İmamoğlu'na mazbatasının verilmesi hukuki zorunluluktur

31 Mart yerel seçimlerinin üzerinden 11 gün geçti. Aralarında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Mardin Belediye Başkanı seçilen Ahmet Türk’ün de bulunduğu, seçimleri kazanan bazı isimlere mazbataları hâlâ verilmedi.

İstanbul’un büyüklüğü, ekonomik ve siyasi önemi nedeniyle, Türkiye daha çok Ekrem İmamoğlu’na mazbatasının verilmemesini tartışıyor.

AK Parti itiraz üzerine itirazda bulunuyor. Bu itirazlar büyük çoğunlukla kabul ediliyor ve İstanbul İl Seçim Kurulu İmamoğlu’nun mazbatasını vermiyor. Yüksek Seçim Kurulu da verilmesi gerektiği yönünde bir açıklama yapmıyor. Aksine AK Parti’nin İstanbul seçim sonuçlarının yeniden sayım veya iptal yoluyla değiştirilmesi gayretlerine zaman tanıyarak, bir anlamda destek oluyor.

Bu tutum Anayasa’nın seçim kurullarına ve Yüksek Seçim Kurulu’na yüklediği görev ve sorumlulukla bağdaşmıyor.
Yüksek Seçim Kurulu AK Parti’nin İstanbul’da bütün oyların yeniden sayılması talebini reddetti ancak 57 sandığın tekrar sayılması talebini kabul etti. Böylece kendisiyle çelişerek, aldığı kararda bir gedik açtı. Ayrıca AK Parti Büyükçekmece seçiminin iptal edilmesi başvurusu da yaptı.

Yüksek Secim Kurulu’nun bu kararları öyle bir izlenim doğuruyor ki, sanki Yüksek Kurul, AK Parti gibi, İstanbul seçim sonucunun değişmesini veya iptal edilmesini bekliyor. Bu tutum açık şekilde Anayasa’nın 79 maddesine ve Mahalli İdareler Seçim Kanunu’nun 22 maddesine aykırılık oluşturuyor. Seçim yargısı idarenin kolu değildir

Türk hukuk sisteminde “diğer yargı kolları” olarak uyuşmazlık ve seçim yargısı yolları sayılır. Seçim yargısını, Anayasa’nın 79 maddesine göre en üst organ olarak Yüksek Seçim Kurulu oluşturur ve uygular.

7062 sayılı Yüksek Seçim Kurulu’nun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’da YSK’nın görevlerini yetkilerini kullanırken bağımsız ve tarafsız olmak zorunda olduğu ve hiçbir organ, makam, merci veya kişinin Kurul’a emir
ve talimat veremeyeceği hükme bağlanmıştır.

2972 Sayılı Mahalli İdareler Seçimi Kanunu’nun 22 maddesine göre ilçe seçim kurulları tutanakları İl Seçim Kurulu tarafından birleştirildikten sonra en çok oy alan aday belediye başkanı seçilmiş olur. Bu hükme göre Ekrem İmamoğlu
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmiştir ve mazbatasının verilmesi hukuki bir zorunluluktur.

İtirazlar, şikâyetler mazbatanın verilmesinden sonra devam edebilir ve seçim yargısı yoluyla kesin karara bağlanır. Seçimin sonucunu değiştiren bir kesinleşmiş karar söz konusu olursa, mazbata iptal edilebilir ve seçim hukukunun gösterdiği yönde adımlar atılır.

Bu hukuki zorunluluk yerine, seçilmiş belediye başkanlarına mazbatalarının verilmemesi, seçim yargısı yolunu, siyasi otoritenin kullandığı idare yoluna ve idari işlemine çevirir ki, Yüksek Seçim Kurulu’nun bağımsız ve tarafsız olacağı,
hiçbir merci ve makamdan emir ve talimat almayacağı hükmüne açık ayrılık oluşturur.

AK Parti’nin Büyükçekmece seçimlerinin iptaline ilişkin başvurusu da bu çerçevede değerlendirilmedir. Bu ilçede seçmen listeleri asılmış, yasanın öngördüğü süre içinde itirazlar yapılmış ve liste kesinleşmiştir. Yüksek Seçim Kurulu’nun, kesinleşmiş listeler üzerinden gerçekleşen seçimden sonra yapılan itirazlarla mazbatanın iptali veya seçimin yenilenmesi talebinin kabul edilmesinin mümkün olmadığı kararı da mevcuttur (YSK’ın 2004 Iğdır kararı)

Bu koşullar altında İstanbul İl Seçim Kurulu Ekrem İmamoğlu’nun, diğer il seçim kurulları da mazbatası verilmemiş başkanların mazbatalarını verir ve Yüksek Seçim Kurulu da seçim iptali başvurusunu reddederse, bağımsız seçim
yargısı organı olduklarını kanıtlamış olurlar.

Aksine karar verirlerse idarenin bir kolu oldukları ve anayasal görevlerini yerine getirmedikleri suçlamasıyla karşılaşmaları kaçınılmazdır.

Seçim yargısını oluşturan organların, Anayasa’ya ve seçim hukukuna ilişkin yasalara aykırı davranması Türk demokrasisini daha da yıpratır. Kazanılacak hiçbir seçim, hiçbir belediye başkanlığı demokrasinin yara almasından daha önemli değildir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi