Onur Alp Yılmaz
Lütfü Savaş Tartışmasının Hatırlattıkları ve Nasıl Bir CHP?
Özgür Özel’in genel başkanlığının ardından Türkiye’nin krizler rejimi CHP’nin kucağına neredeyse gün aşırı krizler bırakmaya devam etti. Özel’in liderliğindeki ilk günlerde bu krizlere karşı CHP’nin topluma heyecan verici çıkışları olsa da özellikle parti yönetiminin bütün enerjisini aday belirleme sürecine harcamaya başlamasının ve daha da önemlisi belirlenen adayların yarattığı tartışmanın sonucunda bu heyecan yerini yer yer öfkeye yer yer ise umutsuzluğa bıraktı…
Özellikle birkaç gündür yeniden alevlenen Lütfü Savaş tartışması bunlardan en kritiğiydi… Adaylığın belli olduğu gün ifade ettiğim gibi, haklı olarak depremin devasa yıkımından iktidarı sorumlu tutan CHP’nin 15 yıldır belediye başkanlığı yapan Savaş’ı aday göstermesinin hem bir açıklaması olamazdı hem de ona bu konudaki ahlaki üstünlüğünü kaybettiriyordu.. Şimdi gelinen noktada Savaş aday yapılmazsa hem bir grup seçmen gözünde “mağdur” rolü oynayabilecek ve muhtemelen bağımsız aday olacak hem de CHP ahlaki üstünlüğünü kaybetmese de zedelemiş oldu…
Savaş’ın adaylığının yanında değişim olmasa neredeyse II. Meşrutiyet’ten beri oturdukları koltuklarında oturmaya devam edip listelere yazılmayan gençlere CHP’liliğin faziletlerini anlatacak olan siyaset esnafının halini hep beraber ibretle izledik. Saniyesinde nasıl parti değiştirdiklerini hep beraber gördük… CHP’nin Ak Parti karşıtlığının kariyer merkezi olmaktan uğruna mücadele edilen bir ideolojinin partisine dönüşmesinin önemini daha iyi ne gösterebilir ki?
Yani CHP’nin daha yürüyecek çok yolu var. Önce partisine değil, kişilere ve makamlara bağlılık duyan bu anlayıştan kurtulmak ilk adımlardan biri olmalı. Ardından ise CHP’nin kişileri aşan, kişisel ikballeri aşan bir dava inşa etmeye ihtiyacı var. Peki böyle bir dava nasıl inşa edilebilir? Aslında bu sorunun cevabı CHP’nin kendi tarihinde mevcut…
CHP’nin, biri demokratik süreçlerin dışında olsa da, toplumu etrafında kenetlemeyi ve ortak bir davaya ikna etmeye başardığı iki devrin bazı ortaklıklarını dikkate almak, CHP’deki lider değişiminin bir “zihniyet değişimi”yle taçlanmasına katkı sunulabilir:
1. CHP’nin “asrileşme” fikri, Batı’daki trendlere yerli (nativist) ideolojik isimlendirmeler üreterek gerçekleşmiştir. Atatürk’ün aşırı gördüğü akımlara karşı bu devirde kurgulanan Kemalizm gibi, 1960’lar ve 1970’lerde de sosyal demokrasi yerine önce “Ortanın Solu” sonra da “Demokratik Sol” kullanılmıştır. Bunun nedeni, bir yandan elbette aşırı görülen hareketlerle araya mesafe koymakken, diğer yandan da toplumun Batı’yla kurduğu aşk ve nefret ilişkisinin farkında olarak, “yerli” bir iddia ortaya koymaktır. Bunu, Anadolu Rock’a benzetmek mümkündür. Yani Türk Halk Müziği ile rock müziğin birleştirildiği o tarza… Cem Karaca’nın İngilizce şarkılar söylemesine karşı babasının, “Bizim millet böyle şeyleri sevmez… Sen bu işi bizim ezgilerle harmanla,” demesi gibi bir toplumsal gözleme…
2. Bu iki başarılı örnekte de topluma çağrı yapan, özgüven aşılayan, kenetleyen ve bir araya gelmeye zorlayan bir düzen değişikliği iddiasını görmek mümkündür. Bunun için ilkinde milli güvenlik ve hayatta kalma korkusu, ikincisinde ise “aşırı sağ ve aşırı sol” korkusuna yaslanılmış, hem korku hem de umut beraber örgütlenmiştir. Bu strateji, kötünün olmaması için uğruna mücadele edilmesi gereken iyiyi teke indirmiş ve CHP’ye büyük bir toplumsal ve ahlaki meşruiyet sağlamıştır.
3. İki dönemde de kimliklere yaslanmayan, bunun yerine tüm kimliklere uğruna mücadele edilmesi gereken ortak bir dava aşılayan bir yaklaşım söz konusudur.
4. İki dönemde de bir sınıfsal çatışmada taraf seçme değil, aksine var olan çatışmalı her hâli ortadan kaldıracak bir sınıfsal uzlaşma ortaya çıkarma iddiası vardır. Bu doğrultuda Köy Enstitüleri, köykent ve toprak reformu gibi “imza projeler” ortaya konmuştur.
5. CHP, toplumu ve siyaseti sürekli tartışan bir aydınlar grubu yaratmış ve hatta kendi aydınlarını yetiştirmiş ve bu tartışmayı sürekli kılan mekanizmaları kurgulamakta başarılı olmuştur.
Dolayısıyla liderlik değişimi yaşanan CHP’de yeni ve çağcıl ideolojik bir rota belirlenirken bu beş maddeyi göz önünde bulundurmak önemlidir. CHP lideri Özgür Özel’in CHP’nin ilkelerini “aşındırmadan geliştirme” iddiasının mümkün olması da buna bağlıdır.
Sözün özü, CHP’nin birilerini bir yerlere taşımayı değil, toplumu bir yerden bir yere taşımayı şiar edinmiş bir davaya ihtiyacı var. Bu, siyasi irade gerektirir. Umarım bu süreçte yaşananlar bu iradenin oluşmasına vesile olur.