Fikret Bila
Havanda su dövmek
İktidar uzunca bir süredir havanda su dövüyor.
Başı sonu düşünülmemiş, gerekli hukuki hazırlığı yapılmamış kararlar alıp sonra bu kararları devlet zoruyla uygulatmaya çalışıyor.
Ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar.
Son hamleleri İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na karşı oldu.
İmamoğlu’ndan bir terörist hamisi yaratmaya çalışıyorlar.
Yaratmaya çalıştıkları algı bu.
Ancak bu hamlenin altında kaldılar.
İmamoğlu, CHP Genel Merkezi’nde 11 büyükşehir belediye başkanıyla birlikte gereken yanıtları sakin bir şekilde verdi.
Özetle, “Belediyede terörist varsa siz de ben de gerekeni yapalım” dedi. Daha önce de valiliğe ve bakanlığa yazıyla başvurduğunu ancak yanıt alamadığını söyledi.
İçişleri Bakanlığı ise İmamoğlu’nun yazılı başvurusuna yazılı yanıt vermesi gerekirken, bir gece vakti, tweet atarak, “Belediye’de şu kadar terörist var” diye duyuru yaptı.
“Madem teröristleri biliyorsun neden gerekeni yapmıyorsun” sorusuna henüz tatmin edici bir yanıt verilmiş değil.
Kaldı ki, belediyede işe başlayanlara temiz adli sicil kaydı veren de Adalet Bakanlığı.
Durum bu kadar açıkken, İmamoğlu’nu terörist hamiliğiyle suçlamak ve belki de görevden almaya zemin hazırlamak için bir gürültü koparıldı.
İktidarın hamlesi kamuoyu nezdinde İmamoğlu’nu güçlendiren, iktidara ise güvensizliği artıran bir hamle oldu.
İstanbul Belediyesi’nde işe girmiş terörist varsa, bunların yakalanıp yargı önüne çıkarılmasına kimse itiraz etmez.
Zaten yapılması gereken budur.
Buradan bir siyasi sonuç da çıkmaz.
Türkiye’de ilk defa olan bir şey de değil.
Millet İttifakı’na “PKK hamisi” yaftası yapıştırmaya kalkmak olmayacak duaya amin demektir.
İktidar aynı şeyi yerel seçimler öncesinde de yapmıştı.
“İstanbul Belediyesi PKK’lılara teslim edilecek, Ankara’da sayaçları PKK’lılar okuyacak” diye günlerce propaganda yapmışlardı.
Seçmen ne İstanbul’da ne de Ankara’da iktidarın bu iddialarını ciddiye aldı..
Ankara’da sayaçları PKK’lılar okumuyor, İstanbul Belediyesi’ni de PKK’lılar yönetmiyor.
Bu suçlamalarının toplumda bir karşılığı yok.
Kemal Kılıçdaroğlu’ndan, Meral Akşener’den, Ekrem İmamoğlu’dan, Mansur Yavaş’tan terör örgütü destekçisi, terörist hamisi çıkmaz.
Bunu iktidar da çok iyi biliyor.
Muhalefete o kadar çok “terörist” dediler ki bu suçlamanın bir ağırlığı ve ciddiyeti de kalmadı.
İktidar artık her sözünü, her kararını devlet zoruyla doğru kabul ettirmeye çalışıyor.
Etmeyenlere sopa gösteriyor.
Son öneklerinden biri de kur garantili mevduat kararında görüldü.
Bu mevduat türüne ilgi iktidarın beklediği kadar yüksek olmadı.
Ekonomistlerin, ekonomi yazarlarının büyük çoğunluğu kararın yanlış olduğunu söylediler, eleştirdiler.
Şimdi iktidar, bu kararı eleştirilmesin, sorgulanmasın diye aralarında milletvekili de bulunan eski merkez bankası başkanları, ekonomistler, ekonomi yazarları hakkında suç duyurusunda bulunulmasını sağladı.
Diğer taraftan, özel bankalara, “müşterilerinizi döviz hesaplarını bozdurup kur garantili mevduata geçirin” diye baskı yapıldığı söyleniyor.
Mudisini ikna edemeyen bankalara, “Merkez Bankası’nda bulundurduğunuz döviz karşılıklarından yüzde 1,5 komisyon alacağım” kararını bilirdiler.
Bu da sopalı serbest piyasa ekonomisi oluyor herhalde.