Fikret Bila
İnsan onuru
Altılı masa üzerinde aylardır çalıştığı anayasa değişiklik paketini açıkladı.
Özgürlükçü bir anlayışla hazırlanmış olan anayasa paketi Türkiye’nin yeniden demokratik, laik, sosyal hukuk devleti niteliklerinin hayata geçirilmesi için gerekli olan hükümleri ve yaklaşımı içeriyor.
Altı partiden yetkin hukukçuların hazırladığı anayasa önerisi 21. yüzyıl değerlerini yakalamış bir metin.
Değerli hukukçular; CHP’den Muharrem Erkek, DEVA Partisi’nden Mustafa Yeneroğlu, DP’den Serhan Üçel, Gelecek Partisi’nden Prof. Dr. Serap Yazıcı, İYİ Parti’den Uğur Poyraz ve Saadet Partisi’nden Bülent Kaya’yı, aylarca süren titiz bir çalışma sonucu ortaya çıkardıkları bu metin için kutlamak gerekiyor.
Umarım bu metin yasalaşır ve Türkiye çağdaş bir anayasaya kavuşur.
Altılı masanın anayasa metninde benim en çok önemsediğim ortaya konulan insan odaklı anayasa felsefesiydi. Ortaya çıkan anayasa önerisi anayasayı “insan onuru”na dayandırıyor, insan ve hakları ve özgürlükler üzerine bina ediyor, devleti değil insanı önceliyor.
Bu yaklaşım Türkiye’nin en özgürlükçü anayasası olarak bilinen 1961 Anayasa’ndan daha ileri bir anayasa anlayışıdır.
Yeni anayasayı insan onuruna dayandıran madde hükmüne ve gerekçesine bakalım.
“İnsan onuru, temel hak ve hürriyetlerin niteliği ve bütünlüğü
Madde 12 – İnsan onuru dokunulmazdır ve anayasal düzenin temelidir. Devlet, insan onuruna saygı göstermek ve onu korumakla yükümlüdür. Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Temel hak ve hürriyetler bir bütündür, birbirini tamamlar ve yasama, yürütme ve yargı organlarını bağlar. Devlet, temel hak ve hürriyetlerden herkesin etkili biçimde yararlanmasını sağlayacak her türlü düzenlemeyi yapmak, tedbiri almak ve ihlalini önlemekle yükümlüdür.”
Metin madde gerekçesini de şöyle açıklıyor:
“Anayasamızın 12. maddesinin başlığı ‘İnsan onuru, temel hak ve hürriyetlerin niteliği ve bütünlüğü’ şeklinde değiştirilmiştir. Böylece Anayasamızın insan onurunu esas alan bir bakış açısı kazanması sağlanmıştır. Bu değişiklikle yasama, yürütme ve yargı organlarıyla bütün idarî makamların, anayasal görevlerini yerine getirirken ve yetkilerini kullanırken insan onurunu esas almaları amaçlanmıştır.”
Bu anlayışı tamamlayan bir diğer değişiklik de Anayasa’nın İkinci Kısmı’nın başlığının değiştirilmesidir.
Muhalefetin başlık önerisi şöyle :
“Anayasamızın ikinci kısmının başlığı, ‘Temel Haklar ve Ödevler’ şeklindeydi. Buradaki ‘ödev’ kelimesi çıkarılmış; yerine ‘hürriyetler’ kelimesi getirilmiştir. Bu değişiklik, Anayasamıza daha hürriyetçi bir felsefe kazandırmayı amaçlamaktadır. Çünkü hürriyetlerin ödev kavramıyla sınırlanması, otoriter bir anayasacılık anlayışının eseridir.”
Türkiye’nin 150 yıllık anayasacılık süreci hiçbir zaman insan odaklı olmamıştır. Mevcut anayasada “insan haklarına saygılı” ifadesi yer alsa da uygulama devlet öncelikli olmuştur.
Devlet vatandaşa hizmet için değil vatandaş devlete hizmet için vardır.
70 yıldır sağ partilerin yönettiği Türkiye’de özellikle darbe dönemlerinde ve sonrasında “insanları devlet karşısında hizaya getirmek için “işkence ve kötü muamele” hiç eksik olmamıştır.
Bu ülkede “insan onurunun” en çok kullanıldığı yer, işkenceye ve kötü muameleyi protesto eden geçlerin attığı “insanlık onuru işkenceyi yenecek” sloganıdır.
Bugünkü iktidar da insan onuru ve haklarını dikkate almadan ülkeyi istediği gibi yönetiyor.
Anayasal hakların kullanılmasına kolluk kuvvetlerini kullanarak engel oluyor. Kadın haklarını savunmak için yürüyen kadınları, gençleri, üniversite öğrencilerini yerlerde sürüklüyor, dipçikliyor, hakaret ediyor. Öğretmen hakları için toplananları aynı şiddetle dağıtıyor. İşçilere ve baro başkanlarına aynı şiddeti uyguluyor.
Bu nedenlerle Altılı masanın anayasa değişiklik önerisinin “insan onuruna” dayandırılması çok önemli, bugüne kadar uygulanan yaklaşımı tersine çevirecek çok ileri bir adımdır.
“Önce insan” diyebilmenin değeri bilinmeli ve desteklenmelidir.