Can Coşkun
Herkesin konuştuğu IŞİD itirafçısı haberleri okumuş
Türkiye önceki güne "büyük" bir itiraf haberiyle başladı. Başarılı meslektaşımız Alican Uludağ, DW Türkçe'de IŞİD'in "Türkiye sorumlusu" olduğu iddia edilen Kasım Güler'in itiraflarını yazdı.
Kemal Kılıçdaroğlu ve Ekrem İmamoğlu'na suikast itirafları çok dikkat çekse de ben sadece "silah gömülen şehirler" kısmına takıldım. Zira itiraflarda sadece bu veri "yeni" görünüyordu.
Bu satırların takipçileri çok iyi bilir; arşiv çalışmasını severim. Fikri takibin gereği de budur.
Kasım Güler'in itiraf adı altındaki tutanaklarında, silah gömülen şehirler dışında ne anlatıldıysa bir "öncesi" var. Anlatılanların hemen hepsi olmuş, bitmiş, gerçekleşmiş ya da yakalanmış girişimler.
Üstelik satır satır arşivde yer almaya devam ediyor.
The Usual Suspects adlı bir başyapıt var. Film dilimize de epey doğru bir şekilde, Olağan Şüpheliler olarak çevrilmişti.
Başrolde Kevin Spacey...
Olağan Şüpheliler'de, havaya uçan bir tekneyi araştıran polis, teknede 27 ceset ve 91 milyon dolarlık uyuşturucu parası bulur. Olaydan kurtulan iki kişiden biri yanıklarla dolu vücuduyla korkmuş bir Macar terörist ve diğeri de Verbal Kint(Kevin Spacey) adında bir tetikçidir.
Polisteki sorgusunda Kint güya her şeyi anlatır. Halbuki odada geçirdiği saatler boyunca sadece, polisin arkasında duran haber arşivlerine bakar ve oradan gördüğü isimlerle bambaşka bir hikaye yazar. Polisin sorduğu her soruya, hemen arkasındaki panodan gördüğü isim ve mekan isimlerini kullanarak yanıt verir. Hikayesiyle polisi de atlatır.
IŞİD itirafçısını yazarken bu filme neden bir pencere açtığımı merak ettiğinizi biliyorum. Hiç uzatmayayım.
Kevin Spacey'in filmdeki bu "atlatma" stratejisi, IŞİD'linin itiraflarını okuyunca birden aklıma geldi. Çünkü o filmdekine benzer biçimde, "itirafçı" Kasım Güler de belki "atlatma" yapamasa bile hep "bilindik" şeylerden bahsetmişti.
Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu'na yönelik suikast haberlerini de, Mersin'deki hareketliliği de, Alevilere yönelik provokasyon ve saldırı girişimlerini de gayet iyi hatırlıyordum.
Nereden mi?
Elbette haberlerden!
Bir fikri takip çalışmasıyla köşeyi hazırlamak için arşive daldım. Aradığınız yeri biliyorsanız, ulaşmanız pek zaman almıyor.
Adım adım gidelim.
IŞİD'li terörist Kasım Güler, itirafçı olduktan sonra neler "itiraf" etmişti?
Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu, Aleviler ve İncirlik Üssü'ne saldırı planlandığını...
Mersin ve Adana'daki hareketliliği, planları...
O halde başlayalım.
Önce Güler'in Kılıçdaroğlu'na yönelik suikasta dair itirafları...
"Eylemi gerçekleştirecek kişiler Kayseri ilinde minibüs tipi bir araç kiraladılar, ancak eylemi gerçekleştirecekleri sırada yakalandılar"
Peki biz "zaten" neyi biliyorduk?
6 Temmuz 2017... Adalet Yürüyüşü günleri...
Sözcü gazetesi:
"Yürüyüş devam ederken, Kayseri Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekibinin takibe aldığı belirten 38 UU 962 plakalı ve siyah renkli minibüs., Kocaeli Emniyet Müdürlüğü ekiplerince Kartepe İlçesi Köseköy mevkiine durduruldu. Minibüste CHP kortejine saldıracağı ve IŞİD üyesi olduğu ileri sürülen ‘Ebu Hüseyin’ kod adlı kişi gözaltına alındı."
İmamoğlu'na yönelik suikast itiraflarına geçelim.
IŞİD'li terörist Güler diyor ki:
"Ekrem İmamoğlu'na yapılacak eylemin medyaya düşmesi nedeniyle eylemler gerçekleştirilemedi"
1 Aralık 2020'ye gidiyoruz.
"Odatv’de yer alan habere göre; IŞİD, İmamoğlu'nun öldürülmesi için Türkiye’deki militanlarından suikast düzenlemesini istedi. Euronews’in İstanbul Büyükşehir Belediyesi kaynaklarından edindiği bilgiye göre İmamoğlu’na yönelik suikast planı doğru ancak bir yakalamadan haberdar değiller."
Dahası da var.
Bu kez Cumhuriyet'in aynı tarihli nüshası:
"İstanbul Valiliği emriyle Ekrem İmamoğlu’nun koruma sayısı artırıldı. İmamoğlu’na suikast girişiminde bulunmak için görevlendirilen IŞİD militanları son anda yakalandı"
Emniyet ise ihbarı yalanlamamış ama yakalandıklarını reddetmiş:
"Dönem dönem kamu görevlilerine, devlet büyüklerine, korumaya tabi şahıslara, görevleri nedeniyle veya kamunun gündeminde olan sansasyon yaratabilecek kişi, kurum ve yerlere yönelik bu tür duyumlar ve ihbarlar gelmektedir. Bu duyumlar veya ihbarlar ilgili kişiler ile paylaşılır ve bunların her biri bilgilendirilir. Bu konuda birimlerimiz tarafından gerekli tedbirler alınır. Haberde yer aldığı şekilde bir suikast girişimi veya bir suikastçının yakalanması söz konusu değildir."
Mersin ve Adana yapılanmalarına bakalım. Güler, defaatle o bölgeye işaret etmiş görünüyor.
Peki biz zaten neleri biliyorduk?
O tarihlerde; HDP'nin Mersin ve Adana büroları saldırıya uğrayalı birkaç yıl olmuş ve bölgeden "resmi" açıklamalar yükselmişti.
28 Mart 2017...
Sputnik Türkiye:
"Mersin'in Silifke ilçesinde muhtarlar ve sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle bir araya gelen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bu coğrafyaya IŞİD'in "paraşütle indirildiğini" söyledi."
4 Ocak 2018, Cumhuriyet:
"Adana polisinin yaptığı IŞİD operasyonunda 2'si Suriyeli 14 kişi gözaltına alınırken, Suriyeli Basil Bektaş verdiği ifadede, IŞİD üyelerinin kadınlara ilaç verip daha sonra sattıklarını ileri sürdü. Adana Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri Suriye’de terör örgütü IŞİD saflarına katılarak, silahlı eylem ve faaliyetlerde bulunan Basil Bektaş'ı, 1 Aralık’ta Mersin’in Mut ilçesinde yakaladı."
Devamı daha dikkat çekici. O operasyondan da itirafçı çıkmış:
"Sorgulanmak Adana'ya getirilen zanlı ‘Etkin Pişmanlık Yasası’ndan faydalanmak için ‘itirafçı’ oldu."
19 Ocak 2018... Yeniçağ gazetesi:
"Mersin'de terör örgütü IŞİD'ın tutuklanan sözde 'tarım bakanı'nın ifadesi doğrultusunda bombalı araçla saldırı yapmayı planladıkları öne sürülen 2 terörist yakalandı."
Alevi vatandaşların hedef alınma kısmına geçelim.
Ne diyor itirafçı Güler?
"Ankara'da bulunan Zöhre Ana Cemevi'ne eylem yapılması kararı alındı. Bunun için Ankara'da kiralanan bir eve, iki eylemci için 2 kalaşnikof ve 4 adet el bombası konuldu ancak örgüt üyeleri bu eylemi gerçekleştiremedi."
O tarihlere gidelim.
22 Mayıs 2017... Yıldız Yazıcıoğlu imzalı VOA haberinde konuşan kişi dönemin Ankara Valisi Ercan Topaca...
"Topaca, önceki gün Etimesgut ilçesindeki söz konusu eve yapılan operasyonda, iki IŞİD’li teröristin öldürüldüğünü ve saldırı hazırlıklarıyla ilgili krokilerin ele geçirildiğini bildirdi. Bu kişiler üzerindeki krokilerde; yapacakları saldırılar ile barışı bozacak, sivil toplum kuruluşlarına düzenlenecek eylemlere yönelik ve dün yapılan AK Parti Olağanüstü Kongresi ile ilgili de bazı krokiler ortaya çıktı"
Dahası da var.
26 Mayıs 2017, Gazete Duvar...
"Ankara’da öldürülen iki IŞİD militanını üzerinde Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı’nın krokisi çıkması üzerine Aleviler kendi güvenliklerini alacaklarını belirtti."
İncirlik'e saldırı itiraflarını da yazalım.
Ne diyor IŞİD'li itirafçı Güler?
"Nusret Yılmaz'ın emriyle Bingöllü Ebu İsmail ile patlayıcı uzmanı olan Gaziantepli olan kişi ve üç Arap asıllı istişhadçı toplam beş kişi olarak kaçak yollardan Türkiye'ye girdikten sonra Hatay sınırına yakın bir bölgede Türk askeri tarafından üzerlerinde hizam (patlayıcı yiiklenmiş kemer) ve tabancalar ile birlikte yakalandılar"
Biz "ne" biliyorduk?
26 Temmuz 2017 Cumhuriyet...
"Adana polisinin 22 Haziran'da terör örgütü IŞİD'in Yeşilyurt Mahallesi'ndeki hücre evine yaptığı operasyonda yakalanarak tutuklanan sözde 'Adana emiri' 32 yaşındaki Abdulkerim Çakar'ın da aralarında bulunduğu 11 kişinin, bu örgüte karşı Suriye ve Irak'a hava operasyonlarının düzenlendiği İncirlik Hava Üssü'ne, bombalı saldırı hazırlığı içinde olduğu, bu amaçla keşif de yaptıkları ortaya çıktı."
Örnekler böyle...
Belki Spacey gibi üfürmemiş ama gazetede yazılanların üstüne de pek geçememiş.
Kuşkusuz, şunu da vurgulamak gerekir; Güler'in bu anlatımlarına ek verdiği onlarca isim ve adres var. Bu kişilerin birçoğunun, yukarıda verdiğim arşiv notlarında, geçmişte yakalandığını anlıyoruz. "Yeni" olarak nitelenecek ve terör örgütüyle mücadelede kullanılacak onlarca ek bilgiyi verdiğini de varsaymamız gerekir.
Yine de hep bilindik ve duyulan hazır senaryoların etrafında bu kadar dolaşması epey dikkat çekici.
Bir isme önemle vurgu yapmak istiyorum. Güler'in itiraflarında tüm bu suikast girişimlerine dair istikrarlı biçimde Nusret Yılmaz'ın adı geçiyor. Örgütün Türkiye yöneticisi atfıyla...
Onu nereden hatırlıyoruz dersiniz?
Bir Alican Uludağ haberiyle başladık, onunla bitirelim. Cumhuriyet'in 20 Şubat 2018 tarihli nüshası... Seyhan Avşar ile ortak haber:
"Kırmızı bültenle aranan Ankara Gar katliamı sanığı IŞİD emiri Nusret Yılmaz, iki kez yasal yollardan Gürcistan’a geçti. Gürcistan, Yılmaz’ı “aranıyor” diye iki defa Türkiye’ye iade etti. İkisinde de gözaltına dahi alınmadı."
Savcılık bu habere şöyle yanıt vermiş:
"Olayın isim benzerliğinden kaynaklandığının anlaşılması üzerine hakkında yakalama kararı bulunmayan Nusret Yılmaz'ın serbest bırakıldığı, mahkemelerce hakkında yakalama kararı çıkarılan Nusret Yılmaz'ın ise hiç yakalanamadığı, dolayısıyla serbest bırakılmasının söz konusu olmadığı, yapılan haberin tamamen gerçek dışı olduğu tespit edilmiştir"
Cumhuriyet'in yanıtı şöyle tarihteki yerini almış:
"Cumhuriyet'in haberinin dayanağı Adalet Bakanlığı'nın resmi bir yazısıdır. Bu yazı, Nusret Yılmaz'ın sanığı olduğu Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Gar katliamı dosyasına girmiştir. Yazıda, Nusret Yılmaz'ın Adıyaman Besni doğumlu olduğu ve Gar katliamı sanığı olduğu açıkça belirtilmiştir. Yazıda, isim benzerliğine ilişkin hiçbir bilgi yoktur. Bu resmi belge niteliğindeki yazı, elbette haber değeri vardır ve Cumhuriyet bunu yayımlamıştır. Eğer ortada bir 'gerçeği yansıtmama' durumu varsa, bu Adalet Bakanlığı'ndan kaynaklanmaktadır. Gürcistan'a geçen Nusret Yılmaz'ın IŞİD üyesi Nusret Yılmaz olduğunu belirten Cumhuriyet değil, Adalet Bakanlığı'dır."
Yazının başında; bu teröristin itiraflarında yeni olanın sadece "gömülen silahlar" olduğunu vurgulamıştım.
İçişleri kaynaklarından edindiğim "yeni" bilgi ile bitireyim. Bu teröristin verdiği bilgi üzerine IŞİD'in gömdüğü kimi silahlar bulunmuş. Kimi adreslerde ise silahların daha önce alındığı anlaşılmış.
Uzun bir yazı oldu ama ne derler bilirsiniz?
Yazmak iyidir.