Ayşenur Arslan

Ayşenur Arslan

Kahramanmaraş Günlerinden Bugüne: Sağ İktidarların Yakıtı "Yalan"

O günlerde TRT’de, Haber Merkezi’nde idim.
“Kahramanmaraş’ta ortalık karışmış” diye bir not gelmişti. Durumun ne kadar ciddi olduğunu, merkezden bir muhabirin görevlendirilmesiyle anlamıştık. Çok genç yaşta kaybettiğimiz Atilla Destecioğlu ile halef selef çalışmıştık.
Birimin adı tam olarak neydi, aklımda kalmamış. Ama “sıcak olaylar” diyebileceğim toplumsal olayları, çatışmaları izleyen bir birimdi. Ve ben orada görevliydim. İsmail Cem‘in genel müdürlükten alınıp karanlığın iyiden iyiye çökmeye başladığı günlere kadar.
Bir gün “artık kültür sanat masasında çalışacağım” tebliğ edildi.
Zira öncelikle kadındım.
Yanı sıra zaten kadındım.
Üstelik kadındım.
Müdürlerim bu gerekçelerle yetinmişti. Ancak onlar söylemese de herkes biliyordu ki, üstünüze afiyet bir de solcuydum.
Kahramanmaraş olayları, işte o sıralarda patladı. Olayları izlemek üzere de Atilla ve ne yazık ki kim olduğunu hatırlayamadığım bir kameraman acilen kente gönderildi.
Tarih 19 veya 20 Aralık olmalı. 45 yıl önce.

*. *. *

Atilla ve kameraman gitti. Gitti ama günlerce ekipten tek bir haber alınamadı.
Haber Merkezi’nde “neler oluyor” diye konuşup müdürlerimize sorduğumuzu hatırlıyorum.
Yanıt tuhaftı.
“Devlet kanalı TRT” kente sokulmamıştı. Ekip de günlerce dışarda, içeri giriş izni beklemişti.
Kahramanmaraş olayları 19-26 Aralık 1978 tarihleri arasında yani tam bir hafta boyunca kenti kasıp kavurmuş.. Ardında -resmî rakamlara göre- 111 ölü bırakıp sönümlenmişti..
O günlerde neler - nasıl yaşanmışsa kayıt tutulması istenmemişti belli ki! TRT ekibi o yüzden kente sokulmamıştı.. Ya da sokulmuş, hatta görüntü alınmış ama bu ülkenin en karanlık olayının tanıklığı kozmik arşive kaldırılmıştı.
Merak edenler için ekleyeyim; Atilla da o günlere dair kurumun resmî açıklaması dışında bir şey söylememişti.

*. *. *
Hatırlayanlar vardır: Olayların fitili, sağ / milliyetçi görüşte bir filmin oynadığı sinemaya bomba atılması üzerine yakılmıştı.
12 Eylül darbesi öncesinde pek çok kentte örneğini gördüğümüz provokasyonlar orada da devreye sokulmuştu.
Sonucun bu kadar ağır olacağı bekleniyor muydu, hesaplanmış mıydı bilmiyorum. Öyle ya da böyle ok yaydan çıkmıştı.
TRT görüntüleri ortada olmasa da fotoğraflarla, tanıklıklarla vahşetin boyutları anlaşılmıştı. Her yaştan kadınlar, hatta anne karnındaki bebekler bile vahşetten payını almış… Bir hafta boyu kentte kan nehirleri kudurarak akmıştı..
Bunun için tek bir yalan yetmişti: Komünistler sinemayı bombalayıp üç kişiyi öldürdü!
“Komünistler” dediğime bakmayın.
O günlerde -yıllarca- bu, VATAN HAİNİ SOLCULAR / MOSKOF UŞAKLARI / DİNSİZ KİTAPSIZLAR demekti.
Sonuncusu doğrudan Alevileri işaret ederdi. Nitekim kentte vahşice öldürülenlerin önemli kısmı Aleviler’di.

*. *. *
“Yalan” faşist / dinci siyasetin yakıtı olmadı mı hep!
Tamam, bazıları masum, daha doğrusu o sırada masum görünen yalanlardı.
Ama rengi, boyutu, hedefi ne olursa olsun yalanlar hep can yaktı. Hatta can aldı.
Sivas’ta Madımak katliamının ateşi bir yalanla yakıldı.
Hrant Dink’i ölüme götüren süreç öyleydi.
Gezi Davası öyle.
Bunlara bakınca AKP milletvekili Feşmekan hanımın “Atatürk Barajı’nı da biz yaptık” demesi neredeyse sevimli bulabileceğimiz bir palavra gibi geliyor.
Ancak en hafifi, masumu bile yüzlercesiyle buluştuğu zaman ölümcül oluyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşenur Arslan Arşivi