İsraf, net yararsız, rant kollayıcı projeler... Eser siyaseti

Bu hafta sonu gerçekleşecek “Cumhurbaşkanlığı Seçimi” nin iki adayı yarışacak.

Ellerindeki en kuvvetli kozları paylaşmaları için son 2 gün.

Cumhurbaşkanı adayı Tayyip Erdoğan, dün akşam katıldığı TV yayınında rakibi Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik üstünlüğünü “eser siyaseti” olarak tanımladı.

Eserler üzerinden hatırlatmalar yapacağım…

1994-1997 yılları arasında Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanlığı görevinde bulunan, 1998’den itibaren Doğuş, Çukurova ve Doğan Gruplarının yanı sıra Fenerbahçe Futbol A.Ş kurumlarının yönetim kurullarında yer alan, İstanbul Üniversitesi’nde (1985-1999) ve İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde (2018-2021) öğretim üyesi olarak görev yapan, Marmara Üniversitesi’nde lisans-doktora dersleri veren Ali İhsan Karacan’ın kamuoyunda “arşive dayalı araştırmacı yazar” yönü pek bilinmez.

Bu yılın başlarında Legal Yayıncılık tarafından yayınlanan 744 sayfalık inceleme kitabı, “Kemal Atatürk’ün Vasiyetnamesi” kapsamlı bir araştırmanın ürünü…

Karacan’ın ekonomist bakış açısıyla değerlendirdiği İstanbul Finans Merkezi (İFM)’nin mekânsal tercihinden başlayalım.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, 17 Nisan 2023’de açılan İFM’yi kamuoyuna “Ülkemizi Amerika'daki, New York'daki, Londra'daki finans merkeziyle rekabet edebilir hale getirmiş olacak” ifadeleriyle takdim etmişti.

* * *

Karacan şöyle diyor: “3.5 milyon metrekare inşaat alanı ile tıpkı İstanbul Hava Limanı ve şehir hastaneleri gibi bir utanç ve rant abidesi olarak açılıyor. Ayrıca kamu kurumlarının Ankara’dan getirilerek buraya taşınmaları Cumhuriyetin kuruluş felsefesi ve değerlerine bir karşı çıkışı da sembolize ediyor.
TCMB, BDDK, SPK, SDK Ankara’ya geri götürülmelidirler. Ziraat ve Halk Bankaları da Ankara’ya geri götürülebilirler. Bugünkü bilgi işlem ve iletişim teknolojisinde Anadolu’nun herhangi bir şehrine de konuşlandırılabilirler. Kamunun kalkınma ve yatırım bankalarının da yeri Ankara’dır
.”

* * *

TCMB’nin İstanbul’da şube binası meselesi ile idare merkezinin taşınmasını ayırmak gerektiğini söyleyen Karacan, finansal kurumların bilişim ve iletişim teknolojilerindeki gelişimler ve mekan ilişkisine değiniyor:

1980/1990’lardaki TCMB’nin İstanbul şubesi çok önemli idi, bugün o kadar önemli değil. İdare merkezinin İstanbul’a taşınması ise 2000’lerin meselesi ve AKP tarafından köpürtülmeye daha ilk yıllardan başladı. TCMB merkezinin İstanbul’a taşınma düşüncesi Cumhuriyet ile bir hesaplaşma projesinin ürünüdür. ABD finansal açıdan çok merkezli bir ülke. New York başı çekse ve en önemlisi olsa da Chicago ve San Fransisco da çok önemli. Ama finansal ve mali otorite kurumları FED, SEC, FDIC ve benzerleri Washington’da konuşlanıyorlar.

Almanya’da Frankfurt mali merkez. Bundesbank orada ama o II. Dünya savaşı galiplerinin bir kararı ve şu anda konu zaten AB’ de başkalaştı. Buna karşılık mali piyasalarda tek otorite olan BAfin Berlin’dedir.

İtalya’da mali merkez Milano ama kamu otoriteleri, merkez bankası, Consob (İtalyan Şirketleri ve Borsa Komisyonu) gibi devlet kurumları Roma’dalar.
Borsa bir kamu otoritesi değil, bir alışveriş mekanı. Artık bilgi işlem ve iletişim ile farklı bir noktaya taşındı.

Hatta bugünkü borsa yapılırken bile (Karacan’ın SPK Başkanlığı döneminde yapıldı) ben gerekli olmadığını, bir kaç yıl sonra borsanın 2/3 bin metrekareye sığabileceğini temsil olarak oraya ihtiyaç olmayacağını Tuncay Artun’a (BİST eski adıyla İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Başkanı) söyledim. Ama tercih farklı oldu. Bana SPK İstanbul ofisi için önerilen büyük kamu binalarını (saysam şaşırırsınız) bile reddettim. SPK İstanbul ofisinin bile ileride en fazla 2 bin metrekareye ihtiyacı olur, daha fazla değil dedim.

Kamuda daha fazla büyük mekan daha çok (ve genellikle ihtiyaç dışı) personel alımı demektir. Daha büyük ve gösterişli bina azgelişmişlik ile ilgili bir şey.”

* * *

Karacan “kötü yatırım projelerini” ikiye ayırıyor.
Birincisi hem fiziki olarak yapılması gereksiz, israf, net yararsız olan, sosyal ve ekonomik açıdan kötü; hem de finansman modeli bakımından yanlış, rant kollayıcı ve yolsuzluk olan projeler…

Olumsuz örnekleri sıraladığı bu tip projelerin başına kısa adı İGA olan “İstanbul Hava Limanı” nı koyan Karacan; şehir hastaneleri, İFM, belediyelerin yaptığı (Ankapark gibi) gibi bu türde yurt çapında yüzlerce daha projenin sıralanabileceğini söylüyor.

İkinci tip projeler ise fiziki olarak yapılabilirliği kabul edilebilecek (hatta yapımı gerekli ) tipte olmasına karşın; finansman modeli yanlış, kötü, rant kollayıcı, yolsuzluk içeren ve ihale yöntemi sorunlu projeler…

Bunların bir kısmının projelendirme ve mimari açıdan sorunlu olduğunu belirten Karacan, bu türden büyük projelere Yavuz Sultan Selim, Osmangazi, Çanakkale köprüleri, İzmir otoyolu örneklerini veriyor.

İrili ufaklı yurt sathına dağılmış bu türden özellikle de ihalesi sorunlu çok sayıda binlerce projenin bulunduğunu da ekliyor.

* * *

Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimlerin birinci turu olan 14 Mayıs’ta Levent'te inşası tamamlanan Barbaros Hayrettin Paşa Camisi'ni açmıştı.

750 milyon liraya malolan caminin hikayesini dinliyorum; altından Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB)’nı İstanbul’a taşıma süreci çıkıyor:

Tarihsel olarak TCMB, bankalar caddesinde Osmanlı Bankası’nın yanında onun ikizi tarafı olan yerde idi. 1970’ lerde kambiyo işleri büyüyünce önce Karaköy sonra da Unkapanı’ndaki yere kambiyo kısmını taşıdılar. Eski yer de TL-şubesi oldu.

1980’ lerde önce Şişhane de bir yer aldılar ve iki şubeyi birleştirecek bina yapmak istediler. O günlerin İstanbul Belediyesi’nden (önceki başkanlar Bedrettin Dalan, sonra Nurettin Sözen) ruhsat alamadılar (!)
Şişhane’deki bu arsayı belediye yol ve kavşak yaptı.

Daha sonra Levent’teki yeri aldılar. 1990’ lı yıllarda buraya yeni bir bina yapma girişimleri başarısız oldu. Bir rivayet Maslak’ta askeri alanlar nedeniyle yüksek katlı bina için askeriyeden izin almak gerekiyormuş. Askerler bu izni vermemişler. Bu nedenle bina yapılamamış. Aslında 2000’li yıllarda da TCMB’deki ve işlevlerdeki dönüşüm bence İstanbul için yeni büyük bir bina ihtiyacını da ortadan kaldırmıştı.

Bu nedenle burası boş bir arsa olarak duruyordu. Şehir içinde de beton dökülmemiş bir arsa bırakmak da günahların en büyüğü olduğu için(!) park yapmak yerine, Cami konduruldu. Bölgede AVM fazlalığı olmasa idi herhalde metro bağlantılı altı AVM üstü ofis-rezidans olurdu.

* * *

Şimdi sorulması gereken sorular şunlar:

İFM nasıl dolu hale getirilecek?

İFM’yi etrafında biten onlarca yeni konut projelerinde bağımsız düşünebilir miyiz?
Karacan bu iki soruya şöyle yanıt veriyor:

Zaten daha baştan kavramsal bir sorun var. Finansman merkezi bir ortamı, sistemi ve kurallar düzenini ifade eden bir kavram. Zaten günümüz bilgi işlem ve iletişim teknolojileri, mekan kavramını finansal piyasaların her noktasında değiştirdi, deyim yerinde ise ters yüz etti. Bu nedenle zaten finans merkezi kavramının içerik ve anlamı da değişti ve binalar, binaların bir yerde toplanması işin önemsiz bir parçası oldu. Merkez Bankası, BDDK ve SPK gibi otoriteler ve kurumlar her zaman için her yerde devlet merkezi nerede ise orada olmuşlar.”

Türkiye pazartesi itibariyle yalnızca dev projelerin “mekansal” özelliklerini değil, “finansal kapasitesini” tartışacak.

Belki de bu binaların yeni sahiplerini…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serpil Yılmaz Arşivi