varlıklarını tespit eden eski bir Beyaz Saray yetkilisi Andrew Tabler -Şimdi Washington Institute’de görev yapmakta-, "Rejimin varlıkları için uluslararası bir av olacak” yorumunu yapmakta…

Ailenin varlıklarını ve paralarını aklamak için önlem aldığını da ekliyor.

WSJ varlıkları bulmak ve dondurmanın zor olacağını aktarıyor. Gazete ABD'nin yaptırım kampanyasının, Esad’ın servetini taşıyan kişilerin varlıkları Batı dışında ve vergi cennetleri aracılığıyla saklamaya zorladığını hatırlatıyor. Cayman adaları, İsviçre, Dubai Romanya’da çeşitli yatırımlar ve para olduğu aktarılmakta.

ABD Dışişleri Bakanlığı'nın 2022 tarihli raporunda, kesin bir rakam belirlemenin zor olduğu, ancak Esadlarla bağlantılı şirketlerin ve varlıkların değerinin 12 milyar dolar ile 1 milyar dolar arasında olabileceği belirtiliyor.

2019'da Paris'te bir mahkeme Beşar Esad'ın amcası olan Rıfat Esad'ın Fransa'da elinde bulundurduğu 90 milyon avro değerindeki (95 milyon dolara eşdeğer) mal varlığını döndürdü.

Esad’ın 4 kardeşi var. Kardeşlerinden biri ve eşi, dayı çocuğu olan kuzenler ve amca mercek altında. Suriyeliler iç savaşın maliyetini öderken, Esad'ın dayı oğlu Rami Makhlouf'un iki oğlu, babalarının bazı işleri bulunan Dubai'deki gösterişli gece kulüplerinde sosyal medyada poz verdi.

Dışişleri Bakanlığı'na göre, Beşar Esad'ın küçük kardeşi Mahir, uyuşturucu Captagon'u Orta Doğu'ya kaçak sokmakla uğraşırken Suriye'nin Dördüncü Zırhlı Tümeni'ne komuta ediyordu.

Captagon ticaretini izleyen araştırma kuruluşu Siyasi ve Ekonomik Ağlar Gözlemevi'ne göre, uyuşturucudan elde edilen gelir, rejimin, Batı'nın cezalandırıcı ekonomik yaptırımlarını yıllarca telafi etmesine yardım etti. Bu "ticaret" 2020 ile 2022 arasında yıllık ortalama yaklaşık 2,4 milyar dolar getirdi.

HTŞ'nin finansal kaynakları ve vergi sistemi ve sivil yönetim modeli

Suriye için yönetilebilir kurumsal bir yapı çabaları ve muhaliflerin nasıl bir yönetim kuracağı Batı ve bölge ülkelerinin merceği altında.

Markalarını yeniden konumlandıran HTŞ’nin şimdiye kadar uyguladığı metod izleniyor. Örgütü çalışan isimler medyanın favorisi bu aralar.

Global risk analizi firmalarına göre, örgüt "stratejik yeniden markalaşma" ve zengin yabancı bağışçılara finansal olarak bağımlı olmaktan, yerel vergilendirme ve yönetim yoluyla askeri ve sivil operasyonları sürdürmeye geçiyor.

New York Times'a (NYT) konuşan İsveç'teki Malmö Üniversitesi'nde HTŞ üzerine doktora öğrencisi Orwa Ajjoub, örgütün askeri hedeflere yönelik intihar bombalamaları gibi daha önce kullanılan bazı terör yöntemlerinden de vazgeçtiğine dikkat çekiyor...

Hayat Tahrir el-Şam ve bağlı örgütleri, 2017'den beri muhaliflerin elindeki İdlibin çoğunu yönetiyordu.

Grup 11 bakanlığa sahip ve sivil bir otorite aracılığıyla kontrolündeki bölgeleri yönetti. Bu da milislerini daha yapılandırılmış bir güç olarak inşa etmesini sağladı.

İdlib'te HTŞ, diğer askeri gruplara ve iç eleştirilere karşı koymak için güçlü bir iç güvenlik gücü kurdu ve sert hapishane koşullarına karşı protestolar ile karşılaştı.

New York Times Suriye'de İdlibli çiftçilerin zeytin mahsullerini topladıklarında, rutin olarak herhangi bir yağ atölyesinde vergi otoritesinin en az bir temsilcisini karşılarında bulduklarını aktarıyor.

Buna göre vergi tahsildarı verimsiz hasat yıllarında bile yağın en az yüzde 5'ini alıyordu.

Grup ayrıca kontrollerindeki topraklara giren mallara vergi koydu. Yakıt satarak ve bir telekomünikasyon şirketi işleterek gelir elde etti.

Ayrıca, geleneksel bir hükümetinkine çok benzeyen lisans programları aracılığıyla yerel ekonomiyi kontrol etti. Askeri operasyonlarını güçlendirmek ve kamu hizmetleri sağlamak için bu finansmanları yönetti.

Tahsildarlar, HTŞ altında kurulan sivil hükümet için çalışmaktaydı.

Gruba bağlı şirketler yakıt, elektrik, su ve çöp toplama konusunda tekel konumundaydı.

NYT Şam'daki ulusal hükümet kuzeyde muhaliflerin kontrolündeki bölgeleri izole etmeye çalıştığı için, bu bölgelerin su, elektrik ve telekomünikasyon gibi temel hizmetler için Türkiye'ye güvenmek zorunda kaldığını ekliyor.

ABD, Kürtler ve İsrail

Özgür Suriye Ordusu’ndan bu yana seküler ve muhalif farklı gruplar, çeşitli yerel rejimler altında yer aldı. HTŞ ise “cihad” ideolojisinde olanlar ile ılımlı Sünni çizgide olanlar arasında bir yelpaze ifade ediliyor.

Bugünlere gelişte ABD'li Cumhuriyetçiler Obama siyasetini Demokratlar ise daha önceki Bush hükümeti siyasetini suçluyor. Donald Trump ilk görevi döneminde bu mirası devr aldı. Obama yönetimi Irak'ı İran etkisindeki milislere terk etmekle de suçlanmıştı.

ABD eski Adalet Bakanı General Wesley Clark 10 Aralık'ta katıldığı programda Suriye'deki gelişmelerde Türkiye'nin elini gördüğünü; Erdoğanın bölgede vizyonunun genişlediğini söyledi. Lübnan Suriye ve Filistin'in Osmanlı imparatorluğu altında yaşadığını hatırlatarak Erdoğan'ın bölgede istikrarı sağlayan güç olma konusunda hırsını vurguladı:

"Kürtleri son 50 yıldır kullandık ve kötüye kullandık. Saddam Hüseyin karşısında kullandık. Onları terk ettik. Tekrar kullandık... Destekledik ve şimdi yine risk altındalar. Şimdi de savaş sürüyor. Nasıl sonlanacak bilmiyoruz ama en azından (HTŞ-gücü ele geçiren gruplar) Suriye'de hükümetin -kurumların- yerinde kalması gerektiğini söylediler."

Clark 11 Eylül'den sonra Rumsfeld dönemi dile getirilen ABD'nin 5 yıl içerisinde 7 ülkeyi devirmek istediğini hatırlatıyor. Buna göre sırasıyla hedef Irak, Suriye, Lübnan, Libya, Somali, Sudan ve İran ile bitirmek şeklindeydi.

Bugünlere gelişi İsrail'in Oslo'yu yok ederek Filistini ele geçirme perspektifi ve ABD'nin İsrail'in vekili olduğu üzerinden okuyanların sayısı az değil.

İşte ABD Dışişleri Bakanı Blinken'in HTŞ ile konuştuklarını kabul ettiği Cumartesi günkü konuşmasına bu perspektiften bakılmalı.

Geçen gün Halk TV'de bir programda CIA ve ülke şeflerinden bahsederken daha fazla bir şey bildiğimi düşünerek soru soran yorumcu arkadaşa dediğim gibi, örgütler ile konuşmak, insan devşirmek istihbaratların işi.

Yani Şam'a neden devleti temsil eden bir isim değil de İbrahim Kalın gitti sorusunun cevabı da burada.

Elbette şimdi Suriye'de mezhepsel birlik ve kapsayıcılık çağrısı yapan ABD'nin, 2003'te bölgede Şii direniş eksenine karşı en önemli engel teşkil eden Sünni güç olan hem de laik bir lider olan Saddam'dan “kurtulduklarını” da unutmamalı.

Hem'de İran ve Hizbullah'a karşı İsrail'i destekleme hedefi bakiyken…

Suriye’ye 2012’de İran 2015’te Rusya'nın girmesi ve yıllarca süren destekleri ardından geçen hafta bu hızlı gelişmeler ve rejimin her şeyden vazgeçmesi adeta bir bilmece gibi çözülmeye çalışılıyor.

Grubun çok iyi eğitildiği de ABD basınındaki yorumlarda göze çarpmakta.

Fransa, siyasi ve güvenlik durumunu değerlendirmek üzere Salı günü Suriye'ye diplomatlar gönderecek.

Çoğu AB hükümeti Esad'ın düşüşünü memnuniyetle karşıladı ancak onu deviren gruplarla çalışıp çalışamayacaklarını düşünüyorlar.

ABD her zamanki gibi Suriye'deki şekillenmede de önceliği İsrail'in güvenliği ve kendi çıkarları (kendi ifadeleri ile bencil çıkarları) açısından önceliyor.

ABD için gelişmelerin İran'a etkileri ve İran'ın izleyeceği siyaset odakta.

Donald Trump hükümetinde bazı görevlerde olması beklenen isimlerin nükleer baskısı kurma amacıyla İran'a yönelik aktif eylem planları vurgulaması da manidar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serra Karaçam Arşivi