Ergin: Madem Yüzyılın Felaketi, neden müteahhitleri topluyorsun?

“Hatay’da seyyar tuvalet ihtiyacı var” diyoruz.

“Bozgunculuk yapma!” diyorlar.

“Şehir karanlık altında, elektrik kesik, doğalgaz yok” diyoruz.

“Helikopter uçuyor, baksana!” diyorlar.

“Çadırkentler kurulmadı, depremzedeler ayazda yerde yatıyor” diyoruz.

“Provokasyon!” diyorlar.

İktidar ilk iki gün arama kurtarma ekipleri ve enkaz kaldırmak için iş aracı gönderemediği deprem bölgelerine, herhalde tahribatı olduğundan az göstersinler diye, elindeki ak-trolleri yolladı. Ak-troller, Kahramanmaraş Depremi’nin 10 ayrı şehirde yol açtığı insani, doğal, kentsel tahribattan çok, siyasi sonuçlarıyla ilgileniyorlar.

Aman, cumhurbaşkanımıza zeval gelmesin!

Aman, hükümetimiz zarar görmesin!

Halbuki AK Parti iktidarı Kahramanmaraş merkezli bir deprem olacağını öngören bilimsel raporlar elindeyken, bırakınız önlem almayı, seçim öncesi çıkardığı imar aflarıyla felaketin bilançosunu ağırlaştırdı. AFAD ve Kızılay’ın ise olasılıklı en kötü senaryoya karşı hazırlıksız olduğu ortaya çıktı. Liyakatsiz yöneticiler iki kurumu depremde harekete geçiremedi.

İlk iki gün deprem şehirlerine ulaşılamadı.

Arama kurtarma yapılamadı.

Kurtarılabilecek pek çok depremzede, arama kurtarma ekibi ve enkaz kaldırma aracı gitmediği için aramızdan ayrıldı.

whatsapp-image-2023-02-14-at-10-18-12.jpeg
Sadullah Ergin ve İsmail Saymaz

Eski Bakan, 16 yakınını kaybetti

Şahit mi arıyorsunuz?

AK Parti’nin kurucu Hatay İl Başkanı olan, iki kez Adalet Bakanlığı, üç kez milletvekilliği ve grup başkanvekilliği yapan Sadullah Ergin.

Bugün DEVA Genel Başkan Yardımcısı olan Ergin’in ailesinin oturduğu altı katlı bina yerle bir oldu. Şehir merkezine birkaç adım mesafedeki apartmana dört gün ne kurtarma ekibi ne vinç gitti. Caddeyi kapatmasına rağmen enkaz kaldırılamadı.

Ergin’in aralarında kız kardeşi, eniştesi, yeğenleri, dayısının ve teyzesinin çocuklarının aralarında da olduğu 16 akrabası hayatını kaybetti.

Geçen cuma enkazın başında Ergin’i ziyaret ettim. Hatay’da ne olduğunu kendisinden dinledim. Biz konuşurken, yanı başımızdaki kamyonetin açık kasasında Ergin Ailesi’nden dört cenaze vardı.

Ergin, sakalları uzamış ve kederliydi.

Ben sordum, o yanıtladı.

Neden Hatay bu kadar ağır hasar gördü?

Zaten burası fay hattı üzerinde bir şehir. Geçmişte biz kentsel dönüşüm için epeyce uğraştık. Birkaç etap kentsel dönüşüm alanlarını belirledik. Ama yerel yönetimlerle merkezi yönetim uyumlu çalışmadı. Dönüşümü yapamadılar maalesef.

Neden?

Dönüşüm yapılacak bölgelerde çok insan var. 100 metrekarelik arsası var, her seçimde üzerine bir kaçak kat çıkmış, dört kat yapmış, dört dairesi var. Siz ona kentsel dönüşümde sıhhi şartlarda yapılmış, sağlıklı oturabileceği bir konut verdiğiniz zaman dört daire veremeyeceksiniz. Vatandaş “Dört daire ver” diyecek. O da mümkün değil. Dolayısıyla bir türlü yapılamadı.

Hiç teşebbüs oldu mu?

Altınçay Mahallesi’nin imarını durdurmuştuk 2005 - 2006’da, orayı kentsel dönüşüm alanı ilan ettik. “İmar yapılmasına müsaade etmeyelim” dedik, şerh konuldu ruhsatlara. O günkü şartlarda muhalefet “Hükümet başınıza yıkacak evlerinizi” diye 2007 seçimi gelirken propaganda yaptı. Seçmen baskısına yerel yönetimler dayanamadı. Tekrar açtılar.

Yoksa kentin batı yakasını birinci etap dönüşüm bölgesi yapıp çıkacak araziye ikinci etabı…

TOKİ bin konut yaptı. Dönüşüm için insanları ortaya yerleştirelim, mağdur olmasınlar (diye). Onlardan boşalacak yere başka gecekondu mahallesini taşıyacaktık. Böylece yedi sekiz etapta gecekondu bölgelerini tamamen sıhhi şartlarda oluşturmuş konutlara dönüştürmeyi planlamıştık. Bir bölgeye imar kısıtlaması getirdik. Oraya yeni yapı yapılmasın diye ama yerel siyasette insanlar dayanamadılar baskıya.

Ama Hatay’ın merkezi gitmiş.

Asi nehri kenarındaki bölgeler. Asi nehri zaten fay hattına çok yakın. Artı, nehir kıyılarında zemin sıvılaşması var. Akarsu varsa, göl varsa, zemin çok sağlıklı değil. Gecekondu bölgelerinde de çok yıkıntı var. Gezdiniz herhalde şehri?

Gidilebilecek birçok yere gittim. Her yer aynı.

Ve mahşer günü gibi. Ancak TOKİ’nin tünel kalıp sistemiyle yaptığı konutlarda sorun yok.

TOKİ şehir dışında…

Şehrin kıyısında. Burası birinci derecede deprem bölgesi. Bunu mühendisler bizden iyi bilir. Fakat tünel kalıpla yapılan binalarda statik sorun yok.

Depremin bilançosu ne olur?

Öngöremiyorum. 12 dairelik apartmandan 20 küsür cenaze çıkıyorsa varın siz hesap edin

10-20 bin?

Ben razıyım ona.

Millet “Bizi görmek istemediler, geç geldinler” diyor. Size göre de öyle mi?

İlk üç gün olaya vaziyet etmekte gerçekten geç kalındı. Bizim buraya iş makinası dördüncü gün gelebildi.

Size de?

“Bize de” derken, AFAD’a kayıt yaptırdım, o kadar. Bize ne zaman sıra geliyorsa diye. Ama dün (Geçen perşembe) sabah artık, baktık ki… Üç gün geçti.

Düne (Geçen perşembe) kadar iş makinesi yok muydu?

Dün sabah geldi.

Ondan önce?

Ondan önce vatandaşlar kazma kürekle çıkarabildikleri kadar çıkardılar. Ablamın kızı ve eşi dört çocuğunu kendi kayınbiraderleri kazma kürekle çıkarıp götürdü.

Üç gün neden geç kalındı? Millet diyor ki “AFAD yok, iş ekipmanlar yok, vinç yok.” Bunları doğruluyor gördüklerimiz.

Koordinasyon noktasında sorun olduğunu düşünüyorum. Bu gelen imkanlar koordine edilip doğru yerlere sevk edilip harekete geçirilemedi.

Halen kentte tuvalet, telefon, elektrik, doğalgaz sorunu var.

Akaryakıt yok.

Cumhurbaşkanı aradı mı sizi?

Yok. Araması gerekiyor muydu?

‘Asrın Felaketi’ deniyor.

Afette kader olan şey, depremin tahakkuk etmesidir. O gücümüz dışında bir hadise ve kader derim. Onun dışındakiler insanların oluşturduğu şartlardır. Bizim düzgün, bilimsel verilere dayalı çalışmalarla insanları korumamız mümkünken, bunların arkasına saklanmamak lazım. “İşte, ne yapalım, Yüzyılın Afeti!” İyi de kendimize düşenin ne kadarını yaptık?

Bu kadar tahripkar olmak zorunda mıydı?

“Yüzyılın Afeti” diyor bir taraftan, bir taraftan yıkılan binaların müteahhitlerini topluyorsun. Maden yüzyılın afeti, kimse engelleyemezdi, müteahhitle niye uğraşıyorsun? O müteahhit kendi başına mı yaptı? Belediyede imar işleriyle uğraşanların dahli yok mu? Şehircilik Bakanlığı’nın taksiratı yok mu? Kimse kendi başına yapı yapamaz.

Hatay toparlanabilir mi? Göç var.

Göç var. Otoyollar dolu. Adıyaman, Maraş, Hatay; o bölgelerden gelen insanlar akın akın kuzeye doğru çıkıyor. Bunlar gittikleri yerde rehabilite edilmeli. Biz de gönderdik. Nihayet o şehir tekrar kurulacaksa mevcut imar paftaları üzerinden inşa edilmemesi lazım. Sil baştan imar planlarının sıfırlanıp fay hatlarının yeşil alanlara bırakılıp emniyetli zeminde tünel kalıp sistemi zorunlu hale gelmeli. TOKİ’nin yaptığı tünel kalıp konutlarında hasar ve can kaybı yok.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İsmail Saymaz Arşivi