Gerçeklerden uzak duran iktidar

İktidar gerçeklerden uzak duruyor.

Ülkede yaşanan zam yağmuru, üç haneli enflasyon, satın alma gücü her gün düşen Türk Lirası, köle gibi çalıştırılan işçilerin isyanı yokmuş gibi davranan bir iktidar var. Bu olup bitenler karşısında bir sorumluluk da üstlenmiyor.

Kurye işçiler işverenlerine karşı direniyorlar. Kontak kapatmalar, üretimi durdurmalar, iş boykotları, grevler yaygınlaşıyor. Ülkenin değişik yerlerinde insanlar ellerinde elektrik, doğal gaz faturaları sokakta iktidarı protesto ediyorlar. Elektrik faturalarında yüzde 50’den yüzde 200’e kadar varan artışlar karşısında vatandaşlar ne yapacaklarını, nereye başvuracaklarını şaşırmış durumdalar.

Ama iktidar başka bir dünyadan başka hikâyeler anlatıyor.

Geçim derdiyle boğuşan vatandaşa “eskiden mum vardı, gaz lambası vardı” örnekleri veriliyor. “Herkesin evinde buzdolabı var” deniliyor. “Havaalanı mı vardı, üniversite mi vardı” diye soruluyor.

Sanki elektriği bu iktidar bulmuş, buzdolabını icat etmiş, Türkiye’yi ilk kez havaalanıyla, uçakla, üniversiteyle tanıştırmış gibi.

Gaz lambasıyla, mum ışığıyla aydınlanmak, okumak yüz yıl öncesine ait köy ve küçük kasabalara ait görüntülerdi. Türkiye buzdolabıyla, otomobille, uçakla, havaalanıyla, üniversiteyle tanışalı da çok oldu. Adıyaman’a havaalanı Zonguldak’a üniversite de bu iktidardan çok önce açıldı.

İktidarın yüz yıl eskiye ait hikâyeler anlatarak gerçeklerden uzak durması sorunları çözmüyor.

Türkiye’de eskiden de elektrik, buzdolabı otomobil, benzin, mazot, üniversite, havaalanı vardı ancak bugünkü kadar ulaşılmaz değildi. İktidarın yanlış ekonomi politikası sonucunda artık kent yaşamında zorunlu ihtiyaç haline gelen birçok ürün lüks oldu. Elektrik, doğal gaz kullanmak, benzin, mazot almak, markete girip istediğini alıp çıkmak, uçakla seyahat etmek, arabayla başka bir kente gidip gelmek gibi.

TÜİK’in açıkladığına bakarsak enflasyon yüzde 48,7 oranında. Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ise yüzde 114 olarak açıkladı. Aradaki fark çok fazla. TÜİK’in yüzde 48,7’lik enflasyonu çarşıyla, pazarla uyumlu değil ama ENAG’ın yüzde 114’lük oranı uyumlu.

Temel ihtiyaç niteliğindeki bazı ürünlerdeki yıllık fiyat artışını anımsamak ENAG’ın daha gerçekçi olduğunu göstermeye yetiyor.

Patlıcan yüzde 166, patates yüzde 123, biber yüzde 106, kabak yüzde 83, domates yüzde 74, ıspanak yüzde 50. Benzini ve mazotu anımsatmaya bile gerek yok. Neredeyse her gün zam geliyor. Benzin de mazot da 15 liraya dayandı. Benzine bir yılda 46 kez zam yapılmış; zam oranı yüzde 100’ün üzerinde.

İktidarın faizi enflasyonun altına çekip doları fırlattığından bu yana kiralar arttı. Ev fiyatları arttı. Apartman aidatları çoğu ilde ikiye katlandı.

Oysa iktidar “rekabetçi kur politikasına geçiyoruz, ihracat patlayacak, cari açık fazla verecek” diye ekonomide yeni keşif yapmış gibi propaganda yapıyordu. Çok geçmeden “rekabetçi kur” modelinin çöktüğü görüldü. Türkiye ihracat patlaması yapamadı, ithalatı da düşüremedi ve cari açık vermeye devam etti. Türk Lirası’nın değerinin düşürülmesi yabancı yatırımcılar için beklenen cazibeyi yaratmadı, olan dar ve sabit gelirli vatandaşa oldu.

Kur garantili mevduat hesabı uygulaması, döviz hesaplarını çözmeye yetmedi. Şirketler de vatandaşlar da Türk Lirası’na koşmadılar. Düşük faiz enflasyonu düşürmedi. Aksine dövizi fırlattığı için fiyatları da fırlattı.

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, kendinden çok emin, hatta çok memnun şekilde açıklamalar yapmaya devam ediyor. Enflasyonun Nisan ayında yüzde 50’yi bulmayacağını söylemişti. Ocak 2022 itibariyle enflasyon TÜİK’e göre bile yüzde 48,7’ye çıkmış durumda. Daha Nisan ayı enflasyonuna üç ay var. Bakan Nebati’nin tutturduğu tek tahmin 20 Aralık gecesi vatandaşın ve küçük tasarruf sahibinin çarpılması oldu. Bakan bu durumu televizyondan gülerek anlatmış, büyük yatırımcının deneyimli olduğu için çarpılmadığını aktarmıştı.

İktidarın bu ekonomi politikasında ısrar etmesi Türkiye’yi refahta değil sefalette yarışan bir ülke haline getirdi. Nihayet Türkiye sefalette (enflasyon artı işsizlik) Arjantin’i de geçti. Birinciliğe doğru koşuyor.

Vatandaş ellerinde faturalar, mum ışığı, gaz lambası, buzdolabı hikâyeleri dinliyor. İki farklı dünya.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi