Medyanın haline bak ülkeyi anla!

Cuma öğleden sonra Cumhurbaşkanı ayak üstü gazetecilerin sorularını yanıtlıyor.
Birinci soru Suriye…
İkinci soru Taliban’ın ziyareti…
Üçüncü soru Avrupa’daki enerji krizi…
Dördüncü soru Kılıçdaroğlu’nun siyasi cinayetler sözü… 
Aynı dakikalarda piyasa yıkılıyor. Dolar 9.25’i Euro 10.70’i geçmiş. Ülkenin üzerinde kara bulutlar geziyor.  Benzine 18 kuruş, motorine 41 kuruş zam yapılacağı ilan edilmiş.
Gazetecilerden bu konuda tek soru yok.
Tek kişilik hükümet karşılarında, bir gazeteci çıkıp doların halini sormuyor.
Daha doğrusu soramıyor.

Dikkat ettim dört soruda çanak soru.  Hele sonuncusu. Cumhurbaşkanı CHP Genel Başkanı’na verdi veriştirdi. ‘Bu zat yalancı, yalan terörü estiriyor’ dedi kesti attı.
Ne zamlara değindi ne döviz kurunun yakıcı etkisine.
Basın toplantısı bitti.
Cumhurbaşkanı dün Afrika gezisine çıktı.  Angola ve Togo ziyaretlerinden önce gazetecilerin sorularını bu kez kağıttan yanıtladı.
Gazeteciler sözlü sordu..
Cumhurbaşkanı daha önce hazırlanmış yanıtları kağıttan okudu. 

Soru/ cevap şeklindeki basın toplantısı bitti.
Yine kimse doları sormadı. Yine kimse zamlardan söz etmedi. Yine kimse Merkez Bankası’nda gece yarısı görevden alınmaların ne anlama geldiğini kurcalamadı.
Kılıçdaroğlu’nun memurlara yasa dışı işlere bulaşmayın uyarısını sordular ama. Yürütmenin yegane temsilcisi yine Kılıçdaroğlu’na verdi veriştirdi.
Bir ülkenin medyası böyleyse gerisini düşünün.
Bir ülkenin medyası bu haldeyse o ülkede demokrasi yok demektir.
Kağıt üstünde kuvvetler ayrılığı vardır, bağımsız ve tarafsız yargı vardır, partiye değil devlete bağlı valiler, kaymakamlar vardır. Bürokraside liyakat esastır. Partinin değil, devletin polisi, askeri, jandarması, istihbarat teşkilatı vardır,
Ama hepsi kağıt üstündedir…
Fiiliyat başkadır!..
Kılıçdaroğlu çok konuşulan açıklamasında demiş ki:
Türkiye devletini şahıs devletine dönüştürmüş bir kişi ve ailesi var. Bu şahsın ve ailesinin kişisel çıkarlarına hizmet etmeye zorlanmış bir kısım devlet memurları var.’
Yok mu?
İşte medyanın hali ortada. Saray’a hizmet etmeye zorlanan medya varsa, gazeteciler varsa, neden memurlar olmasın ki…
Gazeteci soru sormayarak…
Gazetesi veya televizyonu yani çalıştığı kurum haberleri gizleyerek Saray’a hizmet ediyorsa memurlar da bazı evraklara imza atarak veya atmayarak hizmet ediyordur.
Şaşırtılacak bir taraf var mı?
Sadece memurlar değil, akıl almadık işlere imza atan hakimler de var savcılar da var…
Baskıyla mı, emirle mi, paranın gücüyle mi bilemem.
Ama boyun eğdikleri var bi şeyler!..
Sezgin Baran Korkmaz’ın mal varlığı üzerinden tedbir neden kaldırıldı, yurt dışına kaçması nasıl sağlandı?
Korkmaz’ın belge oyunuyla tahliye olmasını, mallarını geri almasını, yurt dışı yasağının kalkmasını sağlayan savcı Adalet Bakan Yardımcısı değil mi?
Siz neden bahsediyorsunuz?
Kimsenin gıkı çıkıyor mu? Bu konu Adalet Bakanı’na, Cumhurbaşkanı’na soruluyor mu?
Sorulabiliyor mu?
Daha vahimini söyleyeyim. Yüksek Seçim Kurulu bile tezgahın içine girmiş. O bile katakulli yapıyor. İstanbul seçimini hatırlayın. Aynı zarf içindeki dört oy pusulasından sadece birinin çalındığına hükmetti.
Seçimi iptal etti.
İki buçuk sene oldu hırsız bulunamadı. Çünkü hırsız yoktu.
YSK böyleyse alt düzeyi düşünün.  Ne dolaplar dönüyordur.
Kılıçdaroğlu haklı olarak uyarıyor. Yasa dışı taleplere boyun eğerseniz hesabını siz de verirsiniz’ diyor.
İktidar kanadı ne cevap veriyor?
Kem küm, vesayet özlemi falan filan…
Kılıçdaroğlu şahıs devletinden söz edince Erdoğan’ın Merkel’le arasında geçen konuşma aklıma geldi.
Erdoğan ‘koalisyon hükümetleri olmamış olsaydı Almanya -Türkiye ilişkileri çok farklı olurdu’ deyince Merkel yanıt vermiş:
‘Biz bir başkanlık sistemi uygulamak istemiyoruz’
Kibar kadın… Türkiye’yi gördükten sonra dememiş.
Türkiye Kılıçdaroğlu’nun söylediği gibi gerçekten şahıs devletine dönüştü mü?
Bunu test etmenin kolay yolu var.
Medyanın haline bakın.
Çünkü medya ülkenin aynasıdır. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Tezkan Arşivi