Mustafa K. Erdemol
Fransızın İngilizle kavgası bitmez
Gittikçe her zamankinden daha sorunlu hale gelen dünyamızda çok da dikkat çekici bir haber olmayabilir ama tarihin en uzun çekişmesinin günümüzdeki son örneği olduğu için ben kayıtsız kalamadım doğrusu. İlişkileri yüz yıllardır “aşk/nefret” biçiminde süren Fransa ile İngiltere hayatın hemen her alanında yarış halindeler. Yakından izleyenler bilir.
Fransa Kültür Bakanlığı’nın, oyun sektöründeki İngilizce kelimeleri “anlaşılmadığı” gerekçesiyle yasaklaması her iki ülkenin diller üzerinden sürdürdükleri rekabetle de ilgili. Fransızca özellikle 19. yüzyılın en yaygın kullanılan Batı dili olma özelliğini İngilizce karşısında yitirdi malum. Yaygınlığı, evrenselliği açısından İngilizce Fransızcayı hayli geride bıraktı. Fransızların bu durumdan hiç hoşnut olmadıklarını bu ülkeye gidenler fark etmişlerdir. Bilseler bile tek kelime İngilizce konuşmaz Fransızlar. Geneli değil tabii ama çoğu. Tarihleri birbirlerine düşmanlıkla doludur iki ulusun. Savaştaki rekabet, sanayide, kültürde, nihayet dilde rekabete evrildi tabii. Fransa Kültür Bakanlığı’nın oyun sektöründe kullanılan İngilizce sözcükler yerine Fransız sözcükleri dayatmasında bir tuhaflık görülmeyebilir ama kimse beni bunun var olan “tarihsel kapışmadan” bağımsız olduğuna inandıramaz.
Fransızlar Monoglot’tur
Yani tek dil bilen bir ulustur. Amerikalılar da öyledir. Nasıl ki Amerikalılar ülkelerine gelen herkesten İngilizce konuşmalarını beklerse, Fransızlar da Fransızca konuşulmasını bekler. Başka dil bilseler de sadece kendi dillerinin konuşulmasını istemek de Monoglot bir özelliktir. İngilizlerde de ikinci bir dil bilen sayısı fazla değildir ama dillerinin evrenselliği buna gerek de bırakmaz zaten. O nedenle İngiltere’de kimse beklemese de İngilizce konuşur zaten bir yabancı.
Her ne kadar dünyada 42 ülkede devlet dili olarak kullanılsa da evrensel olma yarışını kaybetti Fransızca. Ama bu İngilizcenin dünyada en çok konuşulan dil olduğu anlamına gelmez tabii. İkinci dil olarak İngilizce konuşan insanlar düşünüldüğünde bile Mandarin Çincesi dünyanın en çok konuşulan dilidir. Sayı ana dili İngilizce olan kişilerle sınırlandığında hem Mandarin Çincesi hem de İspanyolca konuşanların sayısını geçemez İngilizce konuşanlar.
Kışkırtıcı anımsatmalar
Dil, siyasi bir sorun haline geldiğinde kültürel bir soruna da dönüşebiliyor rahatlıkla. Monoglot olmalarında, özellikle İngilizce karşısında, İngilizlere duydukları kızgınlığın da etkisi var Fransızların. Tarihten kimi anımsatmalarla iki ülkenin birbirlerinin canını sıkmaya çalıştıklarına çok tanık olunmuştur. Birini anımsarım, yıllar önceydi. İngiltere’ye gelen dönemin Fransa lideriyle görüşmeler tarihi bir sarayda, Fransızların İngiltere-Prusya ittifakı karşısında büyük yenilgi aldığı (Napolyon Savaşları’nın da sonunu getiren) Waterloo Savaşı’nı konu alan bir resmin önünde yapılmıştı.
Geçmiş gitmiş ne var bunda demeyin, özellikle Fransızlar takıyor işte bunu kafalarına. Saçma sapan huysuzlukları vardır birbirlerine karşı İngilizler ile Fransızların. Yine anımsarım, Prenses Diana’nın Fransız yapımı otomobil Renault’yu kullanmasını mesele yapmıştı İngilizler. Bir ara British Telecom’u da satışa çıkarmışlardı, Fransızlar alacak oldu kıyameti kopardılar. Başka ülkelere ulus devletlerini dağıtmalarını öneren İngiltere gibi ülkelerin kendileri söz konusu olduğunda nasıl “ulus devletçi” olduğuna tanık olmak eğlenceli gelmişti bana. İki yüzlülük bir batı tavrıdır.
Fransızların İngilizceyle rekabette kaybetmelerine neden üzüldüğünü anlayamam. Bu İngilizcenin çok iyi bir dil olmasından kaynaklanmıyor ki. Şöyle bir sıralama vardır; Fransızca romantizm ile şiirin, Almanca felsefenin, İtalyanca operanın, İngilizce de popun dilidir diye. Sıralamada Fransızcanın yeri hayli iyi görüldüğü gibi. İnsanların ikinci bir dil olarak İngilizceyi seçmeleri, bu dilin çeşitli nedenlerle/avantajlarla uluslararası bir önem kazanmış olmasındandır. Hepsi bu.
Ama yine de Fransızlar cidden bozuluyorlar bu işe. Dil milliyetçiliği Fransa’da yaygın. Bir televizyon tartışmasında bir Fransız bilim adamı “İngilizce önemli bir dil” dedi diye neredeyse ülkesinde “istenmeyen kişi” ilan edilecekti. Türkiye gibi bir ülkede yaşamadığı için şansına küssün. Türkiye bu tür insanlar için cennettir.
“Türkçe öldü” deyip imam hatip okullarında Türkçe konuşmayı yasakladığı ortaya çıkan Nazif Yılmaz adlı birini Milli Eğitim Bakan Yardımcısı yaptılar memlekette.
Cennet diyorsak boşuna demiyoruz..