Mustafa K. Erdemol
Pele: Futbolu büyüktü sadece
Futbolu güzelleştirenlerden olduğuna kuşku yok. Ülkesinin kültür elçisi bir futbol ikonu olduğuna da. Sporun ilk küresel süper yıldızıdır. Dört dünya kupasının üçünü kazanmıştır yer aldığı Brezilya milli takımı. Katkısı yadsınamaz. Resmi olarak 1363 maçta 1279 gol atmak ne demek? Tüm zamanların en etkili forvetlerinden biri olması elbette rastlantı değil.
Meksika’da Dünya Kupası oynanmakta. Yıl 1970. Televizyon yorumcusu Malcolm Allison, yanındaki diğer yorumcu Pat Crerand’a sorar: "Pele nasıl hecelenir?"
Crerand’ın yanıtı: “Çok kolay. T.A.N.R.I”.
Böyle derlerdi ona. Ayakları, kafası, göğsü inanılmaz bir dengeye, tempoya sahip olan, 1.73 santimetrelik bir “Tanrı” yani. Bu görünüşüne aldananlardan biri de Meksika’daki final maçında Pele’yi marke eden İtalyan defans oyuncusu Tarcisio Burgnich’ydi.
“Maçtan önce o da herkes gibi bir deri bir kemikten ibaret demiştim. Ama yanılmışım" deyişi futbol tarihine geçmiştir.
'Asırlar sürecek şöhret'
Doğru mudur bilmem ama, “gelecekte dünyada herkes 15 dakikalığına meşhur olacak" deyişiyle de ünlü popart sanatçısı Andy Warhol’un Pele için "benim teorimi çürüten birkaç kişiden biriydi: 15 dakikalık şöhret yerine 15 asırlık bir şöhrete sahip olacak" dediği söylenir. Futbolu bırakmasına rağmen Pele’nin adının geçmediği tek saniye bile olmadığı düşünülürse Warhol doğru söylemiştir.
Başka bir yeteneği yoktu. Sadece futbolla varoldu, hep de onunla anılacak. Bir futbolcu olan babası Dondinho’nun oğlundan söz etmesi bile futbolla ilgilidir: "Bugüne kadar attığım en güzel gol eşim Celeste’ye attığım goldü. O gole Edson Arantes do Nascimento (Pele) adını verdik" (Son derece sevimsiz bulduğum, hayli densiz bir benzetme tabii bu).
Tüm dünya ona "Pele" dese de Brezilyalılar onu tek bir sıfatla andılar hep: “O Rei" (Kral).
Yerinde bir adlandırma çünkü Brezilya’nın kültürel kimliğinin biçimlenmesinde ondan daha etkili kimse yoktur. Yoksul bir ailede doğdu, yoksul olarak büyüdü. Çok ama çok paraya kavuşması sonradandır. Bir yoksul olarak başarmak zorundaydı. Ülkesinin büyük şairi Nelson Rodrigues onun için “melez kompleksi ile mücadele eden bir ulusun dünya sahnesinde benlik duygusunu geliştirmesine yardımcı oldu" der. Haklılık payı var. Ülkesinin bu kompleksini yenmesinde bir numaralı etkendir.
Kendi kompleksini yenebildi mi, emin değilim. İtiraz kültüründen yoksundu. Kendisine takılan “Pele" sıfatından nefret etmesine rağmen kabullenmesinin nedeni budur.
Futbolunun güzelliği herkesin başının döndürdü, bu kesin. "Top Pele'nin ayağına geldiği anda futbol şiire dönüştü" demesi boşuna değil İtalyan şair Pier Paolo Pasolini’nin. Dünyada hiç bir insana bu kadar sevgi nasip olmamıştır.
Sevgi kadar nefret de
İşte bu yüzdendir ki ona olan nefret de büyük olmuştur. Sevginin ona kazandırdığı dokunulmazlığı tüm yaşamı boyunca sadece bir kere bile kullansaydı, birçok hayatı kurtarabilirdi.
Oynadığı maçı izlemek için Nijerya iç savaşında tarafların çatışmalara iki saat ara verdiği bir figürdü o. Ülkesinin insanlık dışı askeri diktatörlüğüne karşı tek bir itirazı olmadı. Meksika’da kupayı aldıktan sonra koşa koşa diktatör General Emílio Garrastazu Medici’nin yanına koştu. Gülümseyerek çekilen fotoğrafları hafızalardadır. Faşist diktatöre yumruk atsın diyen yoktu elbette. İstemeden de yanında durmuş olabilirdi kuşkusuz. “Hiç değilse sırıtmasaydı" diyen çoktur. Askeri faşist diktatörlüğün gülen yüzü diye adlandırılması bundandır.
Brezilya'nın eski yıldızı Dunga "o bir efsane. Tartışamayacağınız bir efsane. Pele insani olmayan şeyler yaptı" derken aslında onun futbolda insanüstü bir yetenek olduğunu vurgulamak istiyor belli ki. Ama kurduğu cümle farkında olmadan, onun istemediği bir gerçeği vurgular. Pele diktatörlük sözkonusu olduğunda gerçekten “insani olmayan şeyler" yaptı. Sustu en azından. Oysa o kadar ama o kadar dokunulmazdı ki, bu özelliğiyle cuntanın işkence yaptığı insanlar için bir iki laf etmesi zor olmazdı. Etmedi.
Etmeli miydi? İşi futbol olan birinden fazla şey beklemiş olmuyor muyuz? Doğru. Ama futbol sadece futbol değildir. En azından Brezilya diktası için değildi. Pele’yi kendilerini sevimli göstermek için çok kullandı dikta. Pele’nin zamanında cuntaya karşı çıkan futbolcular da vardı. Onlar varsa Pele’nin suskunluğu dikkat çeker. Sokrates ondan çok gençti ama cunta karşıtlığını hiç saklamadı. Saygısızlık yapmadı ama Pele’yi hiç sevmedi. FIFA Maradona ile Pele‘yi yüzyılın futbolcuları olarak seçti. Yeşil sahanın dışında birbirine bu kadar zıt iki insan olamazdı. Tek ortak noktaları 10 numaralı formaydı. Maradona Pele’ye hiç sempatik bakmadı.
Cunta yıllarındaki tutumu hariç, sonrasında güzel işler yaptı. Spor Bakanı olduğu dönemde futbol başta olmak üzere sporu geliştiren adımlar attı. Ülkelerarası dostluk ilişkilerinde başarılı bir BM temsilcisiydi. Kötü insan denemezdi elbette.
Aşık Mahzuni, dönemin egemenleri tarafından baş tacı edilen Aşık Veysel için “Bizim doğdu, onların öldü" demiştir derler. Pele’ye İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth’in de katıldığı bir törenle Buckingham Sarayı'nda Britanya İmparatorluğu Onursal Şövalyesi ünvanı verilmişti.
“Onların" olmuş, “onların" kalarak ölmüştür.