O lunapark, Giresunspor başkanına aitmiş!

Giresun’da, geçen hafta lunaparkta ‘Nessi’ adı verilen oyuncak tren birden bire raydan çıkarak devrildi.

Eğlenmek için trene binen Giresun Emniyet Müdürlüğü Çevik Kuvvet Şubesi’nden Komiser Yardımcısı Sinem Gülşen Dilekçe can verdi. Özel Harekat Şubesi’nde görevli olan polis memuru eşi Samet Dilekçe ile iki arkadaşları yaralandı.

Komiser Yardımcısı Dilekçe, henüz 28 yaşındaydı.

Bu ölüm, ‘Girepark’ adlı lunaparktaki bir dizi kuralsızlığın ve ihmalin ardından geldi.

Kim bu Hakan Karaahmet?

Girepark’ın gerçek sahibi, aynı zamanda Giresunspor Başkanı olan Hakan Karaahmet. Şehirde ‘Giresun Öncü’ ve ‘Giresun Ekspres’ adlı iki günlük gazetesi ve bir radyosu bulunan Karaahmet, lunaparkı da içine alan Öncü Grup’un koordinatörü olarak biliniyor.

Karaahmet, Girepark’ı Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu’nda akademisyen olan eşi Aysun Karaahmet’e devretti. Lunaparkın müdürü ise bu işletmede yüzde beş hissesi bulunan Selim Kımıl.

Lunaparkın şirkete ait olduğunu bilmiyormuş!

Aysun Karaahmet, ifadesinde, Girepark’ı eşinin kurduğunu ve kendisine devrettiğini kabul ediyor. Şirketin kağıt üzerinde sahibi olduğunu savunarak, “Hangi alanlarda faaliyet gösterdiğini bilmiyorum” diye konuşuyor.

O kadar ki…

“Hatta lunaparkın şirkete ait olduğunu dahi bilmiyorum” diyor.

Yalan söylüyor.

Öncü Grup Yönetim Kurulu üyesi olan Karaahmet, gruplarına ait Giresun Ekspres Gazetesi’nde 29 Nisan 2019’da çıkan haberde, “Grubumuz bünyesindeki Girepark…” diyor.

Kaldı ki ifadesinde, lunaparkın işleyişine ilişkin whatsapp grubu yoluyla bilgi aldığını kabul ediyor.

Şirkete ait olduğunu bilmiyorsa neden lunapark hakkında bilgi alıyor? İnsan “Niye ben bu whatsapp grubundayım” diye sormaz mı?

Sorumluluğu Kımıl’a yükleyip cezadan kurtulmaya çabalıyor.

Başta, lunaparkın varlığından haberdar olmadığını iddia ederken, sonradan makinelerin düzenli aralıklarla bakımlarının yapıldığını ileri sürüyor.

Şunları söylüyor:

“Kımıl oyuncağın bakımını yaptığımızı söylemişti. Lunaparkta kaç kişinin çalıştığını bilmiyorum. Makinelerde emniyet kemeri vs. güvenlik tertibatının olup olmadığını bilmiyorum. Treni kimin çalıştırdığını bilmiyorum. Lunaparkta görevli hekim ve iş güvenliği uzmanı olduğunu biliyorum ancak ne zaman görevlendirildiklerini, hali hazırda çalışıp çalışmadıklarını ya da düzenli bulunup bulunmadıklarını bilmiyorum.”

Karaahmet, çok belli ki sorumlu tutulacağı hususlar bilmiyor! Nasıl olsa, suçu üstlenecek kişi belli.

Treni üniversiteli genç idare ediyormuş

Kımıl iki-iki buçuk ay önce şirkete ortak olduğunu kaydediyor. Tarih veremediği gibi, mahkemede yüzde beş hissedar olduğunu belirtiyor. Karaahmet’i suçsuz çıkarmaya çalıştığı anlaşılıyor.

Kımıl:

“Aysun, kağıt üzerinde şirket ortağı olup işleyişe müdahalesi yoktur. ‘Her şeyin en iyisi yapılsın’ diye telkinde bulunur. Lunaparkın işleyişi ile ben ilgilenirim.”

Kımıl, makinelerin bakım ve onarımından sorumlu olduğunu, Nevzat Kurt’un kendisine yardımcı ettiğini anlatarak, şöyle devam ediyor:

“İkimiz tamirattan anlarız. Yapamayacağımız işlere usta çağırırdık. Kaynakçı olarak farklı ustalarla çalışırdık. Günlük makineleri kontrol edip bakımlarını yapardık.”

Karaahmet’in aksine Kımıl, “Düzenli zaman aralığında bakım yoktu” diyor. Emniyet kemeri, korkuluk ve bariyerin bulunduğunu belirtirken, “İş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi olup olmadığını tam bilmiyorum. Bu görevleri Kurt yerine getiriyordu” diye konuşuyor.

Kımıl, oyuncakları yarı zamanlı çalışanların idare ettiğini ifade ederek, “Kullanımı basit olduğu için ekstra eğitime ve uzman birini getirmeye gerek duymadık” diyor.

Kurt ise trenin son bakımın 25 Temmuz’da kaynakçı tarafından yapıldığını belirtiyor. Treni Volkan Salar adlı yarı zamanlı çalışan üniversite öğrencisinin idare ettiğini söylüyor.

Kımıl tutuklanırken, Karaahmet ve diğer iki kişi tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

Mühendis de yok, denetim de

İş Yeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin yönetmeliğe göre lunaparkta makinaların kontrol ve bakımı için en az bir mühendis ve teknisyenin bulundurulması gerekiyor. Girepark’ta ikisi de yok.

Makinaların ayda en az iki kez mühendis ve teknisyenler eliyle kontrol edilmesi lazım. Fakat Girepark’ta kaynakçılar getiriliyor.

İş güvenlik uzmanı da…

İş yerimi hekimi de bulunmuyor.

Oyuncaklar yarı zamanlı çalışan üniversite öğrencilerine teslim ediliyor.

Belediye kazadan önce Girepark’ı denetlemedi.

Baskın yapıp ceza kesmedi.

Son yerel seçimde belediyeyi CHP’den alan AK Partili Başkan Aytekin Şenlikoğlu, ilk ziyaretini Karaahmet’e yaparak, “Desteklerini esirgemediği için” teşekkür etti.

Kim kimi denetleyecek?

Bir komiser yardımcısı kadın can verdiği halde parkın gerçek sahibinin adı, sırf Giresunspor Başkanı olduğu, mahalli medyayı elinde tuttuğu, siyasetçiler ve bürokrasiyle ilişkileri bulunduğu için gizleniyor. Eşi Aysun Karaahmet, yargı tarafından korunarak, serbest bırakıldı.

Ne olsa Giresun, kural tanımazların ve sorumsuzların ellerinde kocaman bir lunaparka dönüşmüş. İnsan canı, çarpışan arabanın jetonu kadar ucuzken, bu lunaparktan daha çok ihmal treni kalkar.

İBB: Mevzuat bizi işten çıkarmaya mecbur ediyor

Geçen gün İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) 2019’dan bu yana işe aldığı 12.441 kişi hakkında arşiv araştırması istediğini, 8428’i için yanıt geldiğini duyurmuştum. Bunlardan 43’ünün terörle iltisaklı bir davası ve soruşturmasının bulunduğu ifade ediliyor. 28’inin soruşturma veya davası devam ediyor. 15’inin cezası ise ya kesinleşti ya da ertelendi. İBB, 43 kişiyi işten çıkardı.

Bu yazıma çeşitli eleştiriler yöneltildi. Arşiv araştırmasındaki suçlamaları doğru kabul ederek, işten çıkarılanları terörist addettiğim ileri sürüldü.

Esasen ben, verileri aktarmakla yetinmiştim.

Herhangi bir yorum yapmamıştım.

Her ne kadar niyetim bu olsa da anlıyorum ki, yorum yapmak gerekiyormuş. Eleştirilere hak veriyorum.

Çünkü barışçıl eylem ve açıklamaların bile terörizm sayıldığını biliyoruz. Bu yüzden arşiv araştırmasına göre terör örgütü üyeliği ya da propagandası ile suçlanan veya bu suçlamalardan ceza alan kişinin, yargının bütünüyle siyasallaştığı süreçte, masum olma ihtimali, suçlu olma ihtimalinden yüksektir diye düşünüyorum. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu dahil her muhalif PKK’lı, FETÖ’cü ya da DHKP/C’li veya ajan ilan edilirken, çoğunlukla ipe sapa gelmez iddiaları içeren mahkeme kararlarını, dosyalarıyla birlikte inceledikten sonra karar verilmeli.

İBB’nin salt İstanbul Valiliği’nden gelen yazılara bakıp iltisak gibi tartışmalı bir kavramı esas alarak, çalışanlarını işten çıkarmasını doğru bulmuyorum.

Hele ki davaya dönüşmemiş, belki takipsizlikle sonuçlanacak soruşturmaları ya da beraatle bitecek yargılamaları veri saymayı bu hukuksuzluğa boyun bükmek olarak görüyorum.

Anlıyorum…

İBB yönetimi, iktidardan gelecek saldırılara karşı önlem almak istiyor. Ama bu ürkeklikle, İBB’yi Ekrem İmamoğlu’na kazandıran isimlerden CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu bile gelecek arşiv araştırmasıyla kapı önüne konurdu.

Neden bu yönteme başvurduklarını İBB İnsan Kaynaklarından Sorumlu Başkan Danışmanı Yiğit Oğuz Duman’a sordum.

Duman, İçişleri Bakanlığı’nca terör iltisaklıları çalıştırmakla suçlandıklarını hatırlatarak, şöyle dedi:

“Kendimizi hakim yerine koyma şansımız yok. Politika üretemeyiz. Uymak zorunda kaldığımız mevzuat bizi mecbur etti.”

Duman’a “İşten çıkarmanız gerekiyor muydu?” diye sordum.

Şu yanıtı verdi:

“Terörle iltisaklı olmasa bile hemen her şeyi teröre bağladıkları ortamda bir faaliyeti soruşturma konusu haline gelmiş insanı tutmamız halinde limitsiz bir güç kullanılıyor İBB’nin üzerinde. Bu riski hukuken alma şansımız yok. Biz çalışanlara söyledik; işe iade davasını kazanıp gelin, yüzde yüz uyarım. Ama bana hakimlik yaptıramazsınız. Hakimlik yapmaya kalktığım an Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceğiyle ilgili süreçte risk alamam.”

Kararı İBB’de kurulan ve memurlardan oluşan bir komisyonun verdiğini kaydeden Duman, “İdare hukukçularımızın da yorumu bu yönde” dedi. Duman, şöyle devam etti:

“CHP’nin siyaseten savunduğu konu, bunun hukuksuz olduğu yönünde. Ama siyasi söylemle hukuki yazı arasında tercih yapamaz kamu kurumu. Siyasetin görevi yasal düzenlemeyi yapmak ya da yaptırmak yada yapabilecek gücü kazanıp düzeltmektir. İnsanları mağdur eden bir süreç olduğu kesin ama kamu kurumunun inisiyatif olma şansı yok.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
İsmail Saymaz Arşivi