Ayşenur Arslan

Ayşenur Arslan

Muhalif kanallara kayyum atandı!

Epeydir konuşuluyor. “Başta Halk TV olmak üzere, iktidarı “rahatsız” eden televizyon kanallarının başına kayyum gelecek. Flash TV örneğinde olduğu gibi yöneticileri görevden alınacak..”
Olmadı mı? Oldu da başka yolla, yöntemle..

RTÜK önceki gün Türkiye’nin dört bir köşesindeki protestoları.. Hınca hınç dolmuş Saraçhane meydanını gösterenleri “uyardı.”
Daha doğrusu başkan Ebubekir Şahin’in ifadesine bakarak söylemek gerekirse tehdit etti:

“Radyo ve Televizyon Üst Kurulu olarak kanun dışında yayın yapan, halkı sokağa davet eden, illegal örgütlerin sözcüsü gibi beyanlarda bulunan yorumcuları ekrana taşıyan, kişi haklarına aykırı taraflı yayıncılık faaliyeti gösteren, devlet büyüklerine, soruşturmayı yürüten yargı mensuplarına, emniyet personeli ile kolluk kuvvetlerine hakaret hatta tehditlere varan ifade ve yayınlara yer veren yayıncı kuruluşlarla ilgili uzun süreli yayın durdurma dahil, en nihayetinde lisans iptallerine varabilecek müeyyideler uygulanacağı önemle ve tekraren duyurulur.”

Tercüme etmeye gerek yok herhalde. Yayınlara devam ederseniz başınıza gelenleri göreceksiniz deniyor.
Zaten başlarına gelmedik kalmayan kanallar da acilen yayından çıkıyor. Milyonlarca kişinin katıldığı eylemler bir anda buharlaşıveriyor. Türkiye -deyim yerindeyse- susturuluyor.
Ertesi sabah içerden bir ismin bilgisine başvurdum.
RTÜK üyesi, cumartesi yazısında gizli tanıklardan söz ederken kulağını çınlattığım İlhan Taşçı’yı aradım. Şahin’in bu açıklamasının hem Anayasa hem de kurulun yasayla belirlenmiş görev ve yetkilerine aykırı olduğunu söyledi:
“Kurul’un süregelen yayınlarına müdahale hakkı yok. Yayınları durdurmak için tehdit etmek yasalara aykırı. Bir yayın hakkında - gerçekleşmesinin ardından- şikayet gelirse inceleme yapılır. Rapor üyelere dağıtılır ve tartışılır. Daha sonra da yargı yolu açık olmak üzere karar verilir.”
Anlaşılmayacak bir yanı yok değil mi!
Ancak.. Artık “BAŞKA BİR TÜRKİYE’DE YAŞADIĞIMIZI.. YASALARIN SARAY’A GÖRE UYGULANDIĞINI” düşününce söyleyecek bir şey de yok!!

Nitekim, Ebubekir Şahin dün bir televizyonda anayasa ve yasayı “ yeni rejime göre” yorumlamaktan çekinmedi.
“ Dün uyarmak zorunda kaldık, kimse kusura bakmasın. Devlet ve kurumları bu tür durumlarda gereğini yapar! Ha eğer bu alanda yapılan uyarılar birileri tarafından sansür olarak görülüyorsa bir sansüre karşıyız... Yaptığımız uygulama da sansür değildir. Sansür, yapılacak olan yayınların önceden denetlenmesidir. Ben açık ve net söyleyeyim arkadaşlar, uyarıları yaptık! Bundan sonraki süreçte uyarılar yapılmayacak. Raporlarımızı görüşürüz inşallah siz de bu kurulun kararlarını ve raporlarını görürsünüz.
İkiyi üçü geçmeyecek yayın kuruluşumuzun bu tür durumlarda ortaya çıkarak bu tür yayınlardaki özensiz davranışlarında görmezden gelmemiz mümkün değildir."

Eeee emir büyük yerden gelince ağzınızdan çıkanı kulağınızın duyması gerekmiyor. Neymiş? Sansüre karşılarmış. Yapılan da zaten sansür falan değilmiş.
Yayın devam ederken birileri karar verip “DUR” diyebilirmiş.
Doğru. Kuzey Kore’de.. Ve zaman zaman Rusya’da oluyor öyle. Sıra bizde demek ki! DUR diyorlar. TV kanalları da ne yapsın.. Duruyorlar.
İroni yapmıyorum. Devlet aygıtı öyle Saray’a bağımlı hale getirildi ki, eliniz kolunuz bağlı. Düşünsenize, daha Ekrem İmamoğlu Emniyet’te iken inşaat şirketine el kondu.

Ortada ne tutuklama kararı ya da iddianame.. Ne de buna dair bir mahkeme emri vardı. Sadece yaptılar.. Çünkü yapabiliyorlardı.

Muhalif.. Daha doğrusu bağımsız TV kanalları için de bu formülü uyguluyorlar.
Böylece sizi “KENDİ KAYYUMUNUZA” dönüştürüyorlar.
Bu bir eleştiri değil. Sizler de eleştirmek yerine anlayın diye yazıyorum.

Hedefteki kanallar yıllardır haberleri, yorumcuları ile bugünlerin geleceğini anlattı.. Uyardı. Karşılığında ağır yaptırımlara, ekran karartma ya da para cezasına maruz kaldı. İzleyiciler, yakından biliyorum, çok üzüldü ama.. Kimisi “içi daralıyor” diye duymak istemedi. Kimisi duydu ama ne yapacağını bilemedi.
Aslında ne yapılması gerektiğini 1 milyon küsur üyeli CHP’nin cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu için kullanılan 15 milyon oy gösterdi.

Kurtuluş için hep beraber mücadeleden başka seçenek olmadığı anlaşıldı.
Son günlerdeki gösteriler ya da İmamoğlu oyları yetecek mi peki?
Üzgünüm ama hayır.

Zira iktidar koltuğu, bırakılamayacak kadar önemli / kritik hale geldi. Bugün yargıya güvenin diyenlerin, yargıya nasıl meydan okuduklarını.. Anayasa’yı nasıl çiğnediklerini.

Çok özel yasalar, özellikle de 100’den fazla kez değiştirilen ihale yasasıyla kimlere nasıl “sermaye transferi” yapıldığını.. Uçak inmeyen havaalanlarına ne kadar para akıtıldığını.. Ve daha nice karanlık işleri nasıl anlatabilecekler?

Ama şimdi oralara girmeyelim. Yazının çerçevesinden çıkmayalım.
Çünkü bu konuda söyleyecek üç beş lafım daha var.
* Öncelikle.. Erdoğan’ın daha da sertleşeceğini idrak etmek gerekiyor. 15 milyon oya, boykota, anketlere güvenmeliyiz elbette. Ancak yetmeyeceğini de bilmeliyiz. Önümüzde çok sert bir kış var.
* Bunun için öncelikle her alanda sivil örgütlenmeye yönelmeliyiz. Dernek, sendika, parti ve hatta mahalle inisiyatifi ile..
* Saray’ın ağır baskısıyla TV kanallarının susturulması ihtimaline karşı yeni yollar arayıp bulmalıyız.
Baksanıza. Dün İmamoğlu’nu Silivri’ye gönderdiler.. Bugün Mansur Yavaş’ı hedefe koyan bir soruşturma başlattılar.
Buna İmamoğlu operasyonu için harcadıkları milyarlarca doların ekonomiye etkisini ilave edin..
Memleketin nasıl adım adım uçuruma gittiğini göreceksiniz. 19 Mart’tan itibaren bildiğimiz her şeyi unutacağımız bir yola girdik. O yüzden ya yeni bir yol bulacağız ya da yeni bir yol yapacağız..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşenur Arslan Arşivi

Dün dündür, ya yarın?

26 Mart 2025 Çarşamba 14:50

Çirkinlikte Birinci

25 Mart 2025 Salı 14:35

İşler kontrolden mi çıktı?

22 Mart 2025 Cumartesi 16:31

Erdoğan ne kadar ileri gidebilir?

21 Mart 2025 Cuma 14:07

12 Eylül'de TRT'den bugüne...

20 Mart 2025 Perşembe 16:16

Sivil darbenin kazananları kaybedenleri

19 Mart 2025 Çarşamba 11:11

Eti birilerinin, kemiği sizin!

17 Mart 2025 Pazartesi 15:38

Godot değil ama Yaren geldi!

15 Mart 2025 Cumartesi 14:23

Çağlayan'a giderken...

10 Mart 2025 Pazartesi 16:09