Ayşenur Arslan

Ayşenur Arslan

Erdoğan’ı Anlama Kılavuzu: Neden Yeni Anayasa’ya Aşeriyor?

Doğrusu Erdoğan’ı “anladığımı” iddia edemem.
Ancak her ne yaparsa, bunun, iktidarını ve elindeki o korkunç gücü korumak için olduğunu bilirim. Onun adımlarını da bu gözle izleyip değerlendiririm.
Dolayısıyla, ellerine sadece günlük şifreler tutuşturulmuş aparatların -perde arkasını katiyen anlamadan- gelişmeleri yorumlamalarına sadece gülerim!
Önümüze “barış ve yumuşama fotoğrafı” diye konulan buluşma mesela..
Saray yanlısı kalemler bir coştu bir coştu..
Erdoğan’ın otoriter tek adam rejiminin dinamiklerini kavrayamadıkları için sahiden iklim Akdeniz oldu zannettiler.
Öyle ya!
* “Anayasa Mahkemesi seneler sonra Erdoğan’ın kanun hükmünde kararnamelerini hükümsüz saydı.”
* Çetin Doğan cezaevinden nihayet salıverildi.
* Osman Kavala’nın kanun yararına bozma için verdiği dilekçe Adalet Bakanlığı’na gönderildi. Dahası, Abdülkadir Selvi öteki Gezi mahkumlarına ‘siz de başvurun’ diye yol gösterdi.
* Derken.. Kamuoyunun en çok konuştuğu olay: Erdoğan Sinan Ateş’in eşi ve kızlarını Saray’da kabul etti.

*. *. *
Sadece 1 gün sonra ne oldu peki?
* “Sinan Ateş suikastini çözen savcı tenzil-i rütbe gibi bir atamayla Ankara Adliyesi’nden uzaklaştırıldı.”
* Erdoğan. İspanya’da bir İspanyol gazetecinin Kavala ve Demirtaş sorusuna esti gürledi. “Onlar terörist” dedi. “Başını sallama öyle” diye atarlandı.
* “AKP’nin Kızılcahamam kampında İçişleri Bakanı Yerlikaya konuşurken salonu terk eden Süleyman Soylu ittifak tartışmasına katıldı. ‘Erdoğan ve Bahçeli tarih inşa ediyor’ dedi.”

*. *. *
Benim öyle derin kaynaklarım yok.
Geçmişi gösteren, gelecekten haber veren kristal kürem de yok.
Yani, yazacaklarım hakkında yanılıyor olabilirim. Hiç gocunmadan “aaa yanılmışım” der, özür de dilerim.
Ama, övünmek gibi olabilir -tanıkları hala yaşayan- nice öngörüm çıkmıştır. Pek çok kritik siyasi olayda ve seçimde, üstelik hemen herkes aksini iddia ederken söylediklerim gerçekleşmiştir.
Herkesten daha zeki olduğum için mi?
Hayır! Sadece olgulara ve kişilere kişisel hiçbir beklenti / sempati vs olmadan yaklaştığım için!
Bu yüzden, yani gelişmeleri “erkenden” görüp anlattım diye başım az derde girmedi.
Neyse!

*. *. *
Yazının bu kısmında peşin peşin “BANA GÖRE” diyeyim de, okuyacaklarınızın çerçevesi çizilmiş olsun.
Bana göre, Erdoğan CHP ziyaretinde aradığını bulamadı. Biliyoruz; Özgür Özel, çok ciddi bir talepler dosyası ile karşılamış.. Erdoğan’ın asıl derdi olan yeni Anayasa için de, hem talepleri hem de “önce var olan Anayasa’ya uyun” ikazını dillendirmişti..
Oysa Erdoğan CHP ile “yumuşama süreci” yaşanabileceği işaretini vermiş.. Bahçeli’yi de, olumlu ya da olumsuz sonuca göre değerlendirmek üzere eşikte beklemeye almıştı.
Ayşe Ateş ve kızlarını Saray’da kabul edip ertesi gün Sinan Ateş savcısını sürmek..
Başta Osman Kavala, adalet bekleyenlere müjde verecekmiş izlenimi yaratıp ertesi gün İspanya’da buna dair soru soran İspanyol gazeteciyi azarlamak..
Nasıl okunmalı?
Herhalde öncelikle “Erdoğan’ın yeni Anayasa konusundaki neredeyse takıntılı tutumu” konuşulmalı.
Mevcut Anayasa’yı takmayan, kendisini yasalarla sınırlı görmeyen, özgürlük ve insan hakları karnesi dünyanın malumu REİS NEDEN YENİ ANAYASA DİYE AŞERİYOR?

*. *. *
Yüzde 50 + 1 sistemi fosladı, parlamenter sisteme dönmek istiyor.. Deseniz. Bu konuda AKP kurmaylarının bile kafası karışık.
Kendisine bir dönem daha seçime girme imkanı arıyor.. Deseniz. Son seçime girememesi gerektiği halde giren biri bunun yolunu bulamaz mı? Zaten bu amaçla Anayasa’ya konmuş erken seçim kartı da ellerinde dururken.
Eeeeee?
Sahiden daha demokratik bir Anayasa istediğini.. Geceleri rüyada “ey özgürlük” diye sayıkladığını mı düşüneceğiz!
Yoksa…
15 Temmuz sonrası, arkasına milli mutabakat desteğini almak için düzenlediği şu malum Yenikapı Mitingini mi hatırlamalıyız?
Hani Kılıçdaroğlu bile gitmişti mitinge de, Erdoğan birdenbire AKP’nin genel başkanı, yüzde 51’in cumhurbaşkanı olmaktan “hepimizin / Türkiye’nin lideri” olmaya yükselmişti.

*. *. *
Bugüne gelelim: Türkiye her alandaki her veriyle yakın tarihin en büyük krizini yaşıyor.
Kendisi ya da halefi, seçime bir başka büyük hedefle girmek isteyecektir.
Seçmen “bu kaçıncı hedef birader” demez mi! Doğrusu pek emin değilim. Unutma konusunda şampiyon öyle bir seçmen kitlesi var ki, her otoriter / post faşist rejime lazım.
Ama geçmiş seçimler ve görünen köyler kılavuz istemiyor. Bu kez, sonuçtan hiç emin olamayacaklar.
O zaman ne yapmalı?
Yanına -artık birinci parti olan- ana muhalefeti almalı.. Bunu da, ancak yeni Anayasa başlığında mümkün kılabileceğini hesaplayarak, konuya buradan dalmalı..
Düşünün: Öyle bir süreçte Erdoğan mevcut cumhurbaşkanı olarak hep ön planda olacak. Demokrasi bayrağını o taşıyacak. CHP de “katkısını esirgemeyen parti” olarak, Ahmet Hakan ve Abdülkadir Selvi’nin iltifatlarına mazhar olmakla yetinecek!
Meseleyi ironiden soyundurursak, görünen şu: Erdoğan, sebebi olduğu için çözemediği krizleri bir süre daha “İDARE” etmeye çalışıyor. Bunun yolunu da yeni Anayasa sürecinde ve onun getireceği “MEŞRUİYETTE” görüyor.

*. *. *
Eğer CHP’deki zirvede Erdoğan’a yeşil ışık yanmış olsaydı İspanyol gazeteciye en azından klişe bir yanıt verilir.. “Yargıya müdahale edemeyiz” masalı tekrarlanırdı.
Gazeteci azarlanınca anlaşıldı ki, daha çekeceklerimiz var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşenur Arslan Arşivi