Bir futbolcu düşünün. Önünde yıl başına 35 milyon euro’luk bir teklif var.
Söz konusu rakam, onu yalnızca Nijerya’nın değil, Afrika kıtasının en çok kazanan oyuncusu yapacak.
Ama Osimhen bunu reddediyor.
Çünkü bazen susmak bir isyan, gitmemek bir duruştur.
Suudi Arabistan’ın Al Hilal kulübü, Osimhen’e haftalık 650 bin pound önerdi.
Yaklaşık 35 milyon lira.
Bu, gökten para yağan bir çağın “klasik masalı.”
Ama Osimhen bu masala inanmadı.
Çünkü onun gözünde gelecek, yalnızca banka hesabında büyüyen sıfırlar değil, oynanan futbolun içindeki anlamla büyüyor.
Önce Napoli’de, sonra Galatasaray'da lig şampiyonu oldu.
Kariyerinin zirvesinde…
Şimdi önünde Chelsea, Manchester United, Juventus gibi dev kulüplerin teklifleri var.
Ama onlar da başka bir kusurun pençesinde.
Manchester United, onu "B Planı" olarak görüyor. Bu bile Osimhen’in yüksek profiline bir tür saygısızlık gibi.
Sanki yıldız futbolcular, bir Excel tablosunda stratejiye göre yer değiştirilebilecek taşlarmış gibi.
Ama Osimhen bu oyunu da bozmaya aday.
Çünkü o sadece fileleri değil, sistemleri de sarsmak istiyor.
Ve Galatasaray.
Bu ihtimal, yalnızca transfer haberi değil; bir kültürel hikaye, bir meydan okuma olabilir.
Türkiye seçeneği şu soruyu akla getiriyor.
Osimhen bir "şampiyonluk mimarı" olarak bir takımı yeniden ayağa kaldırmak ister mi?
Eğer cevabı evetse, Türkiye kariyerinin sonu değil, yeni bir destan başlangıcı olabilir.
Bir yıldız futbolcu, yalnızca oynadığı kulübe değil, bir şehre, bir tarihe, bir kimliğe dokunmak ister bazen.
Osimhen'in transfer gündemi, sadece bir oyuncunun geleceği değil, futbolun nereye gittiğiyle ilgili de derin bir işaret fişeği.
Paranın ağır bastığı bir dönemde, bir genç adam çıkıyor ve parayı reddediyor.
Çünkü bazen şan, ancak anlamla yıkanırsa kalıcı olur.
Ve belki de en büyük transfer, kendi geleceğine sahip çıkmaktır.