Tarihi bir dönemeçteyiz. Hepimiz.
Cumhuriyetimizin 100. yılına giriyoruz.
Genç devletimiz ikinci asra ayak basıyor.
Peki nasıl bir tablo ile?
Neleri başardık?
Neleri eksik bıraktık?
En önemlisi şu: Şimdi ne yapmalıyız?
Üzerimize düşen görevler neler?
İşte bunu düşünüyorum. Nicedir. Büyük ve tarihi bir sınavla karşı karşıyayız. Başarmak zorunda olduğumuz bir sınav.
Hedef şu: Cumhuriyetimizi hak ettiği yere ulaştırmak. Ekonomik, sosyal, kültürel, demokratik ve siyasal bakımdan ülkemizi üst lige taşımak. Bu, Cumhuriyetimizi kuranlara; başta kahramanımız Atatürk olmak üzere borcumuzdur.
Yapmamız gereken bellidir:
Türkiye’yi refah, huzur, demokrasi ve barış ülkesi haline getirmek…
Çocuklarımıza parlak bir gelecek, kadınlarımıza ve tüm yurttaşlarımıza eşit ve hür vatandaşlık temelinde mutlu bir yaşam kurmak.
Ancak bu yolda ilk ve en zorlu sınavımız hemen başladı. Ertelenemez bir görev. Bugün yola koyuluyoruz.
Önümüzde seçim var; 9 ay içinde sandık başında olacağız.
Siyasal islamcı köklerden gelen 20 yıllık bir iktidarın Türkiye’yi getirdiği nokta ortada. Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin sonuçları da…
Faturayı hep beraber ödüyoruz. Çıkış bellidir. Formül de. Kabus ve felaket senaryolarından bahsediliyor. Hayır, Hayır. Karamsar olmayın.
İçinde olduğumuz durumdan demokrasi ile çıkacağız. Seçimle. 100. yılına giren Cumhuriyetimiz seçimle ve demokratik usullerle iktidar değişimini başaracak donanım ve birikime sahiptir. O günü hayal edin lütfen.
Ama… Bir dakika…
Birileri çalışacak diğerleri izleyecek… Öyle değil.
Birileri riske girecek diğerleri oturacak, öyle değil. Herkes katkı verecek. Seferberlik duygusuyla.
İşte bunun için buradayım. Demokrasiye kendimce hizmet etmek için.
Ülkemizin bu demokratik sınavı başarması, 12 Eylül darbesinin, günümüze kadar devam eden tüm olumsuzluklarını da bertaraf edecektir.
Atatürk Cumhuriyeti’ni tam ve gerçek demokrasi ile taçlandıracağız. İşte o zaman demokrasi bayramını kutlayacağız.