KHK'lı askerlerin Çarşamba Karakolu

Bundan 15 yıl önce İstanbul'da, kızağa çekilmiş emniyet müdürlerinin sürgün edildiği Çarşamba Karakolu vardı. Dönemin İl Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, şehir dışında görevlendirdiği halde mahkeme kararıyla dönen müdürleri AG-GE Koordinasyon Çalışma Grubu adı altında bu karakola 'tayin' ediyordu.

Gerçekte böyle bir çalışma grubu yoktu.

Çarşamba Karakolu 30 metrekarelik iki odadan, birkaç bozuk bilgisayardan ve plastik sandalyelerden ibaretti. Karakoldaki 13 emniyet müdürü, iki amir ve üç polis gün boyu bahçede gazete okuyup sohbet ediyordu.

Onlara görev verilmiyordu.

Cerrah'ın sürgün müdürler için bulduğu formül, bu günlerde Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilip mesleklerine geri dönen Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) personeline uygulanıyor.

TSK personeli ihraç edildiği görevine dönemiyor.

Çalıştığı komutanlık bünyesinde kurulan 'Araştırma Merkezi' adı verilen birime sivil memur olarak atanıyor.

Onlara eski rütbeleri verilmiyor.

Silah taşıyamıyor, üniforma giyemiyorlar.

Orduevleri yasak.

Yasal dayanağı var

Bu uygulamanın yasal bir dayanağı var, o da şu: 7075 sayılı Olağanüstü Hal İnceleme İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 10/A maddesi.

Bu kanuna göre TSK, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Dışişleri Bakanlığı'nda araştırma merkezleri kuruldu.

TSK'da her kuvvet komutanlığı kendi Çarşamba Karakolu'nu oluşturdu.

Örneğin Astsubay H.H., Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na bağlı Hava Müzesi'nde açılan merkeze gönderilmeyi bekliyor.

Aklandığı halde ihraç edildi

Ankara'da 11. Hava Ulaştırma Ana Üs Komutanlığı'nda astsubay olarak görevli H.H., 9 Aralık 2020'de FETÖ üyeliği iddiasıyla gözaltına alındı.

Hakkındaki iddia şöyleydi: Bir FETÖ şüphelisi, örgüt evinde H.H.'yi gördüğünü ileri sürdü. H.H. evin sorumlusu olan kuzeni E.G.'yi ziyarete gittiğini anlattı.

Tutuksuz yargılandı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 16 Mart 2021'de kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.

H.H., aklandığı halde 9 Temmuz 2021'de ihraç edildi.

Ankara 14. İdare Mahkemesi, 23 Aralık 2021'de H.H. hakkındaki ihracın yürütmesini durdurdu.

İki ihtimal var:

H.H. ya eski görevine dönecek.

Ya da Hava Müzesi'ndeki araştırma merkezine gönderilecek.

H.H. şu bilgileri aktarıyor:

"Odada boş oturuyorsun. Hiçbir görev ve sorumluluk yok. ATM memuru gibi... Silah ve askeri kimlik yok. Rütbeni alıyorlar. Suçsuzluğum ispatlandı, şimdi üniformam gasp ediliyor. Rütbemizi vermedikleri gibi statümüzü düşürüyorlar."

Yasaklar

Astsubay H.H.'nin karşılaştığı bu uygulama Deniz Kuvvetleri Komutanlığında da var. Adını açıklamaktan çekinen bir astsubay, iade edildikten sonra sivil memur olarak çalıştırıldığını kaydediyor. Yolladığı mektupta, yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

"Bizi içinde masa ve sandalyelerin bulunduğu yemekhane gibi yere götürdüler. Mesai yerimizin burası olduğu ve gün boyu sandalyede oturacağım tebliğ edildi. Yazılı bir emir tebliğ edildi. Toplu olarak dolaşmak, otopark kullanmak, cep telefonu kullanmak yasak! Eski arkadaşlarımızı görüyoruz. Selamlaşıyoruz fakat ürkeklik var. 'Bunlarla' muhatap olunmayacak söylentisi hakim. Çoğumuz şehir dışından atandığımız halde orduevlerini kullanmamız yasak. Kalacak yer sıkıntısı çekiyoruz. İş yerine gelmek için servisler var mı? Var. Ama kullanmamız yasak. Belki 'Maaş alıyorsunuz, daha ne istiyorsunuz' diye düşünebilirsiniz. Yılbaşı zammı bizi etkilemiyor. Kimse döndüğüne sevinemiyor. Masum olduğumu kanıtlamak için daha kaç mahkeme kararı lazım?"

"FETÖ'ye umut pompalamayalım"

Peki FETÖ'ye karşı etkin bir şekilde mücadele verilmesi gerektiğini savunan subaylar ne düşünüyor?

Emekli Tümamiral Cihat Yaycı, ihraç edilenlerin beraat etseler de ordudan uzak tutulması gerektiğini savunuyor. Yaycı, FETÖ'nün klasik terör örgütü gibi değerlendirilemeyeceğini ifade ederek, şunları söylüyor:

"FETÖ gibi terör ve casusluk örgütünün iltisaklısını çalıştırmak devlet için intihardır. 'Beraat eden ve kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilenler iade edilsin' söylemi FETÖ'ye umut ve motivasyon pompalıyor. Böyle askere silah verilemez, ülke güvenliği teslim edilemez. Devlet güvenlik kaygısı nedeniyle işe almama tasarrufunda bulunabilir."

Emekli Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok ise idarenin tercihine hak verirken hukuki bir çözüm bulunması gerektiğini vurguluyor.

Şöyle diyor:

"15 Temmuzdan sonra TSK'nın yüzde 60'ı yenilendi. AK Parti tandanslı olmayanların subay ve astsubay olamadığını kabul ediyor muyuz? Ediyoruz. Bunlar atıldığında diyorsun ki, 'Nereden biliyorsun?' Buna benziyor. İhraç edilenlerin FETÖ'cü olduğunu biliyorum. İspatlayamamışım. Hak kaybı var. O zaman kaybı gider. Devlet, 'Subay olarak alamam, memur olarak alayım' diyor. Kabul etmeyebilirsin. Dava açmalısın. Subay olarak almaması hukuksuz değildir. Ama tazmin etmemesi hukuksuzluktur. İdari çözüm bulamıyorsan hukuki çözüm bul."

Çarşamba Karakolu artık kapalı

15 Temmuz'da darbe girişiminde bulunan FETÖ'nün aynı güce yeniden kavuşmaması için devletin önlem alması, ulusal güvenliğin gereğidir.

27 Mayıs'ta da...

Talat Aydemir'in darbe girişiminde de...

9 Mart ve 12 Eylül'de de TSK'dan ihraçlar oldu.

15 Temmuz'da 126.783 kişi KHK ile görevlerinden atıldı.

Bunlardan 16.060'ı iade edildi.

Beraat etmiş ve aklanmış görevlinin bütün haklarıyla görevine iadesi gerekir. Çünkü bir kamu görevlisinin KHK ile ihraç edilmesi, örgüt üyeliğini, örgütsel irtibat ve iltisakı kanıtlamaz. KHK'lar kimi zaman kurumun dedikodu niteliğindeki istihbaratına, kimi zaman itirafçıların asılsız iddialarına dayanabiliyor.

Öte yandan FETÖ'nün diğer terör örgütlerinden farklılaşan örgütsel yapısı ve ilişki ağı, iltisak ve irtibatı dikkate almayı gerektiriyor. Bu yüzden TSK veya Emniyet, kuşkulandığı personelle çalışmak istemeyebilir. Ancak bu şart altında bile hukuksal bir çerçeve içinde hareket edilmeli.

Ya gözetim süreci uygulayarak, personel bir süre takip edilmeli.

Ya da kazanılmış hakları verilerek, emekliye ayırmalı.

Kuşkusuz, darbe tehdidine kapı aralanamaz.

Fakat tehdit ihtimal olarak var diye hukuktan vazgeçilemez.

Kim söylemiş, karakollarda adaletin dağıtıldığını?

Cerrah Müdür'ün Çarşamba Karakolu dahil.

Düşünün...

O bile 13 yıl önce kapandı.

TİP'in hedefi, Halk İttifakı kurmak

TBMM'de dört milletvekiliyle temsil edilen Türkiye İşçi Partisi (TİP) dün Kadıköy'de gazetecilerle buluştu.

Buluşmaya ben de katıldım.

Genel Başkanı Erkan Baş'a göre TİP, gelecek seçimde yüzde üç oy almayı hedefliyor. Yaptıkları hesaba göre bu oran, 1.8 milyon oya tekabül ediyor.

Gerçi TİP'in 1965'te ulaştığı yüzde 2.9'luk oy oranı o günden beri hiçbir sosyalist parti tarafından aşılamadı.

Ancak aşılamayacağı anlamına gelmiyor.

Zor.

Fakat mümkün.

Erkan Baş, yüzde 3'ük oyla grup kuracak kadar milletvekili çıkaracaklarını anlatıyor.

Böyle bir sonuç için TİP'in seçim barajını aşması...

Barajı aşmak için de bir ittifak içerisinde olması gerekiyor.

Baş, HDP'nin ana unsuru oluşturduğu 'Halk İttifakı'nı kurmayı öneriyor. İttifakta Sol Parti, Emek Partisi, Türkiye Komünist Partisi ve Türkiye Komünist Hareketi'nin olması gerektiğini vurguluyor. Başarabilirlerse sol rüzgar estirebilirler. Ancak EMEP dışındaki üç sosyalist parti HDP ile birlikteliğe sıcak bakmıyor. Hatta bu partiler HDP'siz bir blok oluşturabilirler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İsmail Saymaz Arşivi