İsmail Saymaz
Mersin'de şehit çocuğunu PKK'lı diye gözaltına aldılar
“Ben kendim şahsım şaş kalmışım. Bu kadar bedel vermişken, hala diyorlar sen PKK’lısın. İşin içinden nasıl çıkacağız, anlamadım. Ben şaş kalmışım Türkiye Cumhuriyeti’nde…”
Mersin Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nde işçi olarak çalışan Beytüşşebaplı Rasim Aşan’ın son bir haftada yaşadıkları karşısında şaş kalkmasından daha doğal ne olabilir?
26 Eylül’de PKK’nın Mezitli’deki Tece Polisevi’ne saldırısını engelleyemeyen Emniyet, iki gün sonra Mersin Büyükşehir Belediyesi Basın ve Halkla İlişkiler Dairesi Başkanı Bedrettin Gündeş ve 15 belediye işçisini gözaltına aldı.
İlk bakışta saldırı ile belediyeciler arasında bağlantının olduğu sanıldı.
Zaten halka verilmek istenen mesaj da buydu.
Halbuki Gündeş ve 15 işçi hakkındaki soruşturma yaklaşık bir yıldır sürüyordu. Hatta bu çerçevede 15 Eylül’de 10 işçi gözaltına alınmış ve tümü bırakılmıştı. İkinci dalga bilinçli şekilde Mezitli saldırısının ertesine denk getirilmiş görünüyor.
İfadesinde Mezitli’ye ilişkin tek bir soru sorulmayan Gündeş, silahlı terör örgüt üyeliğinden tutuklandı. Üç gün gözaltında tutulan işçiler ise tutuksuz yargılanmak üzere bırakıldı.
O işçilerden biri de 46 yaşındaki Rasim Aşan.
Aşan, dört çocuk babası.
Şırnak Beytüşşebap’tan Mersin’e göçmüş.
Bir yıldır belediyede çalışıyor.
Öğrendiğim kadarıyla eşinin, Belediye Başkanı Vahap Seçer’e başvurarak, ricada bulunması üzerine işe alınmış.
Babasını PKK şehit etti
28 Eylül, sabah.
İşe henüz varmıştı ki Aşan’ın telefonu çaldı.
Arayan, kızıydı.
Açtı.
Telefona bir polis çıktı.
Aşan’a “Lütfen eve dönün” dedi.
Aşan, döndüğünde beş polisi karşısında buldu.
PKK üyeliğiyle suçlandığını öğrenince kulaklarına inanamadı.
Çünkü Aşan, bir şehit çocuğu….
Köy korucusu olan babası Kudret, 2005 yılında PKK ile girdiği çatışmada şehit düştü. Aşan, babası dahil, dört yakın akrabasını çatışmalarda kaybetti. Hatta kendisi de 1997 yılında gönüllü katıldığı operasyonda yaralandı.
Tek bir kanıt bile yok
Aşan ve işçi arkadaşları üç gün gözaltına tutuldu.
30 Eylül’de ifadesi alındı.
Özgeçmişi sorulduğunda şu bilgileri verdi:
“Babam 4 Ağustos 2005’te Beştüşşebap ilçesinde korucu iken PKK ile girdiği çatışma şehit oldu. Ben de bu çatışmada gönüllü köy korucusu olarak bulunuyordum.”
Aşan’a KCK Mahalle Komisyonu üyesi olduğu iddia edilerek, “Nerede ve ne sıklıkla toplantılar yaparsınız? Toplantıların içeriği nelerdir? Kim veya kimler organize eder” diye soruldu.
Aşan, şunları söyledi:
“Benim terör örgütüyle ilgim alakam yoktur. Dolayısıyla terör örgütü yapılanmalarını ve mensuplarını tanımam. Örgüt mensuplarının eylem ve faaliyetleri hakkında bilgim yoktur. Herhangi bir eylem ve faaliyette bulunmadım.”
Bugüne kadar siyasi parti, sendika, dernek, vakıf veya kuruluşa üye oldu mu?
Hayır.
Gözaltına alındı mı? Yargılandı mı?
Hayır.
Ailesi ve akrabalarından terörle irtibatlı olan var mı?
Hayır.
Mersin’deki PKK’lılar içerisinde bildiği kişiler bulunuyor mu?
Hayır.
Cep telefonunda suç unsuru var mı?
Hayır.
Ekleyeceği?
Hayır.
Aşan, “Söyleyeceklerim bunlardan ibarettir” dedi.
Savcılık, Aşan’ı PKK’lı olmakla suçlayacak tek bir kanıt bile sunamadı. Aşan ve arkadaşları salıverildi.
‘Şaş kalmışım!’
Dün, serbest bırakılan Aşan’ı aradım.
“Size ne sordular?” dedim.
Dedi ki:
“PKK ile mahallede komisyon kurmuşuz. Bizler şehit ailesiyiz. benim babam şehit olmuş 2005’te. Böyle şeylerle alakamız yok. Babamızın kanı daha onların elinde kurumamış. Biz gelip onlarla yardımlaşma mı yapacağız? HDP ile terörle alakam yoktur. 20 senedir Mersin’deyim. Bir gün benden kimlik istememişlerdir.”
Aşan, babasının, iki amcasının ve bir kuzeninin şehit olduğunu…
Dört akrabasının gazi olduğunu…
Kendisinin de gönüllü olarak operasyonlara gittiğini anlatıyor.
“Ben kendim yaralandım. Kurşun geçti kafamdan. Zaten iz bellidir. Kulağım üç parça olmuştur” diye konuşuyor.
“PKK’lı diye suçlandınız. Ne düşünüyorsunuz?” diye sordum.
“Hiçbir şey düşünmüyorum. Ne düşüneceğim? Ben şehit ailesiyim. Sizce ne düşünebilirim? Ben PKK ile yardımlaşmış olabilir miyim? İmkansızdır” diyor.
Aşan’ın PKK’lı olması…
Mezitli saldırısını gerçekleştiren iki PKK’lının 12-13 paraşütlü motorla Mümbiç’ten Tarsus’a uçması kadar gerçeküstü görünüyor.
Bu yüzden Aşan da şaşkınlığını saklamıyor.
“Valla helal olsun” diyor.
Şöyle devam ediyor:
“Ben kendim şahsım şaş kalmışım. Bu kadar bedel vermişken, hala diyorlar sen PKK’lısın. İşin içinden nasıl çıkacağız, anlamadım. Ben şaş kalmışım Türkiye Cumhuriyeti’nde…”
Demirtaş'ın PKK'ya resti HDP'de nasıl karşılandı?
Selahattin Demirtaş’ın PKK’ya çektiği resti yorumlarken, iki ihtimalden söz etmiş ve şunları yazmıştım:
“Eğer Demirtaş, halk desteğini arkasına alabilirse Kürtlerin doğal liderine dönüşebilir. Eğer yapayalnız kalırsa en iyi ihtimalle Leyla Zana gibi köyde inzivaya çekilir.”
Üçüncüsü oldu.
Demirtaş, bir adım geri çekildi.
Doğrusu, bu hamleyi beklemiyordum.
Demirtaş, dün Twitter hesabında şunları yazdı:
“Biz demokratik siyasette ısrarcıyız’ söyleminden HDP’den ve Kürt siyasetinden ‘ayrışma’ polemiği çıkarmak çok zorlama çabadır, tamamen anlamsızdır.”
Oysaki Demirtaş, bir gün önceki paylaşımlarında hem PKK’yı hem de HDP’yi eleştirmişti. ‘Ayrışma’ varsayımı bu eleştirilerden kaynaklanıyordu.
Kaldı ki HDP’nin iç kamuoyu da Demirtaş’ın çizgisini benden farklı okumuyor.
Örneğin, bir HDP’li yönetici, Demirtaş’ın HDP’den ayrı ve bir adım önde görünmesinden rahatsızlık duyulduğunu vurgulayarak, şunları söylüyor:
“Demirtaş, bu şekilde devam ederse parti dışına itilir. Cezaevinden çıktığında bir panele bile sokmazlar. Hiçbir yerde konuşamaz. Bugünkü ruh hali böyle.”
HDP’li yönetici, Demirtaş’ın geçen nisan ayından beri PKK’ya karşı açıkça tavır aldığını ve bu tutumunu cezaevine giden HDP’lilere de açıkladığını kaydederek, “Çok cesur bir hamle. Ama büyük risk aldı” diyor.