Erdoğan İmamoğlu'nu dinlerse ne kaybeder?

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Habertürk’teki canlı yayında Kanal İstanbul’la ilgili endişelerini yeniden paylaştı.

İmamoğlu’nun girişimiyle yarın İstanbul’da bilim adamlarının katılacağı geniş bir Kanal İstanbul çalıştayı da yapılacak. İmamoğlu, bu projeyle ilgili olarak bilim insanlarının çalışmalarını esas alması doğru bir yoldur. Televizyon programında sorulara verdiği yanıtlardan anlaşıldığı gibi İmamoğlu dosyaya hâkim bir belediye başkanı. Ekrandaki yüksek performansıyla bunu kanıtladı.

İstanbul Boğazı’na alternatif bir kanal açılması sadece İstanbulluları değil bütün Türkiye’yi ilgilendiren bir projedir. Projeye ayrılacak dev kaynak, yap-işlet-devret modelinin vatandaşa yükleyeceği mali yük, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’yle ilgili muhtemel sorunlar, projenin ekolojik maliyeti gibi birçok alan ulusal boyutta bir kararı gerektiriyor. Böyle bir proje basit bir süs projesi değildir. Bu nedenle sorunun bu kentte yaşayanlar dışında bütün Türkiye’yi ilgilendiren boyutları var.

Bu tür mega projeler inat konusu değildir. İktidarın muhalefete inat, “çatlasanız da patlasınız da bu proje yapılacak” yaklaşımı doğru bir yaklaşım değildir. İktidar muhalefetin itirazlarını da dikkate almalı ve bilim insanlarının ortaya koyacağı raporları dikkate almalıdır. 

İMAMOĞLU’NU DİNLEMELİ

İstanbul Büyükşehir belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, seçildiği günden bu yana Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la görüşmek istiyor. Randevu talep ediyor. Ancak, Cumhurbaşkanı Erdoğan bugüne kadar randevu vermedi. İmamoğlu, dünkü canlı yayında Kanal İstanbul projesiyle ilgili olarak randevu talebini yineledi ve ekledi, “Cumhurbaşkanı ilme görüşürsem ikna ederim.”

İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşmesi halinde Kanal İstanbul projesinin yanlışlığı konusunda kendisini ikna edeceğini söylüyor. İmamoğlu bu konuda kendisine ve elindeki çalışmalara güveniyor.

Bu iddialı ve ısrarlı talebi karşısında Cumhurbaşkanı Erdoğan randevu verip İmamoğlu’nu dinlemesi gerekir. Sunu yaparsa Erdoğan ne kaybeder? Hiçbir şey kaybetmez? Yürütme erkini üzerinde toplamış Cumhurbaşkanı olarak, Türkiye’nin en büyük kentinin belediye başkanını dinlemek görevleri arasındadır. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi yürütme erkini Cumhurbaşkanı’na verdiğine göre, Cumhurbaşkanı idarenin önemli bir parçası olan yerel yönetimlerle de çalışmak zorundadır. Bu sorumluluğunu yerine getirirken belediye başkanlarına partilerine göre ayrı davranmamalıdır. Hele Kanal İstanbul gibi Türkiye’nin tamamını ilgilendiren bir projede İstanbul Belediye Başkanı’nın itirazlarını, randevu taleplerini yok sayması düşünülemez.

İMAMOĞLU’NUN SAPTAMALARI

Ekrem İmamoğlu’nun Kanal İstanbul projesiyle ilgili olarak belgeleriyle desteklediği saptamaları dikkate alınmalıdır.
İmamoğlu, Kanal İstanbul projesi etrafından arazi spekülasyonu yapıldığını gündeme getirmiş ve 30 milyon metre kare arazi hareketi olduğunu söylemişti. Dünkü yayında bu saptamasını tekrarladı ve “sıfır hareket” iddiasından bulunan ilgili Bakan’ın kendisini yalanlayacak bir açıklama yapmadığını söyledi. İmamoğlu bu saptamasını tapu kayıtlarına dayandırıyordu. Proje bölgesinde en büyük arazileri alan üç firmanın Arap sermayeli firmalar olduğunu da meslektaşımız Çiğdem Toker belgeleriyle açıkladı.

Bu saptamalar, Kanal İstanbul’un iki yakasında kurulması planlanan akıllı kent dikkate alındığında projenin bir rant projesi olduğu iddiasını güçlendiriyor. İmamoğlu Kanal açılması ve etrafında bir kent kurulması halinde, bu ketin en 1,5 milyon nüfus artışına neden olacağını da öne sürmüştü ve bu iddiasını dün tekrarladı. Daha önce yetkililerin Kanal etrafında 500 bir nüfuslu bir akıllı kent kurulacağını açıklamalarına rağmen çizilen projede kentin 1 milyon 200 bin kişilik bir kent öngördüğünü belgesiyle açıkladı. Projenin bir çelişkisini daha gösterdi.

İmamoğlu, projenin İstanbul’un su kaynaklarına vereceği zararı, Kanalın derinliğinin yetersizliğini da şöyle ortaya koydu:  “Geçmişte İstanbul'da musluktan akan suyun adı Terkos'tur. Bu kadar köklü bir kaynaktır. İstanbul'un fethinden sonra yapılan ilk su yolu oradan tasarlanıp, tarihi yarımadaya taşınmıştır. Sazlıdere Barajı'nın tamamı gidiyor. Sazlıdere Barajı'nın işlevsiz kalmasını aynen Atatürk Havalimanı gibi kabul edin. Böyle saçma durum olamaz. Dünyanın hiçbir yerinde su havzasını yok ediyorum diyen bir ülke yoktur, suya dokunamazsınız. Terkos Gölü'nün çevresindeki su toplama havzasının da devre dışı kaldığını biliyoruz. DHMİ bile olumsuz rapor veriyor. Uçakların inişiyle ilgili. Talimatla rapor değişiyor. 'Ama kanalın aydınlatmasında dikkat edilmeli, uçakların düşmesine sebep olabilir' deniyor. ÇED raporu ve ötesi ayıptır.  İstanbul'da kanalı anlatırken Çanakkale'ye kanal yapılmalıdır deniyor. 25 metrelik derinliğe bahsi geçen o büyük yük gemilerinin geçmesinin imkanı yok. Çünkü salmalarına yetmiyor.”

İmamoğlu’nun bu saptamaları bilimsel çalışmalara dayandığına göre Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Kanal İstanbul’la ilgili diğer yetkililerin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nı görüşlerini dinleyip, dikkate almaları gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi