İktidarın İmamoğlu'nu yıpratma taktikleri tutmuyor

İktidar, İstanbul seçimini iptal ettirdiği günden buyana, Millet ittifakının seçilmiş başkanı olan Ekrem İmamoğlu’nun yükselişini durdurmak için başvurduğu yıpratma taktikleri tutmuyor. Aksine İmamoğlu’nu daha mağdur bir konuma sokuyor ve hızla daha popüler yapıyor. İmamoğlu’na destek artıyor.
İktidarın İmamoğlu’nu durdurma girişimleri, İstanbul seçimini bir yerel seçim olmaktan çıkardı, Türkiye çapında bir seçime ve hatta bir referanduma dönüştürdü. 
YSK SÜREKLİ KENDİYLE ÇELİŞİYOR
Yüksek Seçim Kurulu (YSK), iktidarın talebi ve beklentisi yönünde İstanbul seçimini iptal etti ve seçimin 23 Haziran’da tekrar edilmesini kararlaştırdı. Ancak, bu kararı verirken ortaya koyduğu gerekçe hukuki dayanaktan yoksundu ve daha önce verdiği kararlara aykırıydı. 
YSK iptal kararıyla da kalmadı. İptali gerekçe gösterdiği sandık kurulu başkanlarının memur olmayanlar arasından atanmasından sorumlu tuttuğu ilçe seçim kurulu başkanları hakkında soruşturma başlattığını duyurdu. Hakkında soruşturma açıldığı açıklanan  Şişli İlçe Seçim Kurulu Başkanı olan yargıç, YSK’ya başvurarak görevden alınmasını ve yerine “güvendikleri” birini atamalarını talep etti. YSK yine kendi kararıyla çelişerek, bu talebi geri çevirdi ve daha önce sorumlu tutup soruşturma açtırdığı aynı seçim kurulu başkanlarının göreve devam etmeleri kararı verdi. 
Ortaya tam olarak da “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” denilebilecek bir durum çıktı. 
Bu karara AK Parti itiraz başvurusunda bulundu. 
YSK bu kez bir önceki kararıyla taban tabana zıt bir karar daha verdi. “Göreve devam et” dediği ilçe seçim kurulu başkanları hakkında yeniden soruşturma talebinde bulunduğu bilgisi kamuoyuna yansıdı.
YSK, çok ciddi zigzaglar çizmeye başladı. 
YSK’nın, bu birbirini tekzip eden kararları, umulduğu gibi Ekrem İmamoğlu’nu zayıflatmadı, aksine “hakkının gasp edildiği” yargısını güçlendirdi.

PONTUS TAKTİĞİ

İktidarın başvurduğu bir taktik de Trabzonlu olan Ekrem İmamoğlu hakkında Yunanistan’da, tanınmamış bir internet sitesinin  “İstanbul’u bir Pontuslu kazandı” haberini piyasaya sürmesi oldu. İktidar sözcüleri İmamoğlu’na karşı ırkçı köken iddialarıyla bir kara propagandaya yöneldi.
Bu girişim nedeniyle neredeyse 7 göbek geriye dedelerini televizyonda sayıp döken İmamoğlu’na karşı bu taktik de tutmadı. Bir taraftan İmamoğlu ve kamuoyu, etnik köken sorgulamasının ırkçı bir kara propaganda olduğu gerekçesiyle tepki gösterdi, diğer taraftan başta Trabzon olmak üzere Karadeniz’de İmamoğlu’na çok büyük ilgi gösterilmesine neden oldu. Bayramda memleketi olan Trabzon’a giden İmamoğlu, sadece Trabzon’da değil Ordu’da, Giresun’da ve Karadeniz boyunca bütün ilçelerde coşkulu, heyecanlı, çok büyük mitinglerle karşılandı.
İSMİNİ SÖYLEMEMEYİN
İktidarın bir taktiği de, sözcülerine “Ekrem İmamoğlu’nun ismini söylemeyin, sadece CHP adayı deyin” talimatıydı. Bu talimat İmamoğlu’nu önemsizleştirmeye, sıradanlaştırmaya, popülerliğini törpülemeye yönelik bir taktikdi.
Bu taktik de hem tutmadı hem komik kaçtı. 
Televizyonda Ekrem İmamoğlu’nun adını ağzından kaçıran iktidar sözcüsü hemen “düzeltme” gereği duyarak “CHP’nin adayı” deyince gülünç bir tablo ortaya çıktı.  Keza bir eski bakan “CHP’nin adayının adını hatırlamıyorum” dediğinde de aynı durum oluştu.
PKK VE FETÖ İLE SUÇLAMA TAKTİĞİ
İktidar sözcüleri, İmamoğlu’na karşı ısrarla 31 Mart seçimlerinde “PKK ve FETÖ müdahalesi ve kumpası olduğu” iddiasında bulundular.
Bu taktik de tutmadı; YSK’nın bu yönde saptaması yoktu. Millet ittifakı ve Ekrem İmamoğlu’na karşı bu iddia gündemde tutulurken Cumhur ittifakının adayı Binalı Yıldırım önce tarikat şeyhlerine ziyarette bulundu, ardından Diyarbakır’a giderek Birinci Meclis’te “Kürdistan vekilleri” ifadesini kullanarak destek almaya çalıştı.
Bu hareket tarzı da iktidarın bariz çelişkilerinden biriydi.

VİP’E ALMAYIN
Karadeniz’de çok büyük ilgi gören İmamoğlu’na karşı resmi makamların yetkilerini kullanarak engelleme girişimlerinin sonuncusu Ordu havaalanında VİP salonuna alınmamasıydı.
Ordu’da hem İmamoğlu’na coşkulu mitingini erken bitirmesi gerektiği haberi gönderildi hem de VİP salonuna sokulmadı, karşısına polis barikatı kuruldu.
İktidarın bu tutumu da İmamoğlu’nu mağdur duruma düşüren ve ona ilgiyi artıran bir yönteme dönüştü.
Resmi makamların Ekrem İmamoğlu’na karşı giriştikleri bu yıpratma taktiklerinin sıklaşması, iktidarın İstanbul seçimini yeniden kaybedeceğine ilişkin kuşku ve kaygısının çok güçlü olduğunu gösteriyor.
Tersinden okunursa, İmamoğlu’nun değişim talebini temsil ettiği ve bu yönde umudu artırdığı ortaya çıkıyor.
İmamoğlu’na karşı yöneltilen bütün karalamalar iktidarın ayağına dolaşıyor ve bir girdaba sürüklüyor.
Rüzgar hâlâ İmamoğlu’ndan yana esiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi