Fikret Bila (p)
Önce HSK düzeltilmeli
Türkiye’nin gündeminde yine yargı reformu konusu var.
İktidar hazırladığı yargı reformu paketini muhalefet partilerine sundu. Muhalefet partilerinin görüşlerini aldıktan sonra yasalaşmak üzere TBMM’ye sunacak.
İktidarın muhalefet partilerinin görüşlerini ne kadar dikkate alacağını şimdiden bilmek mümkün değil.
Pakette yer alan ifade ve basın özgürlüğünün suç sayılmayacağı veya tutululuk sürelerinin sınırlı olacağına ilişkin hükümlerin Anayasa ve yasalardaki mevcut hükümler karşısında bir yenilik, bir reform sayılamayacağını, reformun önce savcı ve yargıçların zihniyetinde yapılması gerektiğini bir önceki yazımda vurgulamıştım.
YÜRÜTMENİN HÂKİMİYETİ
Türkiye’de daha önce de yargı reformları yapıldı. 12 Eylül 2010'da referandumdan geçen reformun Türkiye’yi nereye getirdiğini hep birlikte yaşadık. Vardığı nokta, yargıda FETÖ’nün hâkimiyetinin kurulması, Ergenekon, Balyoz ve benzeri davalar ve nihayet 15 Temmuz kanlı darbesi oldu.
Bu olay yargıya olan güveni çok büyük ölçüde düşürdü. Darbe sonrasında açılan bazı davalar ve kararlar da yargının yürütmenin etkisin altında olduğu gerekçesiyle eleştirildi. Bu eleştiriler devam ediyor.
Yargıya güvenin yeniden sağlanması Türkiye’nin en önemli ihtiyaçlarından biridir. Bunu sağlamanın yolu da yargıyı, yürütmenin ve başka bir gücün etki alanına sokacak yapıdan kurtarmaktır.
Bu nedenle atılması gereken ilk adım Adalet Bakanı ve Adalet Bakanlığı Müsteşarı’nın Hakimler Savcılar Kurulu’ndan (HSK) çıkarılmasıdır.
Mevcut düzenlemeye göre Adalet Bakanı HSK’nın başkanı, Adalet Bakanlığı Müsteşarı da doğal üyesidir.
Yürütme organının bakan ve müsteşar düzeyinde temsil edildiği bir yargı erki yürütmenin etkisine açık hale gelir. Bu nedenle HSK içinde bakan ve müşteşarın bulunmaması gerekir.
CUMHURBAŞKANI’NIN ATAMA YETKİSİ
Bugünkü düzenlemede bakan ve müsteşar dahil 13 üyeli HSK’da 4 üye Cumhurbaşkanı tarafından atanmaktadır. 3 üye Yargıtay, 1 üye Danıştay ve 3 üye de üniversitelerdeki hukuk öğretim üyeleri ve avukatlar arasından TBMM tarafından seçilmektedir.
Cumhurbaşkanlığı-hükümet sisteminde cumhurbaşkanı iktidar partisinin genel başkanı ve yürütme organı konumundadır. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı’nın atadığı 4 üye ile Adalet Bakanı ve Adalet Bakanlığı Müsteşarı ile birlikte yürütmenin seçtiği üye sayısı 6’ya çıkmaktadır. TBMM’nin gönderdiği 3 üyeyi çoğunluk olan iktidar partilerinin seçtiği düşünülürse toplam 9 üye yürütme erkinin tercihine göre belirlenmektedir.
Böyle bir tabloda yargı erkinin en önemli üst organlarından biri olan savcı ve yargıçlar hakkında karar veren HSK’nın yürütme erkinin etkisine açık olmadığı söylenemez.
HSK’nın bu yapısı değiştirilmedikçe, yargı reformlarıyla yapılacak düzenlemeler yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlayamaz.
HSK’nın yapısı böyle kaldıkça, yargıya güvenin yükselmesini beklemek de gerçekçi değildir. Yargıç ve savcıların anayasal ve idari güvence altında çalışacakları bir ortamın sağlanması için öncelikle HSK’nın yapısının değiştirilmesi gereklidir.
HSK gibi, yargıç ve savcılar üzerinde yetki kullanan bir organın üyelerinin çoğunluğunun yüksek yargı organlarının yetkili kurulları tarafından seçilmesi güçler ayrılığı ilkesine daha uygun olur.